Erdoğan'ın Japonya dönüşü açıklamaları

Erdoğan'ın Japonya dönüşü açıklamaları

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Doktoraya giden oğluma, iftira atıp ‘kaçtı’ dediler. Oysa bayramda buradaydı. Haziran-Temmuz gibi tezini verince de ülkemize dönecek. Bu ülkeden kimlerin kaçtığı belli. Kaçanlardan değil benim oğlum. Ama bazı kesimler, ‘Çamur at, izi kalır’ mantığıyla iş yapıyor" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Fransa, Belçika ve Japonya’yı kapsayan uzun gezisinin ardından Türkiye yolunda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

"HAYRA ALAMET DİYORUM"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "28 Şubat soruşturmasında POAŞ’ın özelleştirilmesinin araştırılmasına ve Aydın Doğan’ın ‘Refah-Yol’u ben yıktım’ dediği iddiası konusunda Albayrakların tanık olarak dinlenilmesine karar verilmesi konusunda" şunları söyledi:

"Hayra alamet diyorum. Gerçekler ortaya çıksın. Yargı içindeki malum yapı bu güne kadar pek çok konuyu görmedi veya üzerini kapattı. Gerçeklerin ortaya çıkması için yargı üzerine düşeni yapmalı. Gerekiyorsa, her ne kadar icracı olmasa da, bu tür konularda Devlet Denetleme Kurumu’nu da çalıştırabiliriz. Hiçbir şey gizli kalmasın, her şey gün yüzüne çıksın."

"OĞLUMA KAÇTI DEDİLER"

Erdoğan devamında belirli odakların, hiçbir günahı olmayanlara iftiralarla fatura kesmeye kalktığı bir ortamda olunduğunu vurguladı:

"Doktoraya giden oğluma, iftira atıp ‘kaçtı’ dediler. Oysa bayramda buradaydı. Haziran-Temmuz gibi tezini verince de ülkemize dönecek. Bu ülkeden kimlerin kaçtığı belli. Kaçanlardan değil benim oğlum. Ama bazı kesimler, ‘Çamur at, izi kalır’ mantığıyla iş yapıyor"

Erdoğan'ın açıklamarından satır başları:

JAPON YATIRIMCILARLA GÖRÜŞTÜK

Japonya’da ilk ziyaretimizi Tokyo Camii’ne yaptık. Bu caminin mimarı Hilmi Şenalp Bey. İstanbul’daki Mimar Sinan Camii, Marmara İlahiyat’ın camisi, Ankara’da Hergelen meydanındaki cami, ABD’de Maryland’da inşa edilen külliye bünyesindeki caminin mimarı da kendisidir. Maryland’daki caminin açılışını, eğer fırsat olursa, belki bu ay içinde de yapabiliriz. Tokyo’da Japon Parlamantosu Türkiye Dostluk Grubu ile bir araya geldik. Ertesi gün Waseda Üniversitesi’nde şahsımıza bir fahri doktora takdimi yapıldı. Yaklaşık 500 Japon yatırımcı ile Türkiye’de yatırım imkanlarını konuştum. Özellikle 5 büyük Japon firma ile detaylı bir görüşme yaptık. Mitsui, Mitsubishi, Ihi, Toyota, Hitachi. Japon yatırımcılar özellikle nükleer tesisler ve Afşin Elbistan Termik Santrali ile ilgileniyor. Toyota, yeni bir jeep SUV modelini Türkiye’de üretmeye başlayacak. 450 milyon dolar yatırım yaptıkları bu modelle, 4 milyar dolar ihracat yapmayı hedefliyorlar. Toyota’nın hibrit otomobili Türkiye’de üretmesi de gündemde. İmporator Akihito ve İmparotariçe ile görüşme imkanı bulduk. Başbakanlık Ofisi’nde heyetlerarası görüşmemizi yaptık. 3.4 milyar dolarlık bir ticari hacmimiz var. 400 milyon ihracatımız var, 3 milyar dolar onların ihracatı var. Bu eşitsizliğin düzeltilmesi önemli. Japonlar, Marmaray’da, İzmit köprüsünde, Ankara-İstanbul hızlı tren hattında önemli roller aldı. Çanakkale geçişine de katılmak isteyen firmalar var. Japonya Başbakanı Abe ile de G20 toplantısını ele aldık. Küresel terör meselesi hakkında da görüş alışverişinde bulunduk.

90 MUHTAR TEHDİT EDİLDİ

(HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın PKK’lıların cenazelerine vekillerin katılmasına yönelik sözleri) Şaşırtıcı bir gelişme değil. Yeni kampanyalarında, sözüm ona ‘PKK bizden değil, biz de PKK’dan değiliz’ mesajı vermeye çalışmışlardı. Ama kendilerini ele vermiş oluyorlar. Adeta suçüstü yakalanmış durumdalar. Millet onların bu durumunu elbette nazarı itibara alacaktır. ‘Çatışmasızlık’ diye bir ifadeyle, halkı kandırabileceklerini zannediyorlar. İktidarı ve şahsımı suçlamaya kalkıyorlar. Çatışmanın faturasını devlete kesmeye çalışıyorlar. Çatışmaya kimlerin sebep olduğu, halkı kimlerin tehdit ettiği ortada. Terör örgütü ve uzantılarından dolayı seçimde istemesine rağmen aday olamamış birçok vatandaş var. Bilgileri geliyor bize. Vakıa ortada. Külliye’de Doğu ve Güneydoğu’dan muhtarlarla yaptığımız toplantıya, 90 kadar muhtar başlangıçta teyit vermiş olmalarına rağmen gelemedi. ‘Tehdit altındayız o nedenle gelemiyoruz’ dediler son anda. Halkımız, terörün ve terörden beslenenlerin yalanlarına itibar etmeyecektir. Milletimizin, 1 Kasım’da demokrasi mekanizmasını çalıştıracağına, ferasetini ortaya koyacağına, ülkemiz üzerinde oluşturmaya çalışılan kara bulutları dağıtacağına inanıyorum. Tehditlere aldırmamak, sandıklara sahip çıkmak da çok önemli. Bu, milletçe hepimizin görevi.

ÖLÜ VARSA YAKINLARINA VERİLİR

(Ak Parti adayı Galip Ensarioğlu’nun ‘Polis aracıyla cenazenin sürüklenmesinin ardında paralel polisler var’ iddiası) Bana intikal eden bir ayrıntı yok. Olayı tasvip etmediğimi belirttim. Ayrıntılar elbette önemli. Ancak böyle bir şeyin yapılması, mazur görülemez. Buna bizim değerlerimiz de müsade etmez. Ortada bir ölü varsa, yakınlarına verilir ve hemen defnedilir. O şekilde davranılmaz. Döner dönmez İçişleri Bakanlığımızdan bu konuda detaylı bilgi alacağım..

DDK’YI DA ÇALIŞTIRABİLİRİZ

(28 Şubat soruşturmasında POAŞ’ın özelleştirilmesinin araştırılmasına ve Aydın Doğan’ın ‘Refah-Yol’u ben yıktım’ dediği iddiası konusunda Albayrakların tanık olarak dinlenilmesine karar verilmesi konusunda) Hayra alamet diyorum. Gerçekler ortaya çıksın. Yargı içindeki malum yapı bu güne kadar pek çok konuyu görmedi veya üzerini kapattı. Gerçeklerin ortaya çıkması için yargı üzerine düşeni yapmalı. Gerekiyorsa, her ne kadar icracı olmasa da, bu tür konularda Devlet Denetleme Kurumu’nu da çalıştırabiliriz. Hiçbir şey gizli kalmasın, her şey gün yüzüne çıksın.

DAMARI KESMEYE KALKARSANIZ NASIL EL UZATACAĞIZ

(Ortadoğu’daki son gelişmeler, İsrail-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesini hızlandırır mı?) Bu konuda ne zaman umutlanılsa, hemen bir şeyler oluyor. Tam olumlu adımlar atılacak ilişkiler normale dönebilir denilirken, bir bakıyorsunuz İsrail Mescid-i Aksa’yı basıyor. O kutsal mekan, Müslümanların şah damarı. Damarı kesmeye kalkarsanız nasıl el uzatacağız? Mescid-i Aksa’ya girip zarar veriyorlar, Osmanlı döneminden kalan vitrayları kırıyorlar. İyi niyet karşılıklı olmalı. Biz elimizi uzattığımız zaman, karşımızdaki el yumruk olmamalı. Mavi Marmara olayının ardından Obama devreye girdi, özür dilediler. Tazminat ve ambargo konusunda belli bir noktaya gelmiştik ki Gazze’yi bombaladılar. Tuttular, Mescid-i Aksa’ya girdiler. Sözlerini tutmadılar. Attığımız olumlu adımlar karşılık bulmadı.

AZİZ HOCA'YLA GURUR DUYDUK

(Aziz Sancar’la görüştünüz mü?) Evet, Aziz Hoca’mızı telefonla aradım, kendisini tebrik ettim. Edebiyat alanından sonra kimya alanında da Nobel ödülü alınması, milletçe hepimizi mutlu etti. Hocamızı tebrik ettim. Kendisiyle gurur duyduk. Türkiye’ye geldiğinde, kendisini mutlaka beklediğimi söyledim. Bu tür bilim adamlarımızın sayısının artmasını temenni ediyorum.

RUSYA BU ŞEKİLDE DOSTLARINI KAYBEDER

(NATO’nun gerekirse Türkiye sınırına asker gönderebileceğini açıklaması) NATO, Hazar’dan füzelerin de atıldığı gelişmeler sonrasında, gerekirse 48 saat içinde Türkiye’ye NATO güçlerinin konuşlandırılabileceğini açıkladı. Türkiye’nin yanında olduklarını vurguladılar. Rusya, adeta bölgeyi sınıyor. Rusya bu şekilde davranarak dost kazanamaz, tam tersine dostlarını kaybedebilir.

FÜZE SİSTEMİNDE SONA GELİNDİ

(Füze savunma sisteminde sürecin uzaması konusunda) Neticelendirme aşamasına yaklaşıyoruz. Kasım ayında Çin Devlet Başkanı G20 çerçevesinde Türkiye’de olacak. Fransa da teklifini yenilemiş durumda. Hollande BM Genel Kurulu’nda görüştüğü Ahmet Bey aracılığıyla bana bu konuda bir mektup gönderdi. Türkiye olarak füze ihalesinde bizim üzerinde önemle durduğumuz konu, ortak üretim ve teknoloji kazanımı.

ŞARTLAR SİZİ SÜRÜKLEYEBİLİYOR

(Suriye konusunda Rusya-İran-Çin’in ortak hareket etmesi ve Türkiye’nin Şangay İşbirliği Teşkilatı’na üye olabileceğine yönelik önceki açıklamalarının anımsatılması üzerine) Şartlar sizi zaman zaman bir yere doğru sürükleyebiliyor. Benim o beyanatlarımın en önemli sebebi, AB’nin 50 yılı aşkın bir süredir bizi oyalamakta olması. Fakat ben Brüksel’de pazartesi günü yaptığım temaslarda, uzun bir aradan sonra ilk kez, AB yetkililerini Türkiye’ye karşı olumlu bir tavır içerisinde gördüm. Durum farklılaşıyor.

KÜLFET PAYLAŞIMI

(Rusların da bombardımana başlamasının ardından AB, Suriye’den yeni bir göç dalgasından endişe ediyor mu, Türkiye’ye ilginin sebebi bu mu?) Ölüm insanlara her şeyi yaptırır. Orada terör devam ettikçe yeni bir göç dalgası olabilir tabii. Bombardıman var, terör var. Buradan kaçış olur. Rejim bu işin kara harekatını üstlendi, Rusya hava harekâtını üstlendi. İran da destek oluyor. Mülteciler konusunda Türkiye’nin yaptıklarını AB ülkeleri dahil herkes takdir ediyor. Ama külfet paylaşımı konusunda şu ana kadar ciddi bir şey yapmadılar. AB yekilileri ilk kez, külfet paylaşımı konusunda bir şeyler yapmaları gerektiğini idrak etmiş görünüyorlar.

PYD REJİM DESTEKLİDİR

(Rusya’nın arabuluculuğu neticesinde rejim ile PYD arasında anlaşma yapıldığı iddiaları) PYD zaten rejim desteklidir. PKK’nın da içinde olduğu bir örgüttür. Rusya kara harekatında kullanmak üzere PYD ile anlaşma yapabilir. Buna hazır durumdalar. Aynı şekilde başkaları ile de yapabilirler! Bakıyorsunuz, DAİŞ’in elinde Batı ülkelerinin silahları var, Rus silahları da var. DAİŞ bu silahları nasıl elde ediyor? Bunu sorduğumuz zaman da rahatsız oluyorlar.

OLUMLU POZİSYON MUMKÜN DEĞİL

(Suriye politikamız değişebilir mi, Şam ile ilişkiye geçilebilir mi?) Suriye’deki mevcut rejim, bir terör devletidir. Biz kalkıp da pozisyonumuzu değiştirmeyiz. O rejim yüzünden 350 bin insan öldü, 5 milyon insan ülkesini terk etti. 7 milyon insan ülke içinde yer değiştirdi. Toplam 12 milyon. Herkesin sorduğu şu: Esed giderse, onun yerini DAİŞ mi alacak? Halbuki Esed giderse, yönetimin Suriye halkına geçeceğini düşünmek de pekala mümkün. Suriye’yi yönetebilecek nitelikli insanlar olduğunu biliyoruz. Bu nedenle baştan beri Özgür Suriye Ordusu’nu destekliyoruz. Kısacası, bizim Esed ile ilgili olumlu pozisyon almamız mümkün değil.

NATO’NUN AÇIKLAMASI

(ÖSO, Eğit-Donat, terörden arındırılmış güvenli bölge ile ilgili son durum nedir?) NATO’nun son açıklamasının, terörden arındırılmış güvenli bölge için de olumlu bir sinyal olduğunu düşünüyorum. Öyle zannediyorum ki bu öneri kabul görmeye başladı. Cerablus ve Azaz arasında terörden arındırılmış bir güvenli bölge oluşturulmasını bekliyoruz. Bu noktada, ABD’nin de aralarında olduğu 7 ülkenin yaptıkları açıklama önemli. ABD Başkanı Obama ile büyük bir ihtimalle önümüzdeki hafta bir telefon görüşmesi yapacağız. Kendisiyle bu konuları ele alacağız. Askerlerimizin temasları ve çalışmaları sürüyor. Türkiye’nin DAİŞ’le mücadelesi konusunda ABD Kongresi de daha olumlu bir noktaya geldi. Bu meseleler hakkında, Başbakanımız ve Genelkurmay Başkanımız ile de kapsamlı bir değerlendirme yapacağız.

MERKEL'İN AÇIKLAMASINI GARİPSEDİM

(Brüksel ziyaretinin ardından Merkel’in Türkiye ile ilgili görüşlerinin değişmediğini söylemesi konusunda) Şansölye Merkel’in açıklamasını garipsedim. Gerçi yeni bir şey değil. ‘İmtiyaz’ ifadesini hep kullanır. Kendisine de söyledim. Bu aslında Almanya’nın görüşü değil. Mesela Schröder, hiç o tür bir ifade kullanmadı. Merkel’in koalisyon ortağı aynı fikirde mi? Mesela Almanya Dışişleri Bakanı ne diyor bu konuda, merak ediyorum. Şansölye Merkel ile geçenlerde telefonla da görüştük. Yeri gelseydi, ‘Hâlâ aynı noktada mısınız?’ diye sorardım. Kasımda geldiğinde sorabilirim de. Koalisyon ortağı ile de görüşeceğiz. Aslında bizim Almanya ile bambaşka bir ilişki içinde olmamız lazım. Zira orada üç milyon Türk var.