Hülya Koçyiğit kimdir

Hülya Koçyiğit

Hülya Koçyiğit denince sizin en çok hangi filmleri geliyor aklınıza? Ediz Hun’la karşılıklı bir göz süzüşünü ya da öfke patlamaları sırasında bile aslında nasıl da aşktan öldüklerini anımsıyor musunuz? Kınalı Yapıncak’ı, Boş Çerçeve’yi, Kurbağalar’da o derede kurbağa toplayışını…

Hülya Koçyiğit biyografisi pek zormuş itiraf etmeliyim. Şu an kafamın içinde pek çok film dönüyor ve hepsini yeniden izlemek istiyorum. Sonra diyorum ki, Yeşilçam iyi ki varmış. Bize ne güzel değerler katmış.

Ve bunca yazdıklarım, Yeşilçam’ın masum yüzüne, Hülya Koçyiğit’ine bir “İyi ki doğdun!” demek içindi doğrusu.

İyi ki doğdun, Hülya Koçyiğit!

Hülya Koçyiğit kimdir - biyografisi

Çocukluğu

Hülya, 12 Aralık 1947’de, İstanbul Yenikapı’daki evlerinde, Melek Hanım ve Sedat Bey’in ilk çocukları olarak dünyaya geldi. Sedat Bey 22 yaşındayken, annesi henüz 16’sındaydı. Daha sonra da Feryal ve Nilüfer gelecek, gencecik bu çift, kurdukları küçük aileyle büyüyecekti.

Hülya 1 yaşını doldurmuştu ki, 1948’de, Bağlarbaşı’na taşındılar. Tıngır mıngır Hülya 5 yaşını bulmuştu ki, bir anda okula gitme sevdalısı oldu. Bu istek dilinden düşmeyince ailesi okula gidip bir danıştılar. Ancak okula gitme yaşı 6 idi. Okul Müdürü, dilerlerse mahkemede yaşını büyütebilecekleri önerisinde bulunmuştu. Koçyiğit Ailesi, Kadıköy Belediyesi’nin yolunu tuttu. Hakim, yaş büyütülmesine gerek olmadan okula gidebileceği onayını verdi ve Hülya, okullu oldu. Daha mini mini birler başlamıştı ki, sınıfta hep dans eden, şarkı söyleyen şen şakrak bir kız çocuğu vardı. Evet, bu kız çocuğu Hülya’nın ta kendisiydi. Sevgi içerisinde büyüdüğü mutlu ailesi, okuluna da yansıyordu. Bu şarkılar, danslar ilkokul öğretmeninin dikkatinden kaçmamıştı.

Müzik Öğretmeninin annesini yönlendirmeye başlamasıyla, Hülya kendini özel bir ilgi ve beklentinin içinde bulmuştu. Sanatın üstüne başına bulaşmış güzelliğinden, bir gün çok güzel işler yapacağından habersiz, sevgi dolusu gülücükler paylaşıyordu etrafıyla…

Hülya Koçyiğit kimdir - biyografisi

Sirk sahnesinde bir küçük kız

Hülya’daki yeteneğin fark edilişi, ona gösterilen yoğun ilgi derken her şey hızla gelişmeye başlamıştı. Bu küçük kız çocuğu için bir müzik duyduğunda dans etmek, artık sıradan bir eylemdi. İşte her şeyin hızlandığı bu dönemde, Medrano Sirki, Beşiktaş’a geldi. Birinci sınıfın sonlarıydı. Tüm sınıf bu sirke gittiler. Seyir sırasında olan oldu ve Hülya kendini bir anda sahnede buldu. Çoktan müziğin ritmine kaptırmış, dansına başlamıştı. Büyülü bir rüyanın enfes parçasıydı sanki. Öylesine ilgi görmüştü ki, alkışlar en çok onun içindi.

Hülya Koçyiğit kimdir - biyografisi

Eğitim hayatı

Müziğe piyano eğitimi ile başlamıştı. Ardından bu süreç Ankara Devlet Konservatuarı’nda devam edecekti. Yakın bir arkadaşı, gazetede, Ankara Devlet Konservatuarı’nın Bale Bölümü’ne öğrenci alacağını ve sınavların açıldığı haberini görür görmez, hemen annesi Melek Hanım’a haber vermiş; o da Hülya’yı kaptığı gibi soluğu sınavın yapılacağı Galatasaray Lisesi’nde almıştı.

Yaklaşık 310 öğrencinin katıldığı sınavdan, 9 kişi seçildi ve bu 9 kişi arasında elbette Hülya da vardı. Şimdi Ankara yoları görünmüştü işte; küçük Hülya, yatılı okuyacaktı. Babası ne kadar karşı çıksa da, annesi kızının en büyük destekçisi oldu. Genel olarak küçüklerin ortalama 11-12, büyüklerin 18-19 yaşlarında olduğu bale bölümünde, Hülya 7 yaşında küçücük bir kız olarak dimdik duruyordu.

Annesi, Ankara’da sadece bir hafta otelde kalmış, sonra da İstanbul’a dönmüştü. Hülya burada bir yandan bale eğitimi alıyor, bir yandan da ilkokula gidiyordu. Ancak üçüncü ders yılı başladığında Hülya orada olamadı. Babasının sabrı bu kadar dayanmış olacaktı ki, o yaz tatili dönüşü, kızının Ankara’ya gitmesine karşı çıktı ve kaydını İstanbul’da, Atatürk Kız Lisesi’ne aldırdı.

Daha sonra da iki kız kardeşiyle beraber İstanbul Şehir Tiyatrosu’na girdi. Okul, tiyatro, bale hepsi bir aradaydı. Hatta Bebek’te, öğretmeninden de piyano dersi alıyordu. Sanatla kuşatılmış hayatında kalacak son boşluğu da Müzik Öğretmeni, nota dersleriyle doldurmuştu…

Hülya Koçyiğit kimdir - biyografisi

Muhsin Ertuğrul keşfetti

Okulunda da sürekli gösteriler düzenleniyor, haliyle Hülya’nın da mutlaka bir rolü oluyordu. Özellikle İngilizceyi düzgün bir aksanla konuşuyor olması, büyük ilgi görmüştü.

Bu kadar çalışma ve başarı elbet duyulacaktı. Sonunda Hülya’nın namı, yönetmen Muhsin Ertuğrul’un kulağına kadar çalındı. Muhsin Ertuğrul, herkesin hocası olarak anılıyordu. Annesi, bu kez de Hülya’yı alıp Ertuğrul’un yanına gitti. Ertuğrul’un bir arkadaşı, annesi Melek Hanım’ı tanışığı çıkmıştı ve bu tesadüf daha yumuşak bir ortam oluşturdu.

Ertuğrul, Hülya’nın daha iyi bir eğitim alması gerektiğini düşünüyordu ve bunun için de mutlaka Ankara Devlet Konservatuarı’na gitmeliydi. Hülya’nın hayatında bir kez daha Ankara sözcüğü geçmiş, midesindeki kelebekler boğazına doğru yükselmişti. Yarım kalanı tamamlamaya, Ankara’ya gitti.

Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nde lise eğitimi almaya başladı. Sınıf arkadaşlarından biri de Salih Güney’di.

Hülya Koçyiğit kimdir - biyografisi

(Kardeşi Nilüfer ile)

Şöhrete adım adım

Hülya, Ankara’ya gitmişti ve kız kardeşleri de İstanbul Şehir Tiyatroları’nda oynuyordu. Yönetmen Nuri Akıncı, “Bir Yetimenin Hasreti” filmi için çalışmalarını yürütüyordu ve kız kardeşi Nilüfer’i çok beğenmişti. Genç kıza bir teklif götürdü. Annesi teklifi kabul etti ve kardeşi, Hülya’dan önce, başrollerinde Kenan Pars v Gülistan Güzey’in yer aldığı filmde yer aldı.

Çekimlere, kardeşini ziyarete Hülya da gitmişti. Burada Gülistan Güzey ile samimi bir tanışıklıkları oldu. Nilüfer’e ikinci filmi “Çocuk Hırsızları” için teklif götüren yönetmen de Metin Erksan oldu. Çekimler yaz tatiline denk gelmişti. Hülya da seti daha rahat ziyaret edebilmişti. Bir gün Şehir Tiyatroları’nda yönetmen ve seslendirme sanatçısı olan Abdurrahman Palay’ın, Muhterem Nur ile çektiği bir filmin setine konuk oldu. Muhterem Nur ile tanışmışlardı.

Bu sırada Metin Erksan da bir sonraki yaz tatilinde iddialı bir film olacağı söylenen “Susuz Yaz” için bir kadın oyuncu arayışındaydı. Annesi Melek Hanım, “Hülya’yı düşünür müsünüz?” diye sordu. Erksan, Hülya’yı yanına çağırdı, şöyle bir baktı ve birkaç fotoğrafının çekilmesi için onu stüdyoya yolladı. Başına eşarp bağlanıp kaşları kalınlaştırılan Hülya’nın pozları çekildi.

Bir yönetmen onun hakkında düşünüyorken, tanıdıkları Hülya’dan, Memduh Ün’e de bahsetmişti. Göksel Arsoy’un başrolde oynayacağı bir film için kadın oyuncuya ihtiyaç vardı. Adaylardan biri de Filiz Akın’dı. Memduh Ün, okuluna Hülya’yı görmeye gittiğinde, hayal kırıklığını “Çok küçükmüşsün” diyerek dile getirdi.

Metin Erksan da onu küçük bulmuştu. Ancak Ses Dergisi’nin düzenlediği artist yarışmasına, adı duyulsun diye Hülya’yı da yazdırdı. Yarışmanın birinciye ödülü, altı filmde başrol oynayacağına dair bir sözleşmeydi. Hülya, babası ile birlikte gittiği ilk elemeyi geçmişti. Şimdi daha çok heyecanlanabilirdi işte. Yetenek sınavını da içeren ikinci aşama, Şile’deydi. Yanında bu kez annesi vardı. Elemeler başladığında, mayoların giyilmesi gerektiği söylendi. Ancak Hülya bu kısmı atlamış olacak ki, yanında mayosu yoktu. Etrafta kiralık mayo bulabilecekleri bir yer ararken yarışmacılardan biri, “Benim yanımda mayo var. Ben zaten bikini giyeceğim, mayomu giyebilirsin” dedi. Bu sesin sahibi Ajda Pekkan’dı. Elemelerden birinci olarak ayrılan isim de Ajda oldu. Erkeklerin birincisi de Ediz Hun’du. Hülya da ikinci oldu. Neyse ki yönetmenle anlaşma imzaladığı için bir filmde oynayabilecekti.

Hülya Koçyiğit kimdir - biyografisi

(Susuz Yaz'da, Erol Taş ile)

Yeni bir yıldız doğuyor

Yarışmanın ardında “Susuz Yaz”ın çekimleri için Bademler Köyü’ne gittiler. Hülya ilk kez bir köye gidiyordu. Burada başında eşarbı, üzerinde köye özgü kıyafetlerle Hülya rolüne çalışıyor, bir yandan da köy ortamına alışmaya çalışıyordu. Metin Erksan da her gün mekan keşfindeydi. Tiyatro eğitimi ile Hülya işini fazlasıyla ciddiye almıştı. Konuşmasına varıncaya kadar o tam bir köylü olmuştu. Ancak bu kadarı yönetmenin pek umurunda değildi. Zaten film dublaja girecekti. İki ay sonunda köy çekimlerini tamamladılar. Son sahneler artık İstanbul’da çekilecekti.

Film bir yana, Hülya bir yandan da okula hazırlanmalıydı. Ancak başka şirketlerle anlaşma imzalar da olmuştu. Giderek bir tercih yapmakla karşı karşıya kalacak gibiydi. Aslında Hülya okulu bırakmak istemiyordu. Ama nihayet o yol ayrımına gelindi ve Hülya, Yeşilçam’ı seçti.

Özellikle “Susuz Yaz”dan sonra verdiği kararın ne kadar doğru olduğunu anlayacaktı. Basının ilgisi çok büyüktü. Film döneminin en büyük filmlerinden biriydi. Yurt dışı festivallerine gönderilmeye başlanmıştı. Ve Hülya için “Yeni bir yıldız doğuyor” manşetleri atılıyordu.

Hülya Koçyiğit kimdir - biyografisi

Susuz Yaz, 1964 Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı Ödülü ve Meksika Film Festivali’nde En İyi Film Ödülü’ne layık görüldü. Artık Hülya’ya film teklifleri yağmur olup yağıyordu. Oyunculuk kariyeri şölenli başlamıştı. Daha önce beyaz perdede hayranlıkla izlediği birçok oyuncu ile artık birlikte kamera karşısına geçecek, hepsinden ne çok şey öğrenecekti. Mesela acemilik dönemine rastlayan Fikret Hakan’ın çok desteğini görmüştü. Sadri Alışık da keza öyle, çok destek olmuştu. Kuşkusuz sabrı ve disiplini de Ayhan Işık’tan öğrenmişti. Çünkü Işık, çalışma saat ve günleri konusunda pek hassastı. Akşam 7’den sonra asla çalışmaz, gece çekilmesi gereken bir sahne varsa da mutlaka gündüz istirahat ederdi. Öğle yemeği muntazaman saatinde yenmeliydi.

Hülya Koçyiğit kimdir - biyografisi

Hülya Koçyiğit evlendi

Hülya ve Fenerbahçe futbolcusu Selim Soydan bir tatilde tanıştılar. İlk görüşte aşk dememek haksızlık olurdu doğrusu. 1968’de, Hülya 21’indeyken evlendiler. Üstelik Selim'in annesi hastanede olduğu için nikahları da burada kıyılmıştı. Görülmüş en ilginç nikahlardan biri olarak anıldı. Bu evlilikten “Gülşah” adını verdikleri bir kız çocukları doğdu. Daha sonra Gülşah ile de geçecekti kamera karşısına. Hülya, en az oyunculuğu kadar evliliğinde de özenliydi. Örnek bir aile profili çizdiler.

Gülşah 18’ine geldiğinde, işadamı Ender Alkoçlar ile evlendi. Alkoçlar, iş ve cemiyet hayatında saygın bir aileydi. Haliyle zamanla Hülya Koçyiğit de bu hayatın bir parçası olacaktı.

Hülya Koçyiğit kimdir - biyografisi

Sinemada dublaj sorunu

Hülya, belki de en öok temelde tiyatro eğitimi almış olmasının getirdiği bir istekle, oynadığı filmlerde kendi sesini duymak istiyordu. Ancak o dönemde bu çok zordu. Öyle çok film çekiliyordu ki, oyuncuların bir de dublaja girip kendilerini seslendirmesi çok zordu. Yalnızca Şehir Tiyatroları’nda sinema ile ilişkisi olan oyuncular kendilerini seslendirebiliyordu.

Hülya diksiyon dersi almıştı. Hem sesi de güzeldi. Ne vardı yani, kendi sesini kullanabilseydi; ama yönetmenlerden bir türlü izin çıkmıyordu. Bir gün Mısır’dan bir işletmeci geldii birlikte ortak iş yapmak için birçok film izlemiş ve sonunda şu cümleyi kurmuştu: "Bir şey dikkatimi çekti, bütün oyuncuların hepsi bir sesten konuşuyor, aynı şekilde vurguluyor ve aynı şekilde ağlıyorlar”.

Bu cümleden cesaret alan Hülya bir kez daha dayanamadı ve "Hürrem Bey, bakın yabancılar bile halimize gülüyor, siz hala direniyor musunuz?" dedi. Yine de bu eksikliğin giderilmesi için daha zamana ihtiyaç vardı.

Hülya Koçyiğit kimdir - biyografisi

Türkan Şoray ile arkadaşlığı

Hülya Koçyiğit’in en büyük rakipleri Türkan Şoray, Fatma Girik ve Filiz Akın olarak gösteriliyordu. Dördü de hem döneminin hem de Türk Sinemasının 4 büyük kadın oyuncusu olarak anılıyordu. Ama onlar, kendi adlarına yakıştırılan bu rakip konumundan her daim sıyrılıp tatlı bir dostluğun içine girdiler. Hülya ve Türkan özellikle çok yakın iki arkadaş olmuştu.

Erkeklerde ise, ilk kez Ses Dergisi’nin artist yarışmasında karşılaştığı Ediz Hun ile yakıştırılmıştı…

Hülya Koçyiğit kimdir - biyografisi

Yerli romanlardan sinemaya

Türk Sineması gelişme kaydettikçe, özellikle edebiyattan da faydalanmaya başladı. Üstelik bu konuda oldukça da başarılı bir çizgi izleyecekti. Hülya’nın yazılan romanların sinemaya uyarlanması konusunda çabası da takdire şayandı. Halide Edib Adıvar, Kerime Nadir, Muazzez Yahsin Berkant, Peride Celal, Esat Mahmut Karakurt gibi pek çok sanatçının romanının sinemaya uyarlanmasına bizzat önayak olmuştu.

Hülya Koçyiğit, bir dönem roman kahramanlarına can verdi. Hayaller kurularak okunan kitaplar, artık seyircisinin karşısındaydı. Hülya, özellikle roman uyarlaması ve bir de aşk filmlerinde Orhan Aksoy ile çalıştı.

Hülya Koçyiğit kimdir - biyografisi

(Tarık Akan ile)

Sinemada Hülya Koçyiğit

Hülya Koçyiğit gerçekten çok ünlüydü. Ama yine de kuşkusuz en büyük popülerliğini, Anadolu’dan gelen, Taşralı olduğu için ezilen, beğenilmeyen Kezban’ın, tesadüfler sonucu kendini eğitip zengin oluşunun hikayesini anlatan, 1968’de “Kezban”, 1970’te “Kezban Roma’da”, 1971’de “Kezban Paris’te” filmleri serisi ile kazanmıştı.

Tabii bambaşka filmlerde, bambaşka rollerde yer almak istiyordu. Neyse ki sinemada geçen 10 yılından sonra yönetmen ve senaryo seçme özgürlüğünü kazanmıştı. Örneğin Ömer Lütfi Akad ile çalışmayı çok istemiş ve 1973’te “Düğün”, yine 1973’te “Gelin” ve 1975’te “Diyet” filmlerinden oluşan üçlemede onunla çalışmıştı.

Hülya Koçyiğit kimdir - biyografisi

(Gülşah)

1970’lerde dönemin jönleri Tarık Akan ve Kadir İnanır ile kamera karşısındaydı. Yine 70’lerde kızı Gülşah, çocuk oyuncu olarak beyazperdedeydi. İbo ile Güllüşah’ı anımsayıp gülümsediniz umarım. 1980’ler ve 90’larda daha önceki yıllara göre nispeten daha az filmde göründü.

Hülya Koçyiğit kimdir - biyografisi

Televizyonda Hülya Koçyiğit

Hülya Koçyiğit, ilk kez 80’lerde TRT1’de, metinlerini Selim İleri ve Nezihe Araz’ın hazırladığı “Hanımlar Sizler İçin” adlı bir kuşak programında televizyonda göründü. İki saatlik programda, kadınlara yönelik eğitici bölümler sunan skeçlerde çeşitli kadın karakterleri canlandırmıştı. Bu program, 1 yıl devam etti. Karakterleri içinde özellikle “Macide Öğretmen” ön plana çıkmıştı.

Televizyonda özel kanallar açılmaya başladıktan sonra Show TV, bir haber programı teklifiyle geldi. “Hayata dair özel haberler olacak. Konuları siz seçeceksiniz” dediklerinde aklına yatmıştı; kabul etti. Konuları kendinin seçecek olması, özel haberler onu çok heyecanlandırmıştı. “Son Çare” adı verilen programda, çocuğa dair her konuyu derinlemesine araştırarak başladı. Zamanla program sadece çocuklardan çıkıp genişlemeye, çaresiz tüm insanlara değmeye başladı. Hülya, çok fazla çaresiz insanın derdine merhem olmaya çalışırken, kendini unutmuştu. Doktorlar, boyun fıtığı teşhisinden sonra, programı bırakmasının da en doğrusu olacağını eklemişti. Ancak bu vazgeçiş süreci 2 yılı buldu. Artık programın son zamanlarına doğru, boyunluklaydı.

Nihayet programı bırakmayı başarıp, bir nebze olsun rahatladığında TRT1’de, Cihan Ünal ile birlikte oynadığı “Nisan Yağmuru” dizisi başladı. Bu dizinin ardından Erdal Özyağcılar ile başrolü paylaştıkları “Mihriban” dizisi başladı.

2009’da ise, rakip gösterildiği yakın arkadaşları Türkan Şoray, Fatma Girik, Filiz Akın ve bir de Nevra Serezli ile birlikte, 80’lerde TRT1’de yayınlanan yabancı dizi Altın Kızlar’ın, yerli dizi versiyonunun yine aynı adla çekildiği dizide yer aldı.

Hülya Koçyiğit kimdir - biyografisi

Siyasette Hülya Koçyiğit

Hülya, aslında sanat için doğmuştu, bunu hissediyordu. Ama hiç hesapta olmayan şeyler, hiç olmadık zamanlarda düşüveriyordu insanın önce aklına, sonra da hayatına. Hülya, Kuşadası’nda tatilde olduğu bir gün, Anavatan Partisi’nden Turgut Özal’ın Başdanışmanı Adnan Kahveci’den bir telefon aldı. Şöyle diyordu telefondaki ses: “Beni paçalarımdan çekiyorlar, ben kendimi uçurumdan aşağıya denize doğru uçarken buluyorum. Madem gidiyorum, o zaman yanımda güvenebildiğim insanlar olsun istiyorum. Denizde boğulmadan yüzmeliyim. Çünkü ben sizin paçalarınızdan çekiyorum. Bu nedenle sizin de aday olmanızı istiyorum. Hemen gelebilir misiniz?”

Hülya, telefonun ahizesi elinde öylece kalmıştı. Eşi Selim, “Sen yaparsın!” dedi. O anda aslında kendisinin de bunu istediğini fark etti. Ancak Anavatan Partisi’nin pek de iyi izlenim sergilediğinin düşünülmediği zamanlardı. Bu sebepten istemediğini söyleyebilirdi.

Turgut Özal ile 2 saat süren görüşmelerini tamamlamak üzerelerdi ki, Özal dünyadan “Melina Mercouri”nin örneğini vermişti. Mercouri de, Yunanistan’ın ilk sosyalist hükumetinde Kültür ve Bilimler Bakanı olarak bulunmuştu. Özal, “Milletvekili olmak sizin göreviniz!” diyordu.

Karmakarışık duygular içinde en doğrusunun ailesine danışmak olacağına karar verdi. Ailesinin de desteğini gören Hülya Koçyiğit, kaçınılmaz son olarak İzmir 3. Bölgeden aday oldu. Ancak seçilemedi.

Yıllar sonra da, Nisan 2013’te, 63 kişilik Akil İnsanlar Heyeti’ne, dönemin başbakanı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın isteği üzerine katıldı. Bu heyette 2 kez yer aldı. Yakın dostları tarafından oldukça eleştiri alan Hülya Koçyiğit, kararlı duruşuyla da takdir edildi.

Hülya Koçyiğit kimdir - biyografisi

Bugün

Türk Sinemasına emeği tartışmasız Hülya Koçyiğit’e, 1991’de “Devlet Sanatçısı” unvanı verildi. Yine 1991’de kurucusu olduğu Sinema Oyuncuları Derneği’ne (SO-DER) başkan seçildi. Bu görevi 4 yıl sürdürdükten sonra hala yönetim kurulundaki görevine devam eden sanatçı, bugüne dek oynadığı bütün filmlerin sonsuz beğenisini de ışık olarak üzerinde taşıyor.

Sinemaya gönülden bağlanmış, ne karar verdiyse ardında dimdik durmuş, hep örnek olmak için çalışmış bir Hülya Koçyiğit geçiyor bu dünyadan…

İyi ki…

Not: Biyografisini okumak istediğiniz kişileri lütfen bizimle paylaşın.

Instagram: biyografivekitap