Fikirci Bey yazdı: BARIŞ GAZETECİLİĞİ
ensonhaber.com

Fikirci Bey yazdı: BARIŞ GAZETECİLİĞİ

BARIŞ GAZETECİLİĞİ

Cizre’nin, Silopi’nin kenar mahallelerde gece vakti beş on çocuk ellerinde keleşlerle devriye geziyorlar. Adları “Halk Savunma Birlikleri”. Keleşin Irak ve Suriye’de tezgah fiyatı 100 dolar. Hadi bu çocuklar kandırılmış, gerçekten orasının artık “Kürt özerk yönetimi” olduğuna ve bir daha oraya Türk polisinin veya askerinin giremeyeceğine inanacak kadar gerçeklikten kopuk yaşıyorlar. Peki, onlara birer keleş verip sokağa salan Kandil baronları Türk güvenlik kuvvetlerinin çok daha üstün ve ezici silahlarla gelip bir anda bu kandırılmış çocukları öldürebileceğini, kazdıkları çukurlar dahil tüm mahalleleri dümdüz edebileceğini bilmiyorlar mı?

Biliyorlar tabi, zaten de onu istiyorlar, biraz daha sabrı zorlarlarsa “sivil yerleşim bölgeleri havadan bombalanmış” olacak ve uluslararası camiada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, kendi halkını bombalayan Esad’dan farkı kalmayacak. Suriye’deki iç savaş Türkiye’ye de sıçrayacak, o sırada kaşla göz arasında üç beş kanton da Türkiye’de kurulacak,  Kürtler “alan” elde edecekler ve bunu Suriye ile birleştirecekler, mevcut Suriye sınırı kalkacak.

Kandil’deki baronlar bunu biliyorlar, orada ölecek çocuklar ve halk da umurlarında değil. Ama öte yandan KCK, şunu da biliyor ki Türk güvenlik kuvvetleri devlet kuvveti olduğu için meskun mahalde cirit atan bu haydutlarla mücadele ederken halka zarar vermemek zorunda. Yani onlar gibi kuralsız “girişemez”. Uluslararası toplumu dikkate almak zorundadır. Yani bu sokak serserileri halkı korumuyorlar, halk onları koruyor, halk sayesinde güvenlik kuvvetleri onları bir seferde yok edemiyor. Ama uluslararası basında konu "Kendi kendini yönetmek için mücadele eden genç Kürt kuvvetler" olarak adlandırılıyor. Kandil dağlarında “bakımlı” Kürt kadın gerillalar çoktan Batının Oryantalist hayallerini süslüyor.

PKK/KCK yalanları burada da bitmiyor. 2 yıldır yapılan algı yönetimi sayesinde Türkiye IŞİD’ı destekliyor yalanı tuttu. Yabancı basında ve onun yerli uzantılarında Türkiye ABD’yi kazıkladı, İncirlik’in kullanılmasına izin vermesi aslında karada IŞİD’e karşı en başarılı güç olan Kürtleri ezmek için bir bahane. Böylece Türkiye bir taşla iki kuş vuruyor, hem IŞİD’e destek oluyor, hem Kürtlerin devlet kurmasını engelliyor.

Oysa Batı’nın anlamıyormuş gibi göründüğü asıl yalan şu; Kürtler uluslararası camiayı kandırıyorlar, IŞİD ile savaşıyormuş gibi yapıp yasallaşarak kendilerine Türkiye ve Suriye’de alan edinmeye çalışıyorlar. Neredeymiş bu IŞİD’e karşı Kürt başarısı? IŞİD’in Kobani’ye saldırdığı günün akşamına 200 bin Kürt buradaydı. Türkiye Kuzey Irak’tan peşmergelerin gelip yardım etmelerine izin vermeseydi, ortada Kobani falan kalmayacaktı.

Yabancı basında hem uluslararası hem de koordine bir algı yönetimi olduğu artık bir sır değil, bir komplo teorisi hiç değil.

Algı yönetimine karşı mücadele nedir, nasıl yapılır? Bunlar hükümetin kamu diplomasisi ve uluslar arası diplomasi uzmanlarının yoğunlaşmaları gereken bir konu. Ben burada kimseye akıl verecek değilim. Ben bir şeyi hatırlatmak istiyorum.

Meslekten olanlar bilirler, gazetecilikte yeni birkaç trend var. Birinin üst adı “hak bazlı/ hak temelli gazetecilik”, alanda ise “insan hakları merkezli gazetecilik” (içine tabi kadın, çocuk, azınlık vb. tüm haklar giriyor) olarak adlandırılıyor. İkinci trendin adı da “Barış Gazeteciliği”

Burada konumuzu ilgilendiren barış gazeteciliği. Esas olarak haberciliğin evrensel ilkelerinden bir taviz söz konusu değil ama barış gazeteciliğinin peçesini kaldırdığı ilk yalan “tarafsız gazetecilik”. Artık herkes biliyor ki “objektif” gazetecilik diye bir şey yoktur, çünkü kameranın objektifini bir tarafa çevirdiğinde bir başka tarafı ihmal ediyorsun demektir. Kamerana girmeyen kısımları yok sayıyorsun demektir. Elbette çözüm, ortada daha fazla kamera, daha fazla “objektif” olması.

Barış haberciliği “Kültürel farklılıkları göz önüne alarak haber yapar, barış gazetecisi için koyu bir iyi ve kötü ayrımı yoktur. Kaynaklarını sansürlemez ama bazı söylemlerin kime nasıl zarar vereceğini bilerek haber yapar, çözüm odaklıdır.” Barış gazeteciliğinin amacı şu algıyı yaratmaktır: Çatışma olabilir ama illa ki şiddetle sonuçlanmak zorunda değildir, alternatifler vardır."

Barış gazeteciliği şiddet gazeteciliğinin karşısındadır:

“Şiddet gazeteciliğinde iki parti ve bir savaş vardır. Örneğin Kürt Meselesi’nin çözümünü sadece PKK ile Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (AKP) ya da Abdullah Öcalan ve Recep Tayyip Erdoğan arasında görmektedir. Barış gazetecisi için ise çatışma, çatışmadan etkilenen herkes, partiler ve  sorunlar vardır. Barış gazetecisi barışın herkese yarayacağını düşünür. Halk ve çözüm odaklıdır. Çatışma gazeteciliği propaganda, elit ve zafer odaklıdır.”  (bianet.org)

Şimdi bu ilkeler ışığında Batı basınının PKK-PYD güzellemelerine bakalım. Sizce Kandil’de hem makyajını ihmal etmeyen hem de omzunda keleşlerle özgürlük savaşçılığı yapan kadın gerilla güzellemesi barış gazeteciliği midir? Aynı örgütün yola döşediği mayınlardan 13 yaşında bir Kürt çocuğun parçalandığını görmemek barış gazeteciliği midir? Barıştan yana bir devletin görevlileri, savaş yanlısı bir devletin saldırganları ile aynı kefeye konabilir mi? 10 binin üzerinde faili meçhulün failleri ile gece evinde uykusunda ensesinden vurularak katledilen polisler aynı tarafta mıdır?

Ya Türk basını?

Karşılıklı siperlere girip eline geleni karşıdaki gazeteye fırlatmak bırakın barışı, “gazetecilik” midir?

Evet, kimsenin gazetecilik yaptığı falan yok, bir kör dövüşü sürüp gidiyor.