Fikirci Bey: ALGI OPERASYONUNUZU GÖRÜYOR VE YÜKSELTİYORUZ
Analiz

Fikirci Bey: ALGI OPERASYONUNUZU GÖRÜYOR VE YÜKSELTİYORUZ

ALGI OPERASYONUNUZU GÖRÜYORUZ VE YÜKSELTİYORUZ

Rusya’nın Federalnoe Agentstvo Novostey haber ajansının internet sitesinde, evvelsi gün çıkan kısa bir haber dikkat çekiciydi.

2019 yılının Mart ayında bir “Rusya-Türkiye I. Medya Forumu” gerçekleştirilecekmiş.

Haberde, hem Rusya’nın hem Türkiye’nin, Batı kamuoyuyla ilişkilerinde ortak problemler olduğu belirtilmiş. Batı medyasının, ülkelerimize yönelik ilişkileri angaje ettiği (Angajenin sözlükte “bağlamak”tan “kullanmak”ya, “parayla yönlendirmeye” kadar çok sayıda anlamı var), haberlerinin çoğunlukla asılsız olduğu ifade ediliyor ve bunun bir şekilde değiştirilmesi gerektiği söyleniyor.

Yaygın bir söyleyişle cevap veriyorum “Ayynen öyle!”

Yine habere göre forumun gerçekleştirilmesinden dört ay önce Rusya Federal Haberler Ajansı, Türkiye’deki büyük medya kuruluşlarıyla önemli olayların aydınlatılması konusunda iş birliği yapmak üzere anlaşmış.

Ne güzel haber.

Hep düşünmüşümdür, bize yönelik algı operasyonları karşısında, özellikle de AK Parti iktidara geldiğinden bu yana doğrudan saldırıya geçen birleşik Batı medyası (siz AB/D medyası okuyun)  karşısında yalnız mıyız?

“Birleşik” diyorum, inanın son 10-15 yıldır ABD, Almanya, İngiltere ve Fransa basınının sanki tek bir haber koordinatörü ve hatta tek bir editörü var. Türkiye ile ilgili herhangi bir konuda fikir ayrılığına düştükleri o kadar ender ki. Türkiye hakkında, özellikle de Sayın Başkanımız hakkında olumlu bir şey yazanı “dövüyorlar”. Öyle bir mahalle baskısı var.

Tamam, Türklere karşı Osmanlı’dan beri süre gelen bir önyargı var. Sonuçta ne de olsa tarihin en uzun ömürlü İslam devletinin yöneticisi Türkler ve Türklerin tekrar öyle bir konuma gelmemesi için Batı her şeyi göze aldı, alıyor.

Ama insan artık “21 yüzyılda da mı hala Türk düşmanlığı yahu” demeden edemiyor.

Bu önyargı, algı operasyonunun altındaki buzdağı, ona dokunmak zor. Ancak son 15 yıldır Batı basınındaki bu dayanışma çok daha organize bir hal aldı. Ben, diktatörlükle yönetilen Arap ülkelerinin medyasının bile Batı medyası kadar “tek sesli” olduğunu görmedim.

“Bu algı yönetimi karşısında yalnız mıyız?” diye soruyorum. Daha doğrusu, bu manipülasyon bir bize mi yapılıyor?

İçinde olmadığımız için çok fark etmiyorduk ama eğer Batı bir ülkeye saldıracak ise, önce Batı medyası o ülkenin yöneticilerine yönelik bir karakter suikastına başlıyor. Saddam kuşkusuz ülkesi için hayırlı bir lider değildi ama heykeline ip bağlayıp devirmek için Batı’nın onu diktatör ilan etmesi mi gerekiyordu? Keza Kaddafi’nin ülkede hiç mi destekçisi yoktu da bir haftada linç edildi? Ve yine Esad ülkesinde bu kadar sevilmezken neden Batı medyasında Sayın Başkanımız kadar eleştirilmiyor. Yuvarlak laflarla geçiştirilip, kimyasal silah kullanmadığı (yani varil bombaları ile binlerce kişiyi katlettiği) sürece adından söz edilmiyor?

Medya, zaten kendi içinde korkunç bir dönüşüm geçiriyor. Tamam, bizde ana akım medya el değiştirdi. Artık amiral gemisi Hürriyet değil. Ancak sapasağlam bir burjuva sınıfına sırtını dayayan Hürriyet, mücadelesinden vazgeçmiş değil, bir siperde yatmış bekliyor, uyuyan hücre modunda. Ama sorun, kimin amiral gemisi olduğu değil, sorun hala bir amiral gemisi kavramının kalıp kalmadığı. Hasbelkader, Hürriyet yeniden amiral gemisi olsa yüzecek su bulabilecek mi? Deniz kaldı mı?

Kağıt gazetenin cenazesini News Week ile kaldıralı yıllar olmuştu. Ama şimdi televizyonların ve hatta internet haber sitelerinin gerçekte yaşayıp yaşamadıklarından bile emin değilim.

Karşımızda süratle şekil değiştiren, ucu bucağı görünmeyen, amorf, dev bir sosyal medya var. Artık herkes sadece okuyucu değil, aynı zamanda yazıcı, haberci. Herkes kendi çapında bir haber sitesi.

Bütün bu kaosun vektörel toplamından ne çıkıyor, insanların siyasi tercihlerine etkisi ne? Henüz araştırılmış, ölçülmüş, biçilmiş değil.

Yok, siz yine de enseyi karartmayın. Başkan Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz’da medyaya 'face time' gibi bir sosyal medya uygulamasından ulaşmıştı ama oradan kitlelere ulaşması için o telefonun ana akım medyanın kameralarına gösterilmesi ve televizyon kanallarında yayınlanması gerekti. Yani TV hala en yaygın erişime sahip durumda.

Açıkçası tam merkezinde oturduğum medyanın nereye gittiğini ben bile bilmiyorum.

Evet, ben, yine de Batı medyasının algı operasyonlarına karşı Türkiye, Rusya gibi mağdurların kolektif tavır almalarını anlamlı buluyorum. Bakalım bizim Milli kamu diplomasisi girişimimiz yanı sıra bu tür uluslararası girişimler ne tür sonuç verecek?

Hiçbir şey olmazsa en azından, “Algı operasyonu yaptığınızı biliyoruz ve yemiyoruz!” demiş oluruz.

@fikircibey