DHA

Deprem felaketinin üzerinden bir ay geçti...

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, depremde büyük yıkımın yaşandığı Hatay'da, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin oluşturduğu Koordinasyon Birimi'ni ziyaret etti.

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise sözlerine bölgede görev yapan basın mensuplarına teşekkür ederek başladı.

Meral Akşener, "Çünkü bu deprem bölgesinde yaşanan her şeyi sizler sayesinde Türkiye öğrendi. Sizler sayesinde yardım konvoylarının sayısı arttı. Çok zor şartlar altında çalıştınız. Emekçi muhabir kardeşlerimden bahsediyorum, dolayısıyla bir depremzede gibi aynı yokluklarla, aynı zorluklarla çalıştınız." dedi.

"Asıl beka sorunu hatalar, kusurlar sonucu ortaya çıkan acılar"

Hatay'da önemli bir mesafe alındığını belirlen Akşener, şöyle konuştu:

İki belediye başkanımızdan dinlediklerimiz epeyce bir mesafe alındığını gösteriyor. İçimize su serpti. Ama Sayın İmamoğlu, İstanbul depreminden bahsetti. Kendisine söylediğim sözü hatırlattı. Doğrudur, Türkiye beka kelimesi üzerinden seçim yaptı bu ülkede. Türkiye beka kavramı üzerinden birbirini suçladı bu ülkede. Sanki Türkiye'yi bir taraf satacakmış, bir tarafta sattırmıyormuş gibi. Bu satma kelimesini özel olarak kullanıyorum. Yani bir taraf hain, bir tarafta o hainliğe karşı çıkarmış gibi lanse edildi. Bunun propagandası yapıldı. Birbirimize düşürüldük. Bir taraf, diğer tarafa hain diye baktı. Ama bu deprem bize gösterdi ki, bugün yaşadığımız içinde bulunduğumuz deprem gösterdi ki asıl Türkiye'nin bekasıyla ilgili sorunlarımız iş bilmemekten kaynaklanan hatalar, kusurlar sonucunda ortaya çıkan acılar. Dolasıyla bu deprem bize hakikaten çok büyük bir afet. Ama iktidar eliyle bu ucube sistemin getirdiği bir sonuç olarak da asrın felaketine dönüşmüştür. Afet Allah'tan gelmedir doğru ama onun tedbirini almak iktidardadır, bu ülkeyi yönetenlerdedir. Dolasıyla bu tedbirlerin olmaması, beceriksizliğin tavan yapması, Türkiye'nin tüm kurumlarının içinin boşaltılmış olması ve devletin memuru, devletin bürokratı olması gerekenler. Yani bu iktidar eliyle iktidarın il başkanı, ilçe başkanı gibi çalışmaya zorlanmaları sonucunda devlet dediğimiz kavramın içindeki ciddiyetin ortadan kalkmasıyla doğal olarak liyakatsizliğin gündemde olması, benden senden denilen bir bakış açısıyla liyakat sahibi insanlar yerine acaba bana ne kadar sadık, ne kadar benim sorusunun cevabının karşılığı olan insanların tercih edilmesi neticesinde bu deprem sonrasında yaşananların tamamen bir beceriksizlik ürünü ve sonucu olarak ortaya çıktı. Şimdi bu ülkenin, eğer İstanbul depremini aynı şaşkınlıkla, aynı beceriksizlikle karşılar ve yönetirsek, tedbiri almazsak eğer, Türkiye'nin her bir birimi olarak almazsak eğer, İstanbul depremi buradaki gibi bir deprem olduğu taktirde gerçekten Türkiye'nin beka sorunu tavan yapar. Dolasıyla tedbir almak lazım.

"Depremden çıkarılacak dersler var"

Yaşanan depremden çıkarılacak dersler olduğunu kaydeden Akşener şöyle devam etti:

Ben Sayın Erdoğan'ın bu ülkenin cumhurbaşkanı olarak o sabah en geç 08.00'de bütün partilerin genel başkanlarını örneğin Çankaya'da toplayıp, fikirlerimizden faydalanıp, aynı zamanda da desteklerimizi, siyasi partiler insanlardan oluşuyor, siyasi organizasyon adı. Dolasıyla il başkanlarından ilçe başkanlarına, belediye başkanlarından, meclis üyelerine, gönüllüsünden seçmenine, seçmeninden üyesine kadar bir büyük yelpazede Türkiye'nin tümünü kapsayan bir yapı siyasi partiler. Dolasıyla bir araya gelseydik, fikirlerimizi söyleseydik. Bütün imkanlarımızı bir araya getirseydik bu deprem nasıl yönetilirdi. Acaba acılarımız daha az nasıl hissettirilebilirdi ve çok daha hızlı dertlerin çözümü nasıl sağlanabilirdi. Birincisi bu sistemin getirdiği bir sonuç olarak dediğim dedik, çaldığım düdük sonucu yaşadık. Yani deprem esnasında biz rakip değiliz. Ben deprem bölgesine ikinci gelişimde ilk defa rozet taktım. Rozetsiz geldim ben her yere. Çünkü orada kim kimdirin, hangi görüştedirin önemi yok. Orada hepimiz insanız. Hepimiz dardayız ve hepimiz bir aradayız. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için. Bu aziz millet gösterdi ki; bütün bu kutuplaştırma, düşmanlaştırma çabalarının hiçbir işe yaramadığını darda kalındığı zaman gücünü, imkânını bir araya getirdi, bir dilim ekmeğini ikiye böldü, paylaştı. Buradaki acıyı dindirmeye çalıştı. Eksiği, yokluğu gidermeye çalıştı. Bundan ders çıkarmaya çalıştığımız taktirde bu ülke her türlü problemini çözer. Bundan ders çıkardığımız takdirde bundan sonra yaşanacak herhangi bir afetin asrın felaketi haline dönmesinin önüne geçilir.

"Sivil Savunma Genel Müdürlüğü'nü iyileştirip AFAD'ı kurabilirdiniz"

AFAD'ın önemli bir kurum olduğunu kendisinin İçişleri Bakanlığı döneminde olan Sivil Savunma Genel Müdürlüğü'nün 2009’da değiştirildiğini kaydeden Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü:

Sivil Savunma Genel Müdürlüğü'nün özelliği şuydu; 7 bin civarında yanlış hatırlamıyorsam memur vardı. Yani yönetici veya devlet memuru konumunda insan. Ama onun her birinin eğittiği sivil insanlardan oluşan 35 bin kişi vardı. İster sel, ister deprem, isterse yangında hazır. Kimisi tornacı, kimisi tıp doktoru, kimisi pilot, kimisi bir başka görevde, bir başka meslekte Türk vatandaşlarının 15-60 yaş arası eğitildiği tamamen arama-kurtarma ve yangın söndürme, sel konusunda yardımcı olmak üzerine… Bütün afetlerin üzerinde eğitilmiş, devletin maaş ödemediği, vatandaşlık görevini yerine getirdiği bir sistemdi. Onun iyileştirmesini sağlayıp AFAD'ı kurabilirdiniz. Ama buna karşılık bambaşka bir sistem içerisinde kurdunuz. Hayata geçiremediğiniz ve her ilde bulunan AFAD mensubu memurların, onlara da söyleyecek sözüm yok. Sonuç itibarıyla sayıları az ve sonuçta olan şey nedir sivilin, askerin, jandarmada bu arama-kurtarma konularında uzman yangın söndürme, sel felaketi konusunda uzmanlık alanı olan bir birimdi. Bütün bunların bir araya gelip, afetlerde milletimize yardım ettiği o koordinasyon ortadan kalktı. Bunların hepsi valilere bağlıydı. Dolasıyla bu dediğim konuda uzman askeri çeşitli endişelerinizle kışlada tutarsanız, Sarayın dışına çıkmadığınız için sokağı bilmediğinizden ne söylenirse ona inanırsanız, sonuç itibarıyla böyle bir beceriksizlikle karşı karşıya kalır ve insanımız acı çeker.

"1999 depremini yaşamış depremzedeyim"

Çocukların ve kadınların şehirlerine dönmek istediklerini anlatan Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü:

Hatay'a dönmek istiyorlar. Onun için de mutlaka bir barınma alanına ihtiyaçları var. Sabit evden bahsetmiyorum henüz. Hiç değilse prefabrik, yani içerisinde banyosu, mutfağı olan yatabilecekleri bir eve ihtiyaçları var. Bunun planlanması lazım. Bunu tek başına siz yapamazsınız. Buna yetmez. Ben 1999 depremini yaşamış, ailesinden kayıpları olan bir depremzedeyim. İstanbul'daki evimde o depreme yakalandık, ailem Kocaeli'nde ve Kocaeli milletvekiliydim. 40 gün sonra devlet, hükümet, o devrin iktidarı, koalisyon hükümeti, Bayındırlık Bakanlığı prefabrik evlere koydu depremzedeleri. Birinci etabı çok acil olanları 1 yıl, daha olabilir konumdakileri 2 yıl sonrasında tümünü sabit evlere koydu. O prefabrik evlerin altında tüm her türlü elektriğinden kanalizasyonuna kadar altyapı hizmeti oldu. Sonra onlar kaldırıldı, kalıcı konutlara geçildiği anda oralar da aynı zamanda konut ihtiyacını karşılayacak imarı halledilmiş yerlere döndü. Yani israfın olmadığı, her şeyin doğru kullanıldığı bir sistemden bahsediyorum. Şimdi bunu yapmak için burada yanımda olan arkadaşlarımla iktidarın oturup konuşması lazım. Her tarafta bambaşka işlerin döndüğü bir iş olamaz. 14'ünde seçim var. Bu seçime yönelik gene aynı aymazlıklar, kutuplaştırmalar, kurnazlıklar yapıldığı takdirde yazık olur buralara.

Haber Kaynağı: Demirören Haber Ajansı (DHA)