Fikirci Bey yazdı: ABD’NİN PANDEMİ GÖLGESİNDEKİ DÜNYAYA KATKISI
Özel Haber

Ben artık ABD’nin dolaylı veya doğrudan başlattığı sürtüşmelerde bir iç tutarlılık aramaktan vazgeçtim.

11 Eylül olaylarının müsebbibi olarak Usame bin Ladin’i suçlarken gidip Irak’a saldırmanın iç tutarlılığı neydi? Esad, halkını bombalarken birden DAEŞ nerden çıktı? NATO üyesi ve AB üye adayı Türkiye varken Türkiye düşmanı PYD-PKK’ya bedava silah yağdırmanın anlamı neydi?

Benim gördüğüm kadarı ile ABD ve AB’nin ikiyüzlülüğünden başka bir açıklama yok. Demokrasi ve insan hakları adı altında dünyaya ayar vermek. Eskiden bu da belirli bir mantığa dayanırdı.

Varşova Paktına karşı stratejik önlem almak gibi. Şimdi öyle bir düşman da yok. Sovyetler Birliği çökerek ABD’ye en büyük kazığı attı. Çünkü artık ABD’nin dev silah sanayiini mantıklı kılacak bir neden kalmadı.

Ama anlaşıldı ki ABD düşmansız yaşayamaz. Bir yerlerde bir İslami terör uydurarak biraz düşman ihtiyacını giderdi. Şimdi ise “good old Russian bear”ı uykusundan uyandırdı, sevgili düşmanına yeniden kavuştu. Herhalde bu durumdan en çok mutlu olan ABD’dir.

Solcuların klasik “ABD, ülkeleri bölüp savaş çıkarıyor, silah satıyor” açıklamasına dönecek ve emperyalizmi bu kadar sığ bir tanıma sıkıştıracak değilim. Evet, silah satışı var o zaten cepte, ona “McDonnell Douglas/Lockheed Martin” emperyalizmi deniyor.

O altta sürüyor ama yeni emperyalizmin adı “Bill Gates/Jeff Bezos/ Zuckerberg” emperyalizmi. Bunun kuralları başka. Hatta bunun bir emperyalizm değil, doğrudan bir “imparatorluk” olduğunu öne sürenler de var.

Yani oyunun kuralları farklı. Silah satıp insanları öldürmek yetmiyor, yaşayanları da her biri ayrı cep telefonu, bilgisayar/tablet sahibi sözüm ona özgür bireyler yapmak da gerekiyor.

Hay Allah konu gereksiz uzadı ama meraklısına gerçekten de şu anda bu konuda ağır bir tartışma sürüyor. Benim bu noktaya gelmemin amacı yeni imparatorlukta ulus devletlerin artık dikkate alınmaması, ulus ötesi veya devletleşmemiş bir takım aktörlerin “araç” olarak kullanılıp bölgesel sonuçlar elde edilmesi…

Ha, siz benden Ukrayna-Rusya çatışması ile ilgili somut bir şeyler söylememi mi bekliyorsunuz? Peki. Putin ne istiyor? Kiev hükümetinin Luhansk ve Donetsk "halk cumhuriyetlerini" ve Rusya'nın Karadeniz Yarımadası'ndaki Kırım üzerindeki egemenliğini tanımasını, Ukrayna'nın askerden arındırılması ve tarafsız bir statü verilmesini istiyor.

Yani sınırında ABD/NATO füzeleri (muhtemelen de nükleer) ile donatılmış bir devlet istemiyor.

Zelenski ne istiyor? NATO ve AB üyesi olmak, Rusya’nın etkisinden tam olarak kurtulmak diğer AB ülkeleri gibi refah içinde yaşamak istiyor. Ama Zelenski’nin ne istediğinin bir önemi yok. Çünkü ABD/AB bu istekleri destekler gibi görünmekle birlikte bu yönde hiçbir adım atmıyor.

Muhtemelen de atmayacak. Çünkü onlar için Ukrayna ulus devletinin bağımsız ve demokratik bir devlet olmasının gerçekte hiçbir önemi yok. Öyle olsaydı daha savaş başlamadan Putin’in basit talepleri yerine getirilir ve konu kapanırdı.

Savaş hiç başlamazdı bile. Hayır, konunun kapanması istenmiyor. Putin’in saldırganlaşması, savaşa mecbur bırakılması ve ortaya çıkan kanlı tabloda bir Hitler, bir Hümeyni, bir Saddam, bir Kaddafi yaratılması çabası var.

Beyaz Saray Basın Sözcüsü Jen Psaki salı günü yaptığı açıklamada, ABD'nin, Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sırasında savaş suçlarının işlenip işlenmediğini yakından incelediğini ve konuyla ilgili dünyanın dört bir yanındaki ortaklarıyla görüştüğünü söyledi.

Yani Putin’in peşine çoktan düşüldü bile. 1979 altüst oluşundan sonra İran ile ilgili en önemli parametre sizce neydi? İran’ın bir İslam devleti olması falan mı? Hayır.

O günden sonra İran ile ilgili en önemli parametre İran’ın petrolünü kendi istediği gibi, kendi istediği fiyata satamamasıydı, hatta ABD istemezse hiç satamamasıydı.

Benzer statü Irak ve Suriye’de de sağlandı. Irak petrolü ABD ne kadar isterse o kadar satılıyor, Suriye petrolü ise artık PYD’li haydutlar aracılığı ile çalınıp satılıyor. İşte benzer bir belirsizlik Rusya Federasyonu için de gerçekleştirilmek isteniyor.

Enerji dengesinde AB, Rusya karşısında zayıf, bu denge değiştirilmek isteniyor. Rusya’nın kendi doğalgaz kaynakları üzerindeki kontrolünü kaybetmesi isteniyor.Ama ABD/AB’nin anlamadığı şu, Putin bir Saddam değildir, 5-10 bin Rus askeri öldü diye de Rusya karmaşaya düşmez.

Putin ölmediği sürece bir adım geri atmaz. ABD/AB, ikiyüzlülüğünü sürdürüp Ukrayna’yı insan kalkanı olarak kullandığı ve gerçek anlamda destek vermediği sürece de Ukrayna büyük kayıplar yaşayacaktır.

Putin şu anda Ukrayna’daki insani zayiatı sınırlı tutmaya çalışmakta, ağırlıkla stratejik tesisleri vurmakta, hatta önceden haber verip bölgenin boşaltılmasını istemektedir.

Ama ABD bununla yetinmiyor, istiyor ki Putin de Esad gibi “carpet bombing” ( seçilen bir arazinin her yerine hasar vermek için yapılan geniş bir alan bombardımanı) yapsın da sivil kayıplar artsın.

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken BM İnsan Hakları Konseyi'ne gönderdiği video mesajında, "Rus saldırıları okulları, hastaneleri ve konutları vuruyor. Rusya'nın insan hakları ihlalleri ve uluslararası insancıl hukuk ihlallerine ilişkin haberler her saat artıyor." dedi.

Oysa Putin’i bu noktaya kadar iten kendileri ve bunu özellikle istediler.Biz kendi işimize dönersek, bir değerlendirmeye göre: “Türk ekonomistleri Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesinin Türk ekonomisi üzerine etkilerinin ilk aşamada 30 ila 35 milyar dolara ulaşacağını ifade ediyor. Mesela Türkiye'ye gelen turistlerin yüzde 20'si Rusya'dan, yüzde 10'u Ukrayna'dan olmak üzere yaklaşık yüzde 30'u çatışma bölgelerinden geliyor. Bunların mali getirisi Türkiye'nin toplam turizm gelirinin yüzde 15-20'sine denk geliyor. Dolayısıyla bu yıl turizmin zarar görmesi yüzünden beklenen kayıp beş milyar dolara yaklaşıyor.”

Yani pandeminin üzerine bir kambur daha. Dünyanın bu en zor döneminde gidip Ukrayna’yı NATO’ya alma sözü verip sonra da Rusya karşısında yüzüstü bırakarak katliamlar yaşanmasını ve Putin’in bir caniye dönüşmesini hesaplayan ABD’nin dünya barışına katkısı bu…

Elbette bu çatışma bir noktada bitecek, Ruslar ve Ukraynalılar tekrar Türkiye’ye akacak. Peki, bir Rus ve bir Ukraynalı nasıl yan yana iki şezlonga havlularını serip yatabilecekler? İşte bizim düşünmemiz gereken konulardan biri bu. 
Ama enseyi karartmayalım.

Biz büyük ölçüde taraf tutmadık ve Rusya’ya yönelik yaptırımlara katılmayacağımızı söyledik. Başkanımız “Ne Rusya’dan ne de Ukrayna’dan vazgeçeriz” diyerek kimsenin gazına gelmeyeceğimizi, kendi çıkarlarımıza bakacağımızı açıkça ortaya koydu.

(İşte böyle durumlarda insan icracı bir başkanın önemini anlıyor)  Benim inancım o ki, çatışmalar sona erdiğinde ki kısa süre sonra sona erecek, çünkü ABD çatışma sonrası Rusya’ya yönelik yaptırımları iple çekiyor, biz karlı çıkacağız. Çünkü bazı ülkeler Rusya’ya karşı yaptırımlarını sürdürürken Rus turistleri de yatırımları da kaybedecek, biz kaybetmeyeceğiz.

Hayır, bu konuya girmek istemiyordum ama söylemeden de geçemeyeceğim. Dünya yanarken saçını taramakla ve doğmamış çocuğa başbakanlık donu dikmekle meşgul bizim altılı ganyandan birisi de “Akdeniz’de herkes gaz arıyor, bir tek biz arayamıyoruz. Çünkü dış politikadaki politikasızlık, enerjide de bizi vuruyor” cümlesini kurabildi…

Ne diyeyim? Allah akıl fikir de vermiyor ki…

@kalemciler