Ahmet Altan: Ecdadımız palavraları

Ahmet Altan: Ecdadımız palavraları

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kütahya Zafer Havalimanı'nın açılış töreninde rating rekorları kıran Muhteşem Yüzyıl dizisini sert bir dille eleştirdi. Erdoğan, "Biz böyle Kanuni tanımadık. Kanuni'nin 30 yılı at üstünde geçmiştir. Ben o dizinin yönetmenlerini de televizyon sahiplerini de kınıyorum" dedi. Erdoğan'ın sözleriyle başlayan tartışma devam ediyor. Taraf gazetesi başyazarı Ahmet Altan da bugün Erdoğan'ın sözleri üzerinden "Ecdat" başlıklı bir köşe yazısı kaleme aldı, Osmanlı'ya ilişkin ayrıntılara yer verdi. "Özbeöz Türk müyüz yoksa Türklerle Anadolu'da o zamanlarda yaşayan Bizanslıların, Ermenilerin, Rumların, Kürtlerin ortak çocukları mıyız. Sahip olduğunuz tarihin zenginliğiyle övünün, palavralarla övünmekten daha iyidir." dedi.

İşte Altan'ın o yazısı..

"ECDADIMIZ PALAVRALARI"

Kabul edelim ki biz Türkler pek bir şey "icat" edemeyiz ama iyi uydururuz.

Belki en palavracıları en yukarılara çıkarmamızın nedeni de budur, belki de siyaseti de bir uydurma yarışması sanıyoruz.

En iyi uydurduğumuz şeylerin arasında herhalde "tarih" güzide bir yer tutar.

"Ecdadımız" palavraları kabul edeyim ki ben en çok sevdiklerim arasındadır.

"PADİŞAHLARIMIZIN DEDELERİ HIRİSTİYANDI, TOPKAPI'DA KİLİSE VARDI"

Bizim "ecdadımız" dediğimiz halifelerimiz efendilerimizin, o "attan inmeyen" padişahlarımızın hemen hemen hepsinin dedesinin Hıristiyan olduğunu hatta bir kısmının da papaz olduğunu biliyorsunuz değil mi?

Aranızdan bir kişinin, Başbakan da dâhil, Kanunî'nin dedesinin adını bilmediğine eminim.

II. Bayezid diye öyle öyle bilgiç bilgiç gülümsemeyin, o babasının babası, annesinin babası kimdi?

Peki, halife efendilerimizin sarayı Topkapı'nın bahçesinde neden bir kilise var?

Peki, bizim ecdadımız dediğimiz Osmanlı'dan önceki atalarımız kimler?

Osmanlı kim peki?

Osmanlı'nın Kayı Aşireti'nden çıktığını biliyorsunuz diyelim, Kayı Aşireti hakkında ne biliyorsunuz?

Çok fazla bir bilginiz olamaz çünkü tarihte de çok fazla bir bilgi yok, Kayı Aşireti'nin varlığı bile kuşkulu.

"BİZ RUMLARIN-KÜRTLERİN-ERMENİLERİN ÇOCUKLARI MIYIZ"

Biraz daha geriye gidelim.

Osmanlı 1299'da kuruldu, Türkler Anadolu'ya 1071'de geldi.

Alparslan'la birlikte Anadolu'ya kaç Türk geldi?

"Türkler kim" sorusunu atlayıp başka soruya geçelim.

Bugün "Türk" olduğunu söylediğimiz 70 milyon insan Alparslan'la birlikte gelen "Türklerin" özbeöz çocukları mı?

Yoksa biz o gelen Türklerle Anadolu'da o zamanlarda yaşayan Bizanslıların, Ermenilerin, Rumların, Kürtlerin ortak çocukları mıyız?

"KENDİMİZE TÜRK VE MÜSLÜMAN TARİH YAZIYORUZ"

Nasıl oluyor da "ecdadımız" sadece Türkler ve Müslümanlar oluyor o zaman?

Ecdadımız arasında Bizanslılar yok mu?

"Kahpe Bizans" demek neden ecdadımıza hakaret sayılmıyor?

Çünkü tarihi uyduruyoruz.

Kendimize Türk ve Müslüman bir tarih yazıyoruz.

Anadolu'nun bütün halklarını, koskoca Bizans'ı yok sayıyoruz.

Sanırsın ki hayat Anadolu'da Alparslan'ın ordusuyla başladı.

Tabii tarihi böyle uydurmaya başlayınca her şeyi uyduruyoruz.

Osmanlı padişahları da başka bir uydurmanın konusu oluyor.

"ÖNCE KEMALİSTLER UYDURUYORDU ŞİMDİ SIRA MUHAFAZAKARLARDA"

Bugüne kadar Kemalistler bir tarih uyduruyordu, şimdi sıra muhafazakârların tarih uydurmasına geldi.

Onlara göre Osmanlı padişahları attan inmeyen, öpüşmeyen, sevişmeyen, başını duadan kaldırmayan pirifâniler.

Halife II. Selim'in lakabı "sarhoş Selim", IV. Murat içkiden öldü.

Siz halifelerin payitahtı İstanbul'a gelen içki miktarını hiç merak ettiniz mi?

O zamanlar yapılan "ithalatın" kayıtları var, merak ediyorsanız bir bakarsanız.

"BAŞBAKAN'A GÖRE TARİH UYDURACAKSAK YANDIK"

Halifelerin haremleri kadınlarla doluydu.

O haremdeki kadınlardan sadece biriyle mi beraber oldu padişahlar?

Havuz âlemleri yapmadılar mı?

Sarayda kadınlar entrikalara karışmadılar mı?

Hadi sizin güzel hatırınıza "içoğlanlar" meselesine hiç girmeyeyim.

Biz böyle her başbakana göre yeni bir tarih uyduracaksak yandık.

"RESMİ TARİH UTANÇLARLA DOLU TARİHİ DEĞİŞTİRİR"

Her devletin "resmî tarihi" vardır, her toplumun tarihi utançlarla dolu olduğu için onların bir kısmını "değiştirir" resmî tarih.

Ama insanoğlunun "cahil" kalmasını sanatçılar, bağımsız tarihçiler önler, onlar gerçekleri anlatır.

Bir toplum da resmî tarihin yalanlarından arındıkça gelişir ya da geliştikçe yalanlardan kurtulur.

Tarihi bir "fetiş" hâline getirmek, "putunu kendi yapar, kendi tapar" usulü bir tarih uydurup o tarihe tapınmak, geri kalmışlığın en belirgin özelliklerindendir.

Kendi kendimizi böyle bir geriliğe, böyle zavallı bir ezikliğe mahkûm etmenin ne âlemi var anlamıyorum, iyisiyle kötüsüyle koca bir tarihin çocuklarıyız, iki büyük imparatorluğun ortak topraklarında yaşıyoruz, o imparatorlukların mirasçısıyız.

"PALAVRALAR YERİNE ZENGİN TARİHİNİZLE ÖVÜNÜN"

Bugün zevkle dinlediğiniz "alaturka" müziğin kaynağı Bizans'tır.

Osmanlı devlet "geleneklerinin" ve yönetim tarzının önemli bir kısmı Bizans'tan ödünç alınmıştır.

"Ecdadımızın" bütün "ecdatlar" gibi iyi yanı da vardır, kötü yanı da, böyle kendimize bir tarih uydurup, bir de o uyduruk tarihin kalıplarına sığmayanları savcılara şikâyet etmek, ecdadımızın öpüşmesinden, sevişmesinden çok daha utanç verici bir zavallılığı ortaya koyar.

Gerçeklerden korkacak bir şey yok.

Her toplumun imreneceği kadar zengin bir tarihiniz var, o tarihin içinde her ırktan, her dinden "ecdat" yer alıyor, insanlığın her hâli var orada.

Sahip olduğunuz tarihin zenginliğiyle övünün, palavralarla övünmekten daha iyidir.