ATEŞ ÇEMBERİNDE YAŞAMAK…
Etrafımız ateş çemberi…
İsrail ve İran arasında başlayan gerilim, resmen bir savaşa döndü.
İki ülke, birbirilerini yok etmekle tehdit ediyor.
Soykırımcı İsrail, ABD’den aldığı güçle
Pervasızca…
İran’ı bir savaşa sürüklemeye çalışıyor.
Diğer taraftan da Gazze’deki acımasız saldırılarını hız kesmeden sürdürüyor.
Daha dün Ukrayna ve Rusya arasındaki müzakereler konuşulurken…
Bugün dünya yeni bir savaş gündemiyle meşgul.
Sanıyorum bu, artık yeni normalimiz.
Savaşlar…
İç karışıklılar…
Siyasi belirsizlik…
Pek çok ülkede mevcut durum, artık tam olarak bu.
Ve bu mevcut ülkelerin pek çoğu, ne yazık ki yanı başımızda.
Bir tarafta devam eden Ukrayna-Rusya savaşı…
Diğer tarafta patlak veren İran-İsrail savaşı…
Bir tarafta Suriye’de kurulmaya çalışılan yeni düzen…
Diğer tarafta Bulgaristan’da devam eden siyasi istikrarsızlık.
Ve bu ateş çemberinin tam ortasında kalan…
Bayrağını dalgalandırmaya devam eden…
TÜRKİYE!
Neredeyse tüm komşularında hemen her gün yeni bir kargaşa baş gösterirken…
Türkiye, dimdik ayakta durmaya devam ediyor.
Üstelik hem sahada hem masada oyun kurucu olarak.
Peki bu o kadar kolay mı?
Elbette değil.
Türkiye’yi bu kadar korunur ve görünür kılan
Hiç şüphesiz caydırıcı askeri gücümüz…
Ve savunma sanayii alanına yaptığımız yatırımlar.
Türkiye’nin bu alanda yaptığı çalışmalar olmasaydı….
Hem sahada hem masada köşeye kıstırılmış bir ülke görecektik.
Ulusların bilek güreşi yaptığı savunma sanayiinde
Türkiye, gücüne güç katarak bu alanda yoğunlaşmaya devam ediyor.
Üstelik bu artık coğrafyamız gereği, bir tercih değil bir zorunluluk.
Geçen yazımda da bahsetmiştim.
Burası muhalefetin bile ses çıkaramadığı yegane alan.
Türkiye, bu alanda öyle stratejik çalışmalar yürütüyor…
Öyle başarılara imza atıyor ki…
Bugün bu ateş çemberinin tam ortasında
Hepimiz, kafamızı yastığa rahat koyuyorsak…
Şüphesiz savunmamıza ve ordumuza olan güvenimizdendir.
Çünkü…
Sahada varsanız varsınız; yoksanız, yoksunuz.
Bugün bu neferlerimiz ise azımsanamayacak kadar çok.
MİLGEM
ALTAY
GÖKBEY
ANKA
TCG ANADOLU
HÜRKUŞ
İHA’LAR
SİHA’LAR
Ve çok daha fazlası…
Hakikaten…
Savunma ve havacılık sanayii, özellikle son on yılda kapsamlı bir dönüşüm geçiriyor.
Üstelik sadece dışa bağımlılıktan kurtulmuyoruz.
Üst düzey ürünlerimizle…
Asya ve Körfez bölgesi başta olmak üzere dünyadan yüklü ihracat siparişleri alıyoruz.
Türk Savunma ve Havacılık Sanayii…
Bugün, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin askeri sistem ihtiyaçlarının yüzde 80’inden fazlasını yurt içinden karşılayabilecek bir kapasiteye erişti.
Savunma sanayiinde yerlileşme oranı 2000’li yılların başında yüzde 20 seviyelerindeyken…
Bugün yüzde 80’e yaklaşmış durumda.
Bu, sadece rakamsal bir başarı değil; aynı zamanda bir vizyonun, kararlılığın ve stratejik aklın ürünü.
Ve şüphesiz en büyük teşekkürlerden biri
Bu alanda çalışmalar yürüten firmalara…
Başta BAYKAR, TUSAŞ ve ASELSAN…
Elini taşın altına koyan babayiğitlere selam olsun.
Ve bizi ateş çemberinden koruyan devletimiz var olsun.