Ömer Seyfettin sempozyumu

Ömer Seyfettin sempozyumu

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Müdürlüğü, Türk Edebiyatı'nın önemli hikâye yazarlarından Ömer Seyfettin hakkında sempozyum düzenliyor.

22 Ekim Cumartesi günü Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde saat 10.00'da başlayacak olan program, kitap sergisi, sinevizyon gösterimi ve açık oturumlardan oluşuyor.

İBB Kültür A.Ş. tarafından gerçekleştirilecek olan "Bir Dünya Yazarı Ömer Seyfettin Sempozyumu"nun programı şöyle:

1. Oturum 11.00–12.30

Oturum Başkanı: Prof. Dr. Fatih Andı
Prof. Dr. Namık Açıkgöz
Prof. Dr. Şeyma Güngör
Necati Mert

2. Oturum 14.00–16.30

Oturum Başkanı: Mustafa Miyasoğlu
Prof. Dr. Nazım Hikmet Polat
Prof. Dr. Hülya Argunşah
Prof. Dr. Recep Duymaz
Doç. Dr. Alaattin Karaca
Dr. Sakin Öner

3. Oturum 17.00–18.30

Oturum Başkanı: Prof. Dr. Şeyma Güngör
Prof. Dr. M. Mehdi Ergüzel
Prof. Dr. Muhammed Harb
Mehmet Miyasoğlu

ÖMER SEYFETTİN

28 Şubat 1884 tarihinde, Balıkesir'in Gönen ilçesinde dünyaya geldi. 1893'te parasız yatılı olarak Eyüp Askerî Baytar Rüştiyesi'ne kaydoldu. Askerî eğitimine Harbiye'de devam ederken, 1903 yılında Makedonya'da çıkan isyan yüzünden piyade asteğmeni rütbesiyle mezun edildi. 1906 yılında İzmir'deki Jandarma Okulu'na öğretmen olarak atanan Ömer Seyfettin, bu yıllarda Baha Tevfik, Necip Türkçü, Yakup Kadri, Şehabeddin Süleyman gibi o günlerin genç edebiyat adamlarının gözde isimleriyle buluşma fırsatı buldu. İzmir'de bulunduğu dönemde Sebat, Hizmet ve Serbest İzmir gibi gazetelere makaleler yazdı.

1909 yılının Ocak ayında üsteğmen rütbesiyle, ayrılıkçı hareketlerin baş gösterdiği Rumeli'deki Üçüncü Ordu Selanik merkezine atandı. Askerî görevi yanında, bu kimliğini bir kenara bırakarak yazmaya devam eden Ömer Seyfettin'in "Yeni Lisan" adlı ilk başyazısı, 11 Nisan 1911'de Selanik'te faaliyet gösteren Genç Kalemler dergisinde imzasız başyazı olarak yayımlandı. Dergi bünyesinde edebî çalışmalarına devam ederken, Ziya Gökalp ile birlikte Yeni Hayat adını verdikleri bir harekete öncü oldu. Ömer Seyfeddin'in "Bahar ve Kelebekler", "İrtica Haberi", "Primo Türk Çocuğu", "Ant" ve "Aşk Dalgası" gibi hikâyeleri de bu dergide basıldı.

Yunan askerlerine esir düştü

1912 yılında patlak veren Balkan Savaşı yüzünden, yeniden ordu tarafından göreve çağrılan Ömer Seyfettin, Yanya kuşatmasında Yunan askerlerine esir düştü. Buradaki esaret günlerinde kendini edebî eserlerine verdi ve "Piç", "Mehdi", "Hürriyet Bayrakları" adlı hikâyelerini aynı dönemde yazdı. Bu hikâyeler, Halka Doğru, Türk Yurdu ve Zekâ gibi dergilerde basıldı.

1913'te, bir yıllık esaretin ardından İstanbul'a geri dönerek ikinci kez askerliği bıraktı ve Türk Sözü dergisinin başyazarlığını yapmaya başladı. 1914'te, Kabataş Sultanisi'nde, vefatına kadar sürdüreceği, edebiyat öğretmenliği görevine başladı. 1915 yılında Calibe Hanımla evlendi. İki yıl süren bu evliliğinden Güner adında bir kızı dünyaya geldi. Genç yaşta ölümüne sebep olan şeker hastalığının gelişmesinde mutsuzlukla biten bu evliliğin çok önemli bir etkisi olduğunu yakın dostları da ifade etmektedir.

Sevilen eserlerinden birçoğunu bu dönemde yazarak yayınladı. Bunlar Yeni Mecmua, Şair, Donanma, Büyük Mecmua, Yeni Dünya, Diken ve Türk Kadını gibi dergilerde basılır.

Genç yaşta hayata veda etti

Vakit, Zaman ve İfham gibi gazetelerde de pek çok makale ve hikâyesi yayınlanan Ömer Seyfettin, 6 Mart 1920'de anlaşılamadığı için sinsice ilerleyen şeker hastalığı yüzünden genç yaşta hayata veda etti. Önce Kadıköy'deki Kuşdili Mezarlığı'na defnedilen yazarın naaşı, mezarlığın kaldırılması sebebiyle, 1939'da Zincirlikuyu Asrî Mezarlığı'na nakledildi.

36 yıllık ömründe, Türk edebiyatının ve özellikle de edebiyat türlerinden "hikâye"nin gelişimine büyük katkıda bulunan önemli eserler ortaya koymuştur. Ölümünden sonra 1926'da hikâyelerini önce yakın dostu Ali Canip Yöntem derledi. 1950'den sonra Şerif Hulusi, Ömer Seyfeddin'in hikâyelerini yeniden gözden geçirdi, dokuz cilt halinde yayınladı.

Ömer Seyfettin hakkında geniş bir inceleme yayınlayan Tahir Alangu, 1962'de bu derlemeye 30 hikâye daha ekleyerek 10 ciltlik bir külliyat halinde yayınladı. Hikayeleri dünya dillerine çevrildikçe büyüklüğü daha iyi anlaşılıyor.