AB Uzmanı Can Baydaroğlu: 'Zevzek bir rapor'

Bilgi Üniversitesi Öğretim üyesi ve Avrupa Birliği Uzmanı Can Baydaroğlu Türkiye’nin Avrupa Birliği serüveni hakkında Ensonhaber.Com’a özel açıklamalarda bulundu.

AB Uzmanı Can Baydaroğlu: 'Zevzek bir rapor'

AVRUPA PARLAMENTOSU ZEVZEKLİK YAPTI

En başta şunu söylemeliyim. Hiçbir yasama yetkisi bulunmayan Avrupa Parlementosu"nun aldığı bu kararlar tam anlamıyla zevzekçedir. AP zevzeklik yapmıştır. Bir takım lobilerin etkisiyle alınan bu kararlar iç meselelerimize karışmaya kalkan saçmalıklardır.

VATAN: AVRUPA BİRLİĞİ"NİN ON EMRİ

Avrupa Parlamentosu"nun geçtiğimiz günlerde aldığı tavsiye kararlarını oyladığı rapor ile ilgili basında çıkan haberlerden son derece rahatsız olduğunu ifadeden Baydaroğlu şu açıklamalarda bulundu: Öncelikle Vatan gazetesinin dünkü başlığını kınamak istiyorum. Ne demek yani kardeşim 10 Emir filan? Bu parlamentonun az öncede belirttim her hangi bir yasama yetkisi yoktur. Sadece tavsiye kararları alırlar. Bunada ister uyarsınız, ister duymazlıktan gelirsiniz. Maalesef Türk medyasında uzmanlık en son akıllara geliyor. Mevcut medya manşet haber anlayışı üzerine kurulu. Takdir ve kabul etmek lazım ki vatandaşlarımızın çok sesliliği sayesinde bizlerde kendimizi ifade edebiliyoruz. 301 bizim için değişmeli, seçim barajı indirilmeli... Hatta daha da ileri giderek siyasi parti kanunlarında köklü değişiklikler yapılmalı. Bunlar benim iç sorunlarım... Buraya kadar tamam. Ama AB Kıbrıs ile ilgili bir şey isterse bu olmaz. Nasıl AB Türkiye"yi hazmetmekten bahsediyorsa Türkiye"de AB"yi hazmetmeye çalışıyor. Karşılıklı mide ilacı yutmaya benziyor bu ilişki. bu konuda tek görev Türklere değil Avrupa"ya da düşüyor.

AVRUPA PARLAMENTOSU"NU YOK SAYAMAYIZ

AP"yi tamamen yok sayamayız. Ama ne zaman ki Avrupa Birliği"ne tam üyelik noktasına geliriz o zaman parlamentonun görüşü alınır. Kurumsal açıdan önem bununla sınırlı. Parlamento sürekli takip edilmeli. Parlamentoyu Kürt, Ermeni, Rumlobileri sürekli ellerinde tutmaya çalışmaktadırlar bu parlementoyu ve gelinen nokta sondrece başarılı olduklarınıda göstermektedir bize.

TÜRKİYE KENDİSİNİ İFADE ETME ÖZÜRLÜ

Vatandaşımız, bakanımız, hükümetimiz, muhalefetimiz gündem hakkında yorumlarda bulunup, sitem ediyorlar. Önemli olan olayları değerlendirirken ne kadar gerçekçi yaklaşıyoruz. Enteresan bir ruh halindeyiz. Uluslar arası ilişkiler dünyanın en dürüst mesleğidir. Çünkü bu meslekte duygulara yer yoktur. Aşk, nefret, onur yoktur sadece "çıkar" vardır. Biz burada duygularımızla çıkarlarımızı karıştırdığımızdan dolayı ikilemlere düşüyoruz. Bu tür duygusal durumlarda devreye AB Uzmanı değil, psikologların girmesi gerekir.

KENDİMİZİ AŞAĞILAMAYA BAYILIYORUZ

Uluslar arası ilişkilerin içinde ki çıkar tanımı ilk önce yaşam hakkıdır. Türkiye"nin AB serüveni 1963 yılında başlıyor. Mevcut anlaşmada bulunan kararlar 42 yıldır akıllarına gelmedi de şimdi mi geldi. Adamların çıkarlarına uygun bir ortam oluştuğundan aniden 2005 yılında müzakereler başlatıldı. Nasıl AB Türkiye"nin çıkarınaysa, Türkiye"de AB"nin çıkarına. 1999 Helsinki"de yaşanılanlar ve 2002 ikiz kuleler saldırıları sonunda Türkiye"ye ayrı bir önem vermeye başladılar. Kendimizi aşağılamamız saçmalık. Ama abartmamamız da gerekir, biz daha iyilerine layığız gibilerinden... Gerçekçi olalım ve kendimizin farkına varalım. Temel sorunumuz kendimi ya çok aşağıda, ya da çok üst sınırlarda görüyoruz.

AB"NİN BAKIŞ AÇISINI YAKALAMAK LAZIM

Türkiye"de AB denildiğinde birçok varyasyon kafalarda oluşuyor. Yanlış anlamlar meydana geliyor. Bu yanlış anlamada medyada yapılan haberlerin yüzdesi çok büyük tabii ki. Onun için ilk önce AB"nin bakış açısını idrak etmemiz gerekiyor.Avrupa Birliği oluşmuş, bitmiş bir siyasi birlik değil. Bir gün siyasi birlik hedefi olan bir yapı, süreç. Birliğin çok zor işleyen bir karar alma mekanizması var. Birliğin içersinde Türkiye"siz Avrupa"nın geleceği yok diyenler olduğu gibi, karşı çıkan tipler de var. İsveç"te tüm siyasi partiler Türkiye"nin AB üyeliğine mutlak gözle bakıyorlar destekliyorlar. Bir kısım AB karşıtları da "Türkler gelirse, AB kalmaz, dağılır" tarzında sürekli bir ironik bakış halindeler. Bazı tartışmaların akılla, mantıkla bağdaşır yanı yok.

İSTİKRARSIZ BİR TÜRKİYE DÜŞÜNÜLEMEZ

Avrupalılar Türkiye"nin maliyetsizliğini tartışıyor. İstikrarsız bir Türkiye gerçekten çok büyük sorunlara gebedir. Türkiye"de ki istikrarın temel parametresi, 2002 seçimlerden bu yana Ak Parti"nin tek başına iktidar olması, IMF ile zamanında başlatılan daha sonra ilişkilerin düzgün olarak gelmesi ve Avrupa Birliği atılımıdır. Bu üçlü saç ayağından biri topallarsa Türkiye"nin istikrarı bozulur. Bu da batının çıkarınadır. AB"nin en son istediği şey "Hristiyan kulübü" görüntüsü vermektir. İnsanların evrensel değerlerini satmaya çalışıyorlar. Müslüman olduğundan ötürü süreçten dışlanan Türkiye, İslam dünyasına nasıl bir mesaj verebilir? Bunlar AB"nin ciddi korkuları bence.

. AB"nin en son istediği şey, hristiyan kulübü görüntüsü vermek istedir. İnsanlığın evrensel değerlerini satmaya çalışıyor, kopenhag siyasi kriterlerini satmaya çalışıyor. Bir grup siyasi parti Türkiye"yi masadan kaldırma çabasındalar. Türkiye"nin işi çok zor. Bizim kimseye sinirlenme lüksümüz kalmadı. Bir sürü taktikle bizi bezdirmeye çalışıyorlar. Bunlara karşı dirençli ve kararlı olmalıyız.

AB İLE İLK ANLAŞMA İSMET İNÖNÜ TARAFINDAN İMZALANDI

"Türkiye"de İktidar la olmakla muhalefette olmak çok komik algılanıyor" diyen Baydaroğlu CHP şuan da AB karşıtı tavırlar gösteriyor şeklindeki sorumuza ise "Onu Baykal"ın düşüncesine havale etmek lazım dedi ve ekledi: 12 Eylül 1963 yılında imzalanan Ankara antlaşmasının altında ki imza İsmet İnönü"ye aittir. Devlet politikası ile sokak politikası arasında ince bir çizgi olduğuna dikkat etmeliler. Bu yaklaşımları kendilerini inkar anlamına geliyor. Dikkat etmeliler

KOMPLO TEORİLERİ GERÇEKLERİ ISKALAR

Osmanlı gerileme döneminden bu yana bir korku ile yönetilmiş. Vatan elden gidiliyor anlayışı hakimdi o zamanlar... Bakıyorum şimdi İstanbul elden gidiyor tezine döndük.Korktuğumuz Yunanistan 10 milyon.. tabir-i caizse biz onları tükürüğümüzle boğarız. Ruhban okulları tartışmaları var gündemde. Biz Almanya"da cami açmıyor muyuz? Biraz geniş düşünmemiz gerekiyor.. İktidar, muhalefet, sivil toplum, akademisyenler, gazeteciler dünyayı değerlendirirken belli aşağılık komplekslerden kurtulalım. Bu komplo teorilerinin tek sonucu gerçekleri ıskalamaktır.

ENSONHABER.COM ÖZEL RÖPORTAJ