Atatürk'ün oğluyum

Antalya'da yaşayan ve bugüne kadar AİHM de dahil olmak üzere 9 kez dava açan Atalay, iddiasını ispatlamak için DNA testi yapılmasını da talep ediyor

Bugüne kadar açtığı biri AİHM'de olmak üzere 9 davadan da ‘Ret' cevabı alan Halil İbrahimAtalay, DNA testi yapıldığı takdirde gerçeklerin ortaya çıkacağını belirterek, soyadını kullanmak istediği Atatürk'ünmal varlığının da kendisinin olması gerektiğini söyledi.

'BİR KEZ DNA TESTİ YAPTIRSALAR GERÇEK ORTAYA ÇIKACAK'
Antalya Güzeloba Mahallesi'nde 60metrekarelik bir giriş katında yoksulluk içinde yaşayan Halil İbrahim Atalay, 16 yıldır Atatürk'ün oğlu olduğunu ispat etmeye çalışıyor. Atatürk'e 6 yıl hizmet etmiş olan Nazile Hanım'ın oğlu olduğunu belirten Bağ-Kur emeklisi Atalay, Tekirdağ ve Antalya'da açtığı davaların sonuçsuz kalmasının kendisini yıldırmayacağını, para bulur bulmaz yeni dava açacağını söyledi. "Atatürk'ün oğlu olduğumgerçeğini ortaya çıkarmak için ömrümün sonuna kadarmücadele edeceğim" diyen Atalay, "Tekirdağ ve Antalya'da 8 ayrı dava açtım. Yargı beni görmek istemiyor. Davalarım sudan gerekçelerle kapatıldı. Hatta deli olduğumu düşünüp beni hastaneye sevk ettiler. Aklımın yerinde olduğuna dair rapor aldım. Bir kez DNA testi yaptırsalardı Atatürk'ün babam olduğu ortaya çıkacaktı" dedi.

'ANNEM AĞLAYARAK BABAMIN ATATÜRK OLDUĞUNU SÖYLEDİ'
Gerçeğin ortaya çıkmasından korkulduğunu öne süren Halil İbrahimAtalay, "Atatürk'ün babam olduğunu 1961 yılında öğrendim. Halsizlik yüzünden doktora gittiğimde kan testi sonuçlarında nadir görülen bir durumum olduğunu ve ailemden geldiğini söylediler. Akrabalarımda hiç kimsenin aynı özelliği taşımaması üzerine şüphe duyup anneme sordum. Annem ağlayarak babamın Atatürk olduğunu söyledi. Notere götürmek istediğim sırada annemhastalanıp vefat etti" dedi.

'ATATÜRK'ÜN SOYADINI KULLANMAK İSTİYORUM'
Atatürk'ü 4 yaşında gördüğünü hatırladığını söyleyen Atalay, "Gerçeği öğrendikten sonra 15 yıl sustum. Sonra tanıdığımbir emekli hakime durumu anlattım. Emekli hakim, benimortaya çıkmamın aileme zarar verebileceğini söyleyince korkup sustum. Çocuklarımokullarını bitirip iş sahibi olunca 1994 yılında dava açmaya karar verdim. İlk davayı da dünyaya geldiğimTekirdağ'ın Muratlı İlçesi'nde açtım" diye konuştu. Açtığı ilk davanın kabul edilmediğini, ancak sonrasında yeni davalar açtığını belirten Atalay, "Yaklaşık 4 yıl önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdum. Bana gönderdikleri cevapta eksik bilgi gösterdiğimsöylendi. Mahkemelerden tek isteğim DNA testi yapılması. Gerçek o zaman ortaya çıkacak. Atatürk'ün soyadını kullanmak istiyorum. Sonrasında da, Atatürk'ün mal varlığının bana verilmesini isteyeceğim" dedi.

‘ATATÜRK OĞLU OLDUĞUMU KABUL ETMİŞ'
İstanbul'da saatçilik yaparken emekli olduğunu, gelirinin düşük olması nedeniyle güçlükle geçindiğini, ancak mücadelesinden vazgeçmeyeceğini ifade eden Halil İbrahim Atalay, "Paramolmadığı için avukat tutamıyorum. Bana inanan birisi çıkana kadar uğraşacağım" dedi.

‘Atatürk, oğlu olduğumu kabul etmiş ve bunu bir kağıda yazıp anneme vermiş'

Halil İbrahim Atalay, annesi Nazile'nin ve babası bildiği İbrahim oğlu Hüseyin'in, Bulgaristan göçmeni olduğunu belirterek şöyle diyor: "Annem, Ali kızı Nazile, İbrahim oğlu Hüseyin ise manevi babamdır. Annem Muratlı'daki evinde otururken, aralarında Atatürk'ün kaldığı çiftlik sahibinin hanımı da olan komşularını ziyarete gelmiş. Çiftliğin hanımı annemi temiz, iyi görünce çiftliğinde hizmetçilik yapması için teklifte bulunuyor.

'SOYADIMI BİZZAT KENDİSİ VERMİŞ'
Annem, 1928'de Hasan Tosun'un çiftliğine hizmetçi gidiyor. Aradan 3 ay geçtikten sonra, Atatürk çiftliğe geliyor. Annem Atatürk'e hizmet etmekle görevlendiriliyor. Annem, Atatürk her geldiğinde Hasan Tosun'un çiftliğinde kalıyor. Ayağını yıkıyor, kahve veriyor, ona hizmet ediyor. Annem bu süre içinde 1929 yılında hamile kalıyor ve 1930 yılında ben dünyaya gelmişim. Annem, Atatürk'e kendi oğlu olduğumu söylemiş, Atatürk, oğlu olduğumu kabul ettiği el yazısını anneme vermiş. Annem bu yazıyı, Atatürk'ün kıyafetlerinden birinin cebine koymuş ve bu kıyafet şu anda Anıtkabir'de sergileniyor. 1934 yılında Atatürk bizzat kendisi bana ‘Atalay' soyadını vermiş."

PROF. DR. YUSUF HALACOĞLU (Eski Türk Tarih Kurumu Başkanı):
CİDDİYE ALINMAMALI
Son yıllarda Atatürk'ün oğlu, kızı, akrabası olduğunu iddia eden çok sayıda kişiyle karşılaşıyoruz. Bunların doğruluğunu bilemeyiz. Ne kayıt var ne başka bir şey. Çok ciddiye almamak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü her kafadan bir ses çıkıyor. Bu tür haberler sansasyondan başka bir şeye yaramaz.

MURAT BARDAKÇI: HABERTÜRK Gazetesi Yayın Danışmanı:
ALLAH AKIL VERSİN
Şimdiye kadar gördüğüm belki 50'nci Atatürk çocuğu iddiası... Bu iddialar değişik sebeplerle ortaya atılıyor. Adam ya çatlak oluyor ve kendisine baba olarak sadece Atatürk'ü layık görüyor veya gerçekten de inanıyor. En kötüsü de böyle inananlar. Atatürk'ün özellikle son yılları bütün ayrıntılarıyla bilinir. Yakından tanıyanlar, daha önce de ortaya atılan bu iddiaya gülmüşlerdir. Allah akıl versin.

PROF. DR. METİN HULAGÜ (Tarihçi-Kayseri Üniversitesi Rektör Yardımcısı):
İDDİADAN ÖTEYE GİTMEZ
İlk etapta akla, bu tür bir iddiayı ortaya atanın akli dengesi yerinde mi, amacı nedir gibi sorular geliyor. Çünkü böyle bir iddianın ciddiye alınabilmesi için DNA testi gerekir. Bu da yapılabilecek bir şey değil gibi gözüküyor. Bırakın Atatürk'ün gerçek çocuğu olduğu konusunu, Atatürk'ün manevi evlatlarının sayısı bile tam olarak bilinemiyor. (Habertürk)