Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nde elinde kılıçla okuduğu cuma hutbesinde, İsrail'in Filistin'e yönelik saldırılarına değindi.
İnşirah Suresi ile gelen müjde
Hazreti Muhammed'in ilk yıllarında müşriklerin Mekke'deki Müslümanlara uyguladığı baskı ve zulümlerin iyice artmasının ardından, "içinde müjde ve hikmet barındıran" İnşirah Suresi'nin indirildiğini belirten Erbaş,
Bugün, başta Filistin olmak üzere yeryüzünde baskı ve zulme maruz kalan bütün kardeşlerimize İnşirah Suresi'nin gönülleri rahatlatan, müminlere umut aşılayan mesajlarıyla seslenmek istiyorum.
dedi.
"Şüphesiz her zorluğun ardından bir kolaylık vardır"
İnşirah Suresi'nin hatırlattığı hakikatlerden birinin de "Şüphesiz her zorluğun ardından bir kolaylık vardır." ifadesi olduğunu dile getiren Erbaş,
Bizler inanıyoruz ki her hüznün ardından bir sevinç, her sıkıntının ardından bir ferahlık mutlaka gelecektir. Zira Cenabıhak, peygamberleri ve inananları hiçbir zaman yalnız bırakmamıştır. Onları, zalimlerin ve düşmanların insafına asla terk etmemiştir.
diye konuştu.
"İnsanlık tarihinin en büyük zulmü yaşanıyor"
Bugün, Filistin'de insanlık tarihinin en büyük zulmünün yaşandığını vurgulayan Erbaş,
Bebek, çocuk, kadın, yaşlı demeden masum insanlar vahşice katlediliyor. Evler, camiler, okullar ve hatta hastaneler acımasızca bombalanıyor. Bütün dünyanın gözü önünde büyük bir insanlık suçu işleniyor.
ifadelerini kullandı.
"Mazlumun ırkına, diline ve dinine bakılmaz"
Binlerce masum insan hayatını kaybederken dünyanın sadece seyretmekle kaldığını belirten Erbaş, şöyle devam etti:
Mazlumun ırkına, diline ve dinine bakılmaz. Zalim Müslüman, mazlum gayrimüslim olsa bile bizim inancımız, dinine, ırkına bakmadan zalime karşı mazlumun hakkını korumayı, onun yanında yer almayı emreder. Bizim inancımız bu kadar insana saygı gösteren bir dindir. Bütün dünya bunu bilmeli. Zulme uğrayan insanlar Müslüman diye onları görmezden gelenler utansın.
"Zulümle abat olanın sonu berbat olur"
Erbaş, İstanbul'un fethinin ardından Ayasofya'da toplanan ve akıbetlerini korku içerisinde bekleyen rahiplere, keşişlere, kadınlara, masumlara Fatih Sultan Mehmet'in büyük merhamet ve şefkatle yaklaştığına işaret ederek,
Ayasofya minberinden tüm insanlığa sesleniyorum ve herkesi zalimin karşısında, mazlumun yanında olmaya davet ediyorum. Unutmayın, tarihten ders alın. Zulümle abat olanın sonu berbat olur.
dedi.
Hutbede kılıç geleneği
Osmanlı döneminde Edirne'deki Eski Camii'de, cuma ve bayram hutbeleri için minbere kılıçla çıkılıyordu.
6 asırdır devam eden "kılıçla hutbe okuma geleneği" ise günümüzde halen yaşatılıyor.
Geleneğe göre, minbere çıkan imamın cuma hutbesinin duasını sol eline aldığı kılıçla okuduğu biliniyor.
Türk tarihinde yeri ve önemi
Kılıç kuşanmanın Türh tarihinde ayrı bir önemi vardır. Tarihteki Türk devletlerinde ve Osmanlı İmparatorluğu'nda bu anın anlamı daha da özeldir.
Padişahların kılıç kuşanma merasimleri, onların yönetimi devraldıkları, hükümdarlıklarını ilan ettikleri anlamına gelir.
Osmanlı İmparatorluğu'nda devlette hükümranlığın alameti olarak görülen kılıç kuşanma merasimlerinin yapıldığı mekanlar zaman zaman camiler olmuştur.
Kılıcın hangi elde durduğu da mesaj barındırır
Eski Cami'de hutbede kılıç taşımanın taşıdığı bir mesaj da vardır.
O mesajda kılıcı hangi elle tutacağının dahi özel anlamı bulunur.
İki elle tutulan kılıç, “kullanma” niyetini ortaya koyuyor ve düşmanı korkutmayı amaçlıyor.
Hutbelerde kılıç sadece sol elde tutuluyorsa; bu, barış dönemini yansıtıyor.
Ali Erbaş, bu kez "yalınkılıç" hutbe okudu
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'ndeki ilk cuma namazında elinde kınından çekilmemiş kılıçla minbere çıkmıştı. Erbaş bu kez dünyaya ve İslam alemine bir mesaj vermek amacıyla, "yalınkılıç" minbere çıktı ve kılıcı iki eliyle tutarak, dosta düşmana mesajı vermiş oldu.
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış