Ekmek gibi bir kutsalı bu işe karıştırmayacaktınız
ensonhaber.com

Ekmek gibi bir kutsalı bu işe karıştırmayacaktınız

OLUŞTURDUĞUNUZ ALGI TERÖRE İLHAM OLDU

Giderek daha fazla simgeler âleminde yaşıyoruz ve giderek simgeler, yerini tuttukları şeylerden daha gerçek oluyorlar.

Simgenin genel anlamı “bir başka şeyin yerini tutan şey”

Ama simgenin asıl önemi, yerini tuttuğu şeyi araçsallaştırmadaki gücünden geliyor.

Bir yerin “silahla taranması” bir saldırıdır.

Ama bir yerin “keleşle taranması” bir anda çok şey anlatır.

“Keleş” kullanılmıştır. Bir anda, tarayanların “Solcu ve bir şekilde Rusya/Sovyet destekli” olduğu imajı belirir.

Araçsallaştırma çok daha vahim bir durum.

MESELE AĞAÇ DEĞİLDİ EKMEK OLMADIĞI GİBİ

Örneğin Geziciler için ağaçlar bir simge ama aynı zamanda da bir “araç”tı (mesele 3-5 ağaç değil, sen daha anlamıyor musun?)

Geziciler de darbe yapmak isteyenler için araçtı.

Darbe yapmak isteyenler de üst akıl için bir araç.

17-25 Aralık operasyoncusu paraleller için yolsuzluk bir araçtı.

Ama paraleller de üst akıl için bir araçtı.

EKMELEDDİN'İN ELiNDE DE EKMEK VARDI

Ekmek, Berkin Elvan’ı masum göstermek için bir araçtı

Ama Berkin Elvan da terör için bir araçtı.

Ve darbeciler için de hem teröristler, hem Berkin Elvan, hem de ekmek araçtı.

Ekmelettin’in eline verilen ekmek bir araçtı

Ekmelettin de “ekmek için Ekmelettin” diyenler için bir araçtı.

Son iki örnekte de ekmeğin nasıl asıl anlamından koparılıp önce simge sonra da araçsallaştığını görüyoruz. Her iki durumda da aslında ekmek kimsenin umurunda değildi.

Ama umurunda imiş gibi yapılıyordu.

Çünkü “umurunda olması gerektiği” (ekmek kutsaldır, ekmeğimle oynatmam, ekmek parası, ekmeğimdeyim) konusunda güçlü bir uzlaşımımız var ve bu araçsallaştırılıyor.

TÜRKİYE'DE ADALET

Türkiye’de bazı siyasi cinayetlerin çözülmesi yıllar alıyor ve tabi geç kalan adalet, adalet olmuyor. Bazı cinayetler ise hiç aydınlanmıyor.

Bu bir sorun. Özünde “adaletin yerine gelmemesi” gerçeği var.

10 binin üzerinde faili meçhulü olan ve hala Uğur Mumcu, Hrant Dink katliamlarında sonuca varamayan bir ülkede bunun gerçek bir sorun olduğu konusunda güçlü bir uzlaşmamız var.

Dolayısı ile “adaletin yerini bulması gerektiği” araçsallaştırmaya çok elverişli bir kavram

Ve tabi ki bunu araçsallaştıracak olanlar, en çok da adalet hiç umurunda olmayanlardır, çünkü adalet umurlarında olsa onu asli kavramından koparıp araçsallaştırmazlar.

SAVCININ BAŞINA SİLAH DAYANMASI

Sonuçta, yüzünde maske olan bir kişi (maskeli terörist; kendi başına simge zaten)  üstelik bir terör örgütünün bayrağını (simge) maske yapmış bir terörist, bir savcının (simge) başına silah dayıyor ve o hepimizin âşık olduğu “adaleti” arıyor.

“Berkin Elvan’ın katilleri ifşa edilsin” diyor.

Dosyaları karıştırmış ve savcıların bir yıldır bulamadığı katilleri bulmuş bile.

Şimdi bu kadar araçsallaştırmadan sonra bizim “adaletin yerine gelmesi için uğraştığına” inanmamızı bekliyor.

“Maskeli terörist”, “Gezi olayları”, “Berkin Elvan”, “rehin alma” gibi diğer simgelerin halkta uyandırdığı yan anlamları hiç hesaba katmadan destek bekliyor.

İşte böyle araç olan, bazen simgeler içinde kendini kaybeder ve bir araç olarak yok olur gider.

Tabi, bir gazeteci olarak beni en fazla ilgilendiren bu haberin nasıl araçsallaştırıldığı.

“Bir savcının kafasına silah dayandı”

Haber bu

Nerede, ne zaman, kim dayadı? neden dayadı? Bunları da yazarsın

Buraya kadar haber,  haber olarak kalır.

HABERİN ARAÇSALLAŞMASI

Ama “evinden ekmek almak için sokağa çıkan küçük Berkin Elvan’ı katleden polisin ortaya çıkması için eylem yapan bir grup, bir savcıyı rehin aldı” dersen, haber araçsallaşır.

Bizim ana akım medyamız en geniş dizaynını yaşadığı, yani bizzat kendisi araçsallaştığı 1960’dan bu yana haberin nasıl araçsallaştırılacağını, kimi, nasıl vurmak için kullanılacağını, bunlardan kimlerin ne tür siyasi sonuçlar elde edeceğini çok iyi bilir.

Haber, bizde hiçbir zaman haber olarak kalmaz.

Medyanın ve onun aracılığı ile bazı siyasi grupların siyasete müdahale aracı olarak kullanılır.

Siyasete müdahale aracı olarak sadece halkın, oyların geçerli olduğu sisteme de sivil darbe/sivil faşizm der. Oysa bunun dünya siyasi literatüründeki adı demokrasidir.

Ama o faşizm sanır, çünkü onun için halk asli kurucu öğe, asıl oyuncu değil, eğitilmesi gereken, manipüle edilmesi gereken, bilinçlendirilip devrim yaptırılması gereken bir “araçtır”.

HALKI ARAÇ OLARAK GÖREN ZİHNİYET

Halkı araç olarak gören bu zihniyet “makarna ve kömür dağıtılarak halkın kullanılabildiğine” inandığı için çalışanların da “ikramiye ve bayram harçlığı” ile satın alınacağını sanır ve notere gider.

NOT: Yüreğimi dağladı Savcımız. Perişan olan ailesi, yaşadığı dram, fotoğraflarındaki mazlum, sakin, vakur hali beni benden aldı. Allah gani gani rahmet eylesin. Şehadet mertebesine erişen savcımızın şefaatine muhtacım...