KİM TAKAR BASILI MEDYAYI
Kardeşim Mehmet şöyle bir kafa toparlayayım diyerek Birlieşik Krallık dolaylarını keşfe çıktı. Ülke gündemi vs. dolayısıyla katılamadığım ve de çok kıskandığım bu geziyi ise gene bir fırsata çevirdi. Benimle güzel detaylar paylaşıyor. Orada da rahat durmuyor ve medya taramalarına devam ediyor.
Bakınız İngiliz medyasının önde gelen gazetelerinden The Guardian’da Roy Greenslade imzali makalenin başlığı:
“Madem bu Kadar Gazete AB’den Ayrılmayı Destekliyor, Öyle ise Kalalım Diyenler Neden Hala Uğraşıyor”
Biliyorsunuz İngiltere'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğinden çıkıp çıkmayacağını belirleyecek halk referandumu 23 Haziran'da yapılacak.
Yazı, İngiliz haber ajansı Reuters’in “Gazetecilik Araştırmaları Enstitüsünün” yayınladığı ve İngiltere’de ulusal basının çoğunluğunun AB’den ayrılmayı desteklediği bilimsel bulgusunu ele alıyor.
Fakat yazının asıl konusu bu bulgunun kamuoyu araştırmaları ile çakışmaması.
Yani İngiliz basılı medyasının arzusu hilafına, İngiliz halkının çoğunluğu AB’den ayrılmayı düşünmüyor.
Başka bir deyişle, İngiliz basını AB’den ayrılma yönünde halk üzerinde algı operasyonu yapmaya çalışıyor ama istediği kadar etkili olamıyor.
Size neyi hatırlattı?
Son 15 senedir halkı yönlendirmeye çalışan ama söylediklerinin hep tersi gerçekleşen Türk yazılı basını?
İngiliz basınının algı operasyonunda gerçeklere dayanmak gibi bir kaygı yok, yani etik diye bir şey yok. Bu da size yabancı gelmedi, değil mi?
Bu günlerde kullandıkları en büyük yalan, “Türkler Geliyor!” korkusu yaymak. Mehmet'in de görüntülediği reklam panolarında “(76 Milyonluk nüfuslu Türkiye) AB’ye giriyor” posterleri var. Tabi, Türklerin AB’ye girmesi demek, katillerin, fidyecilerin, silah kaçakçılarının ülkeyi işgal etmesi demek. Halkı bununla korkutup İngiltere’nin AB’den çıkmasını istiyorlar.
Yabancı düşmanlığı sadece Türklerle sınırlı değil.
Daily Mail: “İngiliz hapishanelerindeki suçlulardan her 20 tanesinden birisi Macar”
Daily Express: “Ülke genelinde suç işleyenlerin yüzde 20’si yabancı ülkelerden gelenler (İngiltere doğumlu olmayanlar)”
Daily Telegraph, Türkiye’nin AB’ye falan giremeyeceğini söyleyip yürek serinletiyor.
The Sun “AB sorumsuzdur, yetkilileri seçimle gelmez ve anti-demokratiktir, liderleri gerçek bir kriz anında hiçbir işe yaramaz” diyor.
Mehmet'e göre basılı medyanın bu gerçeklikle çakışma kaygısı olmayan yazıları halkta istenen yankıyı bırakmıyor. Halk, Mehmet'in gözlemine göre de AB ile ayrışmaya sıcak bakmıyor. (Mehmet kafanı dinle dostum bırak artık bu işleri. Yeter gez dolaş keyfini çıkart lütfen)
Medyanın kamuoyunu şekillendirdiği miti yıkılıyor. Özellikle de internet ve tv gazeteciliğinin kamuoyu üzerindeki etkileri basılı yayından ayrı araştırmayı gerektiriyor.
Görünen o ki yazılı basını kale almayan sadece biz değiliz.
Yazıda “bu tür histerik ve gerçeklerden uzak yaklaşımların halkı etkilemede en iyi teknik olmadığı, hatta basının bu çılgına dönmüş yaklaşımın insanlarda muhtemelen beklenenin tersi etki yarattığı” vurgulanıyor.
Şimdi iki şeyi bir daha düşünmeyi öneriyorum.
Birincisi, bizde de her gün hükümete sövüp saydıkları gazetelerinde her seçimden sonra rezil olanlar hiç akıllanmayacaklar mı? Kamuoyunu isteklerinin tam tersi yönünde yönlendirdiklerini hiç fark etmeyecekler mi?
İkincisi, kendi kamuoyunu bile etkilemekten aciz İngiliz, ABD, Alman basınının yerli tezahüratçıları, alıntıcıları ne işe yarıyor? Oraya yalan malzeme sağlayan veya orada düşük tirajlı yerel bir gazetenin 8. sayfadaki bir haberini başlığa çekenler neden hala istihdam ediliyor?
Tabi asparagas olduğu 10 ay önce kanıtlanmış bir olayı yeni haber diye sunarak Türkiye’yi “başarısız devlet” (Failed state diyor Mehmet) haline getirip, başbakanını uluslar arası mahkemelerde yargılatmayı hedefleyenlerin gözü çok daha yukarılarda. O derece ki, ülkeyi ziyaret eden yabancı bir devlet başkanının kendisini de ziyaret etmesini isteyecek kadar egosu şişik. Basit bir operatif olduğunun farkında bile değil. Tarihin çöp tenekesi böyle çok başarısız tetikçi gördü.
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış