Fikirci Bey yazdı: YİNE OLMADI
Özel Yazı

Tüh beee…

Yine olmadı…

Ne güzel büyükelçiler geri adım atmayacaktı, kovulacaklardı, tabii mütekabiliyet gereği Türk büyükelçileri de geri yollanacaktı. Sayın Abdullah Gül’ün “korktuğu” gibi “elçiye zeval olacak” büyük bir siyasi kriz baş gösterecekti. Ondan sonra gelsin yaptırımlar, gitsin ambargolar. Türkiye izole olacak, onlar da “İşte Recep Tayyip Erdoğan bizi dünyada yalnız bıraktı” diye ne güzel sevinip çok milli ittifaklarında sarmaş dolaş olacaklardı. Şimdi elinden oyuncağı alınmış çocuk gibi kaldılar… İçlerinden “Ne aldınız ki geri adım attınız, Kavala'yı mı serbest bıraktırdınız, Demirtaşı mı?” diyenler bile çıkmıştır. Malum, çözüm sürecinde de Kandil’e koşup, PKK’ya “Ne aldınız da silah bırakacaksınız?” demişlerdi.

Aslında Hollanda’nın Avrupa Parlamentosu Üyesi Kati Piri, atılan geri adıma anında tepkisini verdi bile. Google çeviriye göre “Utanç verici bir tablo. Erdoğan'ın onurunu kurtarmak zorunda mıyız yoksa #OsmanKavalayaözgürlük’ü mü savunacağız? Sınır dışı etmekle tehdit edilen büyükelçiler şimdi Türkiye'nin iç işlerine karışmadıklarını beyan ediyor. Dünya tersine dönmüş” dedi.

Yerli Kati Piri’ler, henüz bu tersine dönmüş dünyayı anlamaya çalışmakla meşguller. Belli olmaz, yabancı büyükelçiler geri adım attı ama onlar atmaz.

Yine de burukluklarını gidermek için "10 ülke büyükelçisinin Türkiye'yi uyarması yanlıştır ama Türkiye de yanlış yaparak buna fırsat verdi." diyerek “Büyükelçiler muhtırasını” savundular. Malum pek severler muhtıraları..

Bu arada listede Yeni Zelanda’yı görünce “la sen, hayırdır?” olan bir tek ben miyim? Yahu zamanında siz bu İngilizlerin peşine takılıp “Australian and New Zealand Army Corps” (ANZAC) diye Çanakkale’de kullanılmadınız mı? Şimdi ortada İngilizler de yok…

Tabii bir de görmediğime şaşırdığım bir ülke var, İtalya. Epey bir PKK sever olduğunu bildiğimiz bu ülke neden katılmadı diyordum ki İtalyan İl Sole gazetesinin bir yazarı gözümü açtı: “… Bir de Roma ile Ankara arasındaki bilhassa savunma sanayii sektöründeki giderek daha mükemmelleşen ekonomik iş birliği düzeyini de unutmamak lazım…”

Demek işler öyle “bir siyasi masumu hapisten çıkaralım” kadar basit değil.

Konu medyada çok tartışıldı. Ama ben hala kararsızım bu Osman Kavala gerçekten 10 ülkenin büyükelçisine Viyana Sözleşmesinin 41. Maddesini ihlal ettirecek kadar önemli bir insan mı? Yoksa “ o olmasa başka bir şey bulup maraza çıkaracakları” bir araç mı?

Arkadaş, ne kadar sağlammış adamın arkası…

İşi yabancı basını taramak ve raporlar oluşturmak olan bir arkadaşım var. Bana dünyadan bazı gazetelerin Osman Kavala ile ilgili başlıklarını yolladı. İşte size yabancı basında Osman Kavala’ya en çok yakıştırılan sıfatlar:

“Hayırsever Osman Kavala'nın tutuklanmasına yönelik eleştiriler nedeniyle…(Almanya, Frankfurter Allgemeine Zeitung)

“Kültür organizatörü Osman Kavala’nın tutuklanması…” (Almanya, DPA)

“Aktivist Osman Kavala’nın serbest bırakılmaması (Mısır, El Masri El Yewm)

“Türk hayırsever Osman Kavala'yı savunmakla suçlanan bu diplomatlar…” (Fransa L'Express)

“Dört yıldır tutuklu bulunan iş adamı Osman Kavala’nın…” (Yunanistan, Ta nea)

“Aktivist Osman Kavala’nın…” (Norveç, Stavanger Aftenblad)

“İngiliz hayırsever Soros'a…” (Almanya, Stern)

“İş adamı ve hayırsever Osman Kavala'yı…” (Dagens Nyheter, İsveç)

“Kültür destekçisi ve insan hakları aktivisti Osman Kavala'nın (Almanya, ARD)

“Kültür destekçisi Osman Kavala'nın…” (Almanya, Süddeutsche Zeitung)

Topluyorum “Türk hayırsever, kültür destekçisi, insan hakları aktivisti, kültür organizatörü, aktivist iş adamı Osmaaaan Kavalaaaa!”

Yahu meğer ne mübarek adammış bu Kavala, salın gitsin… Biz de ne kadar kötüyüz ki böyle muhterem bir adamı dört yıldır mahpuslarda çürütüyoruz.

(Bu arada listede Soros’un adının da olduğunun farkındayım, hayırsever, hayırseveri nerede bulur, onu göstermek istedim)

Peki, bir insan yabancı medyada bu kadar mı pirüpak olur?

Yoksa kara para aklayıcıları gibi Batı medyasında da aklayıcılar mı var?

“Kavala kimdir?” sorusuna bir de ben girecek değilim. Ama hayır, o, yerine başkasının ikame edilebileceği bir araç değildir. Batı için bunca zahmete değecek kadar büyük işler yapmış ve daha da yapması beklenen bir insandır. Bu tablodan benim tek anladığım budur. Yoksa ben de arada “Osman Kavala ifadesi bile alınmadan içeride 4 yıldır tutuluyor. Bu nasıl iş arkadaş??” sorgulaması yapan YouTuber gazeteci Cüneyt Özdemir’le aynı hisleri paylaşmışımdır zaman zaman.

Bu arada Sayın Meral Akşener’in bu konuya fazla eğilmediği dikkatinizi çekti mi?

Biliyorsunuz yakın bir zamanda Sayın Akşener “Projeye değil, ranta karşıyız” kampanyası da başlattı,

Ayrıca İP bugün Suriye, Irak ve Lübnan teskerelerine de “evet” dedi. Ortağı ve kendisini Meclis'e sokan CHP’ye rağmen…

Bunlara bir de Sayın Akşener’in “İmamoğlu veya Yavaş da cumhurbaşkanı adayı olursa hayır demeyiz” çıkışı ile Kılıçdaroğlu’nu bir nevi dışlaması eklenince benim aklıma Kemal Sunal’ın o meşhur film sahnesi geldi:

- Sen gel, sen gel, sen gel, ben başbakan olayım siz de cumhurbaşkanı adayı olun…

- Ula been?

- Sen gelme loo…

@kalemciler