Zonguldaklı şairler: Rüştü Onur ile Muzaffer Tayyip Uslu

Kelebeğin Rüyası'na gittiğinde perdeye anlamsız anlamsız bakma. Zonguldaklı şaiirleri tanı..

Zonguldaklı şairler: Rüştü Onur ile Muzaffer Tayyip Uslu

Yılmaz Erdoğan'ın yazıp yönettiği, ön hazırlıkları 2 yıl süren, çekimleri 4 ay boyunca Zonguldak ve İstanbul'da gerçekleşen Kelebeğin Rüyası dün izleyiciyle buluştu. 1941 yılının Türkiye'sini, İkinci Dünya Savaşı dönemi ve mükellefiyet günlerini ve iki genç şairin hayatla, ama en çok da aşkla olan mücadelesini anlatan filme hazırlıksız gitmeyin. Ya da şöyle diyelim filmi izlerken perdeye anlamsız anlamsız bakmamak için bu haberi bir gözden geçirin.

KELEBEK ÖMÜRLÜ İKİ ŞAİR

Yılmaz Erdoğan'ın son filmi Kelebeğin Rüyası, 'Kelebek ömürlü' iki şair olan Rüştü Onur ile Muzaffer Tayyip Uslu'nun hayat hikâyesini anlatıyor.. Rüştü Onur, 3 Ağustos 1920 doğumlu. Şair, 12 Aralık 1942'de yani sadece 22 yaşındayken hayata veda etti. Muzaffer Tayyip Uslu ise 1922'de dünyaya geldi. 1946'da son nefesini verdiğinde sadece 24 yaşındaydı. Zonguldaklı iki şair olarak imzasını attılar Türk şiir tarihine.. Mehmet Çelikel Lisesi'nden Behçet Necatigil'in öğrencisi olan Rüştü ve Muzaffer Tayyip, 'hoca'yla bağlarını hiç koparmadı. Dönemin edebiyat dergilerinde, özellikle de Varlık'ta şiirleri yayınlanan Rüştü ile Muzaffer Tayyip, Behçet Necatigil'in yanı sıra Salâh Birsel, Necati Cumalı, Oktay Rifat, Melih Cevdet ve Samim Kocagöz ile de 'şiir' arkadaşıydılar ve sık sık mektuplaşırlardı.

Zonguldaklı şairler: Rüştü Onur ile Muzaffer Tayyip Uslu

FİLM SİNEMADA KİTAPLAR RAFLARDA

Muzaffer Tayyip Uslu'nun kısacık yaşamında yayımlanan tek şiir kitabı vardı: Şimdilik. Yapı Kredi Yayınları kitabın yeni bir baskısını yaptı. Üstelik bu baskıda dergilerde yayımlanan şiirleri ve yazıları da yer alıyor.

Rüştü Onur'un kısacık hayatı, Mediha'ya olan derin aşkı.. Ve bu kısacık ömre sığan yürek yakan mektuplar ve şiirler. Salâh Birsel dostunun anısına şiirlerinin tamamına yakınını, mektuplarını, bazı hikâyeleri ile ölümünden sonra onun için yazılanları bir araya getirerek bir saygı kitabı hazırlamıştı. Bugünlerde Kaynak Yayınları, Zonguldaklı şair Rüştü Onur'un günışığına çıkan mektuplarını, şiirlerini ve resimlerini bir araya getiren 'Mektubun Avucumda' kitabı da bugünlerde raflardaki yerini aldı. Kitabın önsözünü de Yılmaz Erdoğan yazdı. Size Erdoğan'ın önsözünden kısa bir bölüm aktarıyoruz. "Şimdi mektuplarınızın kitaplaştığını görmek, sizin ulaşmak istediğiniz insanlara ulaşmanıza sebep olmak, bütün bunlar çok gurur verici ama daha önemlisi biz, yani bütün film ekibi size aşık olduk..."

RÜŞTÜ ONUR KİMDİR

Rüştü Onur,"Garip şiiri'nin önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilmektedir. O, Zonguldak'ta yaşamış şairler olan Muzaffer Tayyip Uslu ve Kemal Uluser'le birlikte simge adlardan biri olarak görülür.

Babası Mehmet Onur adında bir köy öğretmenidir.

İlköğretimini Devrek'te okur, liseye önce Kastamonu'da başlar sonra da Zonguldak'ta bitirir.

1938 yılında İnce hastalığına tutulduğu için o yıl okuyamaz.

1941 yılının başında Rüştü Onur'un hastalığı yeniden şiddetlenir. Üç ay Zonguldak'ta hastanede kalır. Bu arada Heybeliada sanatoryumuna da başvurur.

1941 yılının son ayı ile 1942 yılının ilk iki ayını Heybeliada'da geçirir. 1942 Mart ayında sanatoryumdan çıktığında yedi kilo almış ve hastalığı yenmiştir. Tekrar Zonguldak'a döner.

İstanbul'dan Zonguldak'a giderken Anafartalar Vapurunda Mediha Sessiz adında güzel bir kızla tanışır. Mediha'ya aşkının ifadesi olan duygulu mektuplar ve şiirler yazar. Önce nişanlanırlar sonra da 1942 yılında evlenerek, Beşiktaş'ta Mediha'nın evine yerleşirler.

Ne yazık ki bir talihsizlik sonucu Mediha bir karın zarı iltihabı geçirir ve 12 Kasım 1942'de yaşamını yitirir. Bu ölüm Rüştü Onur'a çok fazla gelir. Eşinin ardından adeta canına kıyarcasına yaşamını boş verir.

Yaşama sevdiği karısından sonra ancak iki hafta dayanabilir. 2 Aralık 1942'de Beşiktaş'ta Şair Leyla Sokağı'ndaki evinde ciğerlerinden fazla kan gelmesi nedeniyle boğularak ölür.

Halen Ortaköy mezarlığında "Boğazın lacivert sularına bakan" bir sırtta eşiyle yan yana yatmaktadır.

RÜŞTÜ ONUR İÇİN KİM NE DEDİ

Orhan Veli: "Son yıllarda Zonguldak üç büyük yetenek yetiştirdi: Biri Rüştü Onur..."

Behçet Necatigil: "Gamlı gecelerin öncüsü Rüştü, artık hatıralarım arasına geçti."

Salâh Birsel: "Rüştü Onur'un kısa bir şiir yaşantısı oldu. Her gün sıtma geçirirdi. Şiir sıtması."

Oktay Rifat: "Rüştü Onur Türkiye'de geç başlayan bir hareketin bayrağı altında şiir yazıyordu."

Cemal Süreya: "Rüştü Onur şiirleriyle hayatını, daha doğrusu ölümünü, bir arada götürmüş."

Doğan Hızlan: "O, insan kardeşlerine hep yaşam sevincinden insancıl duygulardan bahsetti."

RÜŞTÜ ONUR ŞİİRLERİ

ŞAİR LEYLA SOKAĞI

Payıma düşen toprak parçası

Senin de payına düşer

Ayrılık gayrılık yok

Ölüm nefesinde nasıl olsa

Amma henüz vakit erken

Daha gün

Karşı apartmanın balkonunda

Dur bakalım hele

Ben salata satayım

Şair Leyla Sokağı'nda

Sen gene koş

Bez fabrikasındaki

Tezgahının başına

Ölüm içimde

Ölüm dışımda

Ölüm talihsiz aşımda

Ölüm kuru başımda

Teselli benim gözyaşımda

İTİRAF

I

Size açabilmeliydim içimi

Geceler yalnız size

Ve yüzüm kızarmadan

Çocukluğumun küçük aşklarını

Anlatabilmeliydim

Geceler yalnız size.

II

Benim de aşklarım oldu

Ve alabildiğine günahlarım.

Halbuki bigünah olmak istedim

Bütün ömrümce.

III

Anam,

Ben topaç çevirirken sokakta,

Benim güzel oğlum,

Paşa olacak derdi...

Halbuki ben hâlâ

Topaç çeviriyorum sokakta.

MUZAFFER TAYYİP USLU KİMDİR

Muzaffer Tayyip Uslu, Arnavut bir babanın İstanbul doğumlu oğlu olsa da, kısacık ömrünün yarısını geçirdiği Zonguldak'ta yaşadıkları ve yarattıklarıyla oranın insanı olmuş ve "Zonguldaklı şair" olarak anılmıştır. Zonguldak'ta lise öğrenimi sırasında Behçet Necatigil'in öğrencisiydi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ndeki yükseköğrenimini yoksulluğu ve hastalığı nedeniyle sürdüremedi. Zonguldak'ta çalışmak zorunda kaldı da arkadaşı Rüştü Onur gibi veremden öldü. Necati Cumalı'nın notlarına göre Muzaffer Tayyip'in bir gözü doğuştan sakattır. Parasızlıktan sanatoryuma gidemez. Zonguldak'ta hastalığı ilerledikçe bir deri bir kemik kalır. 24 yaşında havasız ve karanlık babaevinde abdesthaneden yatağına götürülürken annesinin kucağında ölür. O dönem yayınlanan şiirleriyle en iyi şairlerden biri kabul edilmiş, yaşamındaki acılara karşın, gizli bir üzgünlük içinde yaşamanın güzelliğini yazmıştı. Şiirlerini Şimdilik adlı bir kitapta topladı (1945). Ölümünden sonra Necati Cumalı şiirlerini ve yazılarından seçmeleri Muzaffer Tayyip adlı bir kitapta topladı.

MUZAFFER TAYYİP USLU ŞİİRLERİ

''Bir güzele güzelliğini hatırlatmak isterdim aynalardan evvel''

KAN

Önce öksürüverdim

Öksürüverdim hafiften

Derken ağzımdan kan geldi

Bir ikindi üstü durup dururken

Meseleyi o saat anladım

Anladım ama, iş işten geçmiş ola

Şöyle bir etrafıma baktım,

Baktım ki yaşamak güzeldi hâlâ

Mesela gökyüzü

Maviydi alabildiğine

İnsanlar dalıp gitmişti

Kendi âlemine...

ÖLDÜKTEN SONRA

Diyecekler ki arkamdan

Ben öldükten sonra

O, yalnız şiir yazardı

Ve yağmurlu gecelerde

Elleri cebinde gezerdi

Yazık diyecek

Hatıra defterimi okuyan

Ne talihsiz adammış

İmanı gevremiş parasızlıktan...

BENDEN SİZE

Yalnız ben mi inkâr ediyorum Allahı

Mevsimler benden kâfir

Ya kuşlar ve ağaçlara, ne buyurulur

Uzun söze lüzum yok

Şahidimdir

Beş parasız gezdiğim sokak

Bir zaman yaşadığıma

Ve bir hâtıra olsun diye

Benden size

Hiç sıkılmadan söyleyebilirim

Sarışın kızlara bayıldığımı...