Haluk Dinçer TÜSİAD Başkanı olarak son konuşmasını yaptı

d

TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer, bugün gerçekleştirilen TUSİAD Genel Kurulu’nda başkan olarak son konuşmasını yaptı. 2008 ekonomik krizinin hala devam ettiğini belirten Dinçer, Charlie Hedbo baskınının laikliğe bir saldırı olduğunu ve laikliğe sahip çıkılması gerektiğini belirtti. Dinçer şöyle konuştu;

"SİYASAL KRİZ VAR"

"Yaşadıklarımızın arka planında ekonomik kriz ve siyasi dengesizlikler var. Dünya ekonomisi 2008 krizini geride bırakamadı. Açıktan korumacılık yapılmıyor ama ticaret hacmi daralıyor. Kriz sadece ekonomiyle sınırlı değil siyasal bir kriz de var.

OTORİTER YÖNETİMLER

Geçmişin güçlü ülkeleri direniyor. Yolsuzluk konusu da bu arayışlar çerçevesinde tartışılıyor. Bu nedenle bu yıl başkanlığını yapacağı G-20 yolsuzlukla mücadeleyi baş gündem maddesi yaptı. Bu yüzden vatandaşlar yönetici sınıflara güvenini kaybetmiş durumdalar. Siyasette güç kazanan otoriter yönetimleri görüyoruz.

Üstelik bu konu ekonomik olduğu kadar güvenlik sorunu olarak da nitelendiriliyor. Kuraklığın yol açtığı çaresizlik ve şiddetin arttığı bir dünya bizleri bekliyor olacak.

PARİS'TEKİ OLAYLAR LAİKLİĞE SALDIRI

Dünyada şok etkisi yaratan Paris’teki olaylar üzerine çalışmalar başladı. Görüşler tartışılıyor. Paris katliamının laikliğe saldırı olduğu gözüküyor. Bir yandan Avrupa’da Müslüman topluluğunun zaafları sosyal ayrışmanın sıkıntıları mevcut. Bu unsurlar farklı kültürlerin bir arada yaşamasını zorlaştırıyor.

TERÖRİZMLE MÜCADELE EDİLMELİ

Terörizmle her şekilde mücadele edilmelidir. Terörizme yol açan nedenler iyi görülmelidir. Bir hukuk devletinde hangi söylemlerin suç unsuru olduğu hukuk çerçevesinde değerlendirilir. Keyfi sınırlamalar ifade özgürlüğünü ortadan kaldırır.

LAİKLİK İLKELERİNE SAHİP ÇIKMALIYIZ

Değerli üyeler tam bu noktada kendi tarihinden edindiği birikimi bir kez daha vurgulamak gereği hissediyorum. Cumhuriyet dönemi birikimini anlamak istemeyenlerin yeterince incelemediklerini görebiliriz. Osmanlı derin krizden modernleşmeyle krizini atlatmaya çalıştı.

Laikliğin, din ve siyasetin ayrı tutulmasının önemini de demokratikleşmede daha iyi anladık. Siyaset insanların özel yaşamı ve ruhani yaşamıyla ilgilenmez. Laiklik ilkelerine sahip çıkmamız gerektiğine inanıyorum.

Türkiye kendi tarihsel deneyimine sadık kalarak bu mücadelenin tarafı olabilir.  Bunu yapabildiği ölçüde kendi deneyimine özgün bir konuma gelecektir.

MÜCADELE SÜRECİNİ DESTEKLİYORUZ

Önümüzde AB’yle ilişkilerde mevzuat uyumu başta kamu ihaleleri olmak üzere yeni başlıkların açıklması gündem maddeleri var. Bu çabalarımızla bir fark yaratıyoruz. Üyesi olduğumuz AB’yle mücadele sürecimizi destekliyoruz.

Değerli üyeler gerek yönetim kurulu üyesi olduğum dönemde gerekse başkanlığım döneminde fırsat bulduğum değerli başkanlarıma yönetim kurulu başkanlarıma ve yönetim kurulunda beraber çalıştığım arkadaşlarıma huzurlarınızda teşekkür ediyorum."