Nezahat Baysel'e İstiklal Madalyası'nı çok gördüler

Nezahat Baysel'e İstiklal Madalyası'nı çok gördüler

Kurtuluş Savaşı'na subay babasının yanında 9 yaşında katılan ve ilk İstiklal Madalyası hakkını kazanmasına rağmen madalya yerine onur belgesine 1986 yılında kavuşan Nezahat Baysel'in ilginç bir hikayesi var.

Hikayeyi ise Ozan Bodur, Meclisin Unuttuğu Kahraman Nezahat kitabında ortaya koydu.


ASKERLERİN SÖKÜKLERİNİ DİKTİ

Annesini küçük yaşta kaybettikten sonra henüz 9 yaşındayken işgal edilen ülkesini savunmak için 70. Alay Komutanı olan babası Albay Hafız Halit Bey'in yanında savaşan Nezahat Baysel, askerlerin söküklerini dikerek onlara moral kaynağı olurken, yaralıların bakımını da üstlenmişti. Kurtuluş Savaşı boyunca Gördes, Geyve, İnönü ve Sakarya Muharebeleri'nde cephede olan, çeşitli kahramanlık öyküleriyle hatırlanan Nezahat Baysel'e 30 Ocak 1921 tarihinde TBMM'nin 140. oturumunda "İlk İstiklal Madalyası" verilmesi tartışılarak kabul edilmişti.

BAŞVURU YAPMADAN BEKLEDİ

Fakat uygulamaya konulamayan bu karar nedeniyle madalyasına kavuşamayan ve yaşamını bu özlemle sürdüren Baysel'e, 7 Temmuz 1986 yılında dönemin Meclis Başkanı Necmettin Karaduman tarafından onur plaketi verilmişti. Cumhuriyet'in ilk yıllarında 6920 İstiklal Madalyası dağıtılırken, Baysel yaşamı boyunca bir kez bile madalya için başvuru yapmadan beklemişti.

Nezahat Baysel'e İstiklal Madalyası'nı çok gördüler

TÜRK JAN DARK BÜROKRASİ KURBANI

Kurtuluş Savaşı'nı anlatan tüm kitaplarda adına rastlanan, Meclis tutanaklarında geçen bu kadın kahramanın onbaşılık belgesi kayıptı. 1944 yılında Samet Ağaoğlu'nun, Kuvayı Milliye Ruhu kitabıyla kamuoyunun keşfettiği onbaşı Nezahet'in peşine düşen gazeteciler sorumluydu bu durumdan. Gazeteci Kadri Kayabal, kendisiyle görüşmüş, tüm belgeleri geri getirmek üzere almış ve kaybetmişti. Kayabal, hatasını sahibi olduğu Türk Haberler Ajansı'ndan kamuoyuna duyuruyla telafi etmeye çalıştı ama nafile. Türk Jan Dark'ı bürokrasiye kurban edildi.

İLK KURŞUNU İNGİLİZLERE SIKTI

8 yaşında annesini kaybeden Nezahet, defalarca donma tehlikesi geçirdiği zorlu bir yolculuktan sonra 70'inci Alay Komutanı olan babası Hafız Halit Paşa ile birlikte milli orduya katıldı. Minik bedenine ilk askeri üniformasını ve küçücük başına Kuvayı Milliye kalpağını Geyve sırtlarında geçirdi. Osmanlı'dan kalma silahlar büyük ve ağır olduğu için hiçbirini taşıyamıyordu. Bu nedenle kendisine Çerkez Ethem tarafından Akhisar'da daha küçük olduğu için bir Yunan Filintası hediye edildi. İlk kurşununu İngilizler'in kurduğu Kuvayı İnzibatiye'sine karşı sıktı.

DÜŞMAN KUVVETLERİ BİLE HAYRAN KALMIŞTI

Gediz'de dağılmak üzere olan bir alay askerin önüne atını sürerek, "Ben babamın yanında ölmeye gidiyorum, siz nereye gidiyorsunuz?" dedi ve büyük bir bozgunu önledi. İnönü savaşlarındaki katkısı bir efsane gibi her yerde anlatılmaya başlandı. Türk tarihinde ilk kez bir çocuğa onbaşılık rütbesi verildi. Yunan kuvvetleri tarafından 70'inci Alay'a Kızlı Alay denilmesinin tek sebebi düşman kuvvetlerinin bu minik kıza duyduğu hayranlıktı.

MADALYA YERİNE ŞÜKRAN BELGESİ

1986'da dönemin TBMM Başkanı Necmettin Karaduman, Baysel'e Dolmabahçe Sarayı'nda birkaç kişinin katıldığı törenle Şükran Belgesi verdi. İstiklal Madalyası yine kayıp evraka takılmıştı. 78 yaşındaki Baysel, gözyaşlarıyla belgeyi aldı. Aileye o törenden bir kare fotoğraf bile kalmadı.

MADALYAYI BANA ÇOK GÖRDÜLER

Bu hikayeyi Nuray Babacan, Hürriyet Pazar'da yayınladı. Hasta yatağında zihni mücadele günlerine giden Onbaşı Nezahet, kızına "Bak gördün mü alay geldi. Karşıda askerler. Babam beni almaya geldi" diyordu. Son sözleri ise "Koca memlekette bir İstiklal Madalyası'nı bana çok gördüler" oldu.

85 yaşında öldüğünde haber dahi olmadı. Gazete sayfalarında tek yazı, ailesinin verdiği ölüm ilanıydı.