Hasan Pulur yazdığı Milliyet'i topa tuttu

Hasan Pulur yazdığı Milliyet'i topa tuttu

Milliyet gazetesindeki tutanak krizi sonrası gönderilecek yazarlar arasında gösterilen Hasan Pulur, gazetede yaşanan gerilimi ve yazılarının sansürlendiği iddialarıyla ilgili ilk kez konuştu.

T24'ten Hazal Özvarış'a konuşan Pulur, Aydın Doğan'ın Milliyet'i satarak büyük ayıp ettiğini kaydetti. Yazarlara tahsis edilen araçların alınmasıyla ilgili de konuşan Pulur, "Hasta adamın altından arabası alınmaz" dedi. Hasan Pulur, gazeteden gönderileceği iddialarıyla ilgili olarak da "Kovulursam yasal haklarımı alır giderim" şeklinde konuştu.

İşte Hasan Pulur'un Milliyet'te yaşananlarla ilgili o açıklamaları

Geçtiğimiz pazartesi, Milliyet'te yazınızı göremedik. Neden?
Geçen hafta, cumartesi günü Yayın Koordinatörü Tahir Özyurtseven telefon etti. "Yazınızda sakınca var" dedi. "Ne sakıncası var" diye sorunca, anladım ki patron, bu konuda yayın yaptırmak istemiyor; hükümetten İmralı zabıtları ile ilgili yazılmaması için eğilim almış.

Benim yazım da "Barış, ama barışın da şartları vardır" içerikli bir yazıydı. Apo'nun (Öcalan) tavrını anlatıyordum. Adam, "Tayyip Erdoğan'ı ben çıkardım, ben indiririm" diyor; ben de hükümete "Bu adamı muhatap alıyorsunuz" dedim. Adam, Kandil'de Bakanlar Kurulu toplantısı yapacak neredeyse! "Bu yazıda sakıncalı bölüm yok. Tümüyle sakıncalı bulduğunuza göre, bunun çaresi yazıyı koymamak. Sözleşmeye göre, istediğiniz yazıyı koyar, istemediğinizi koymazsınız. Ben yazımı geri alamam, istersen sen koymazsın" dedim. Tahir, "Yedek yazın yok mu? Aile çok perişan, patron çok üzgün" dedi, ben de "Patron üzgünse, benim de kendi üzgünlüğüm var, ne yapalım" dedim. Yedek yazımı verdim, ama o da İmralı'ya ilgiliydi. Onu da koymadılar. Ertesi gün, Hasan Cemal'in yazısını da koymamışlar, Can'ınkini (Dündar) de taramışlar, sakıncalı bölümleri çıkarmışlar. Ama onlar beni ilgilendirmez. Çünkü içlerinden bazıları, Tayyip Erdoğan'ın ne olduğunu bilmeleri gerekirken bilmiyorlardı.

Hasan Cemal'i mi kast ediyorsunuz?
Evet, hükümetle başlangıçta birbirlerini tuttular, içli dışlılardı. Can için aynı şeyi söyleyemem.

''HASAN CEMAL'E VERİLEN CEZA ONUR KIRICI''

İfade özgürlüğü konuşurken, Cemal'i ilk dönem AKP'yi desteklediği için kenara ayırmanız ne kadar doğru?
Bakın, Hasan Cemal'in bir kitabı çıkmıştı. Hürriyet anket yapmıştı; "Benim için önemli olan bugün yazdığı kitap değil, 10 yıl sonra ne yazacağını merak ediyorum" demiştim. Ama bugün önemli olan bu değil. Patron, internet kanallarında çıktığına göre, "Yazma" diyormuş. Hasan Cemal şu an cezalıymış. Bu da onur kırıcı. Benim yazım yayımlanmadığında sustum, bekledim. Sonra (pazartesi günü) veto yiyen yazım (çarşamba günü) yayımlandı, fakat bu sefer de yedek yazım yayımlanmadı.

''YÜRÜYEMEYEN ADAMIN ARABASI ALINMAZ''

Gidilen bu yol, daha önceden belli olmuştu. Yazarlara işe gidip gelsinler diye birer araba verilmişti. Benim de rahatsızlığım nedeniyle çok elverişli olmuştu. Ama arabaları, Derya Sazak'ın da bilgisi dahilinde olduğunu belirterek, tasarruf gerekçesiyle çekip aldılar.

''MİLLİYET'İN YENİ YAZARLARI HAVA CİVA''

Demirören ile Erdoğan ilişkisinde sizce köşe yazarları "mayın" mı?
Bildiğim, yeni yazarlar aradıkları. Fakat buldukları yazarlar, tutmuyor. Bugün Milliyet'e gelen yazarlar, hava cıva.

Yeni yazar derken, Pelin Batu gibi isimlerden mi bahsediyorsunuz?
Gibilerden. Pelin'i babasından tanırım. Şimdi görüyoruz, yeni yazarlara bir tepki yok; saldıran da yok, "Ne iyi yazdın" diyen de. "Komşu kızına aşk mektubu yazmak" derlerdi, bu durumlar için.

Hasan Bey, uzun zamandır bu sansürden gayrı gazete içerisinden tebrik veya itiraz gelen yazınız oldu mu?
İtiraz hiç gelmedi. 30 senedir ilk defa böyle bir müdahaleye uğruyorum. Tebrik de gelmedi. Kimse bir şey demedi.

''KOVULURSAM YASAL HAKLARIMI İSTERİM''

Kabalık olarak algılamayacağınızı umarak sorsak; bir köşe yazarı ne zaman "emekli" olur? Yoksa "emekli olmaz" mı dersiniz?
Faal bir gazetecinin emeklilik yaşı olabilir. Ama bir yazar, yazısını yazabiliyorsa, yazısı abuk sabuk değilse, okurlar da onu okuyorsa ki tık sayıları bellidir, neden emekli olsun? Bence bir yaş tatili yoktur.

Ayşe Arman'ın Ahmet Hakan'a yönelttiği "Ömür boyu Hasan Pulur gibi yazacak mısın" sorusunu eleştirip "Tabii ki de yazacağım, başka türlüsünü mü bekliyorsunuz" demiştiniz. Bugün bilgisayarınıza iş akdinizin feshedildiğine dair bir mail düşse, ne yaparsınız?
Varsa yasal haklarımı talep eder, şapkamı alır giderim.

''TALU VE DOĞAN GAZETEDEN KOVULDUĞUNDA NEDEN SESSİZ KALDINIZ''

"Örnek bir patron" dediğiniz Aydın Doğan döneminde, Umur Talu ve Yalçın Doğan da Egebank'ı batıran Murat Demirel ile Nail Keçili'yi beraber eğlenirken gösteren, reddettikleri ilişkinin fotoğrafını bastılar Milliyet yönetiminden alınmışlar ve kovulmuşlardı. Habertürk'te "Sansür senin benim de sayemde!" başlıklı yazısında (10 Mart 2013) o dönemde ve sonrasında susanları yazan Talu, gazetecilerin sessizlikleriyle suça ortak olduklarını da yazdı. O zaman suskun kalınmasıydı, sizce bugün farklı olabilir miydi?

Sansürde ben dahil hepimizin suçu var.

Ne yapabilirdiniz?
"Bugün yazı yazmıyoruz" diyebildik mi? Çetin Altan, 28 Nisan 1960 günü, polis öğrencilere ateş ederken üç satırlık bir yazı yazdı; "Bugün canım yazı yazmak istemiyor." Böyle bir şey düşündük mü? Yapamadık. Çünkü biz gazeteciliği sağcı, solcu olarak değerlendirdik ve karşımızdakinin yazısını suç olarak gördük.

''AYDIN DOĞAN MİLLİYET'İ SATARAK AYIP ETTİ''

Peki bugün, diğer işlerde kolları olmayan bir iş adamı sizin için gerçekçi değilse Karacan ve İpekçi'nin Milliyet'i de hayal mi?
Bu trend böyle gittikçe olmaz.

"Aydın Doğan, keşke Milliyet'i satmasaydı" diyor musunuz?
Tabii, ayıp etti satarak. Aydın Doğan, Milliyet sayesinde bugüne geldi.