BİR AKŞAM, BİR KONUŞMA VE HAKİKATİN GÜCÜ
Herkese merhaba.
Bugün haftanın son günü.
Umarım haftanız keyifli geçmiştir.
Ben açıkçası şahane bir kapanış yaptım.
Çarşamba akşamı katıldığım bir etkinliğin tadı hala damağımda.
İzninizle bugün, sizlere o etkinliğin bendeki intibasını aktarmak isterim.
Çarşamba akşamı, TÜGVA’nın medya buluşmaları programına davetliydim.
TÜGVA Başkanı İbrahim Beşinci’nin davetiyle katıldığım bu programda, Sayın Bilal Erdoğan da vardı.
Medyanın çok önemli isimleri de oradaydı.
Kurum yöneticileri, genel yayın yönetmenleri, köşe yazarları, dijital içerik üreticileri…
Ben de elbette ki davet üzerine masadaki yerimi aldım.
Öncelikle şunu belirtmek isterim.
İkram edilen tatlı Gaziantep’ten mi gelmişti bilmiyorum ama lezzeti benden tam puan aldı.
Sayın TÜGVA yöneticileri, tatlıyı nereden aldıysanız lütfen bizimle de paylaşın.
Yediğim en iyi baklavalar listesinde üst sıralardaki yerini aldı.
Peki ya yemekten önce ikram edilen Osmanlı şerbetine ne demeli…
Tam anlamıyla bir ziyafet şöleni.
Hem midemize hem gözümüze hem de aklımıza hitap eden çok kaliteli bir etkinlik oldu.
Umarım her etkinlikte aynı baklavadan ikram edilir.
İşin espirisi bir tarafa elbette.
Gelelim asıl meseleye…
Program, TÜGVA Başkanı İbrahim Bey’in konuşmasıyla başladı.
Söylemeden edemeyeceğim.
İbrahim Bey’in muhteşem bir hitap gücü var.
Kendinden emin ve dersine çok iyi çalışmış bir başkan.
Hakikaten tebrik ederim.
İbrahim Bey, konuşmasında medyadaki algılar ve olgulara da yer verdi.
Yapılan dezenformasyonlarla ilgili öyle örnekler verdi ki…
Salondakiler işin absürtlüğü karşısında gülmeden edemedi.
Gülüp geçtiğimiz konular, maalesef bir kurumu hedef haline getirmeye devam ediyor.
Neyse ki İbrahim Bey, işlerin aslını tüm gerçekliği ile anlattı.
Ve bizi bilgilendirdi.
Sonrasında…
Sayın Bilal Erdoğan sahneye çıktı.
O da kendi penceresinden anlattı olayları.
NSosyal’de hesap açtığını duyurdu.
Dijitaldeki bazı şaşkınlıklarını dile getirdi.
Konuşma bitti ama katılımcıların gitmeye, Bilal Bey’in de programı bitirmeye niyeti yoktu.
Medya mensupları, heyecanlı ve oldukça enerjik.
“Soru cevap yapalım” diye bir fikir çıktı ortaya.
Ve o an aklımdan sadece ‘keşke' kelimesi geçti.
Ortam o kadar şahane ki…
“Bu anların kayıt altına alınması gerekirdi” dedim.
“Keşke bizim yönetmen Tolga da burada olsaydı” diye geçirdim içimden.
Tolga orada olsaydı çok iyi kayıtlar alacağına eminim.
Ve biz de bu anları sizlerle buluşturacaktık.
Kısmet olmadı.
Buna neden bu kadar hayıflandım peki?
Çünkü inanılmaz sert sorular vardı programda.
Ve bir o kadar da açıklayıcı ve net cevaplar.
Bilal Erdoğan sahnede…
Gazeteciler masalarında.
Her masa, soru sormaya heyecanlı ve iştahlı.
Bilal Bey de merakla bekliyor gelecek soruları.
Sorular zor ve sert ama Bilal Bey kendinden ve cevaplarından çok emin.
Mesela size sorulan sorulardan birkaçını aktarayım.
Türkiye'deki gençler neden umutsuz?
Gençler neden yurt dışına gitmek istiyor?
Neden Türkiye'de hiçbir şey başarılamayacak hissine kapılıyor insanımız?
Sayın Erdoğan bu sorulara çok açık ve kapsamlı cevaplar verdi.
Mesele medya dünyasının önemli temsilcilerinden bir hanımefendi ayağa kalktı ve aynen şu ifadeleri kullandı.
“Sayın Bilal Erdoğan, ben buraya gelene kadar kafamda bambaşka bir Bilal Erdoğan vardı.
Fakat sizinle tanışınca bambaşka bir Bilal Erdoğan ile karşılaştım.
Kabahatlisiniz…
Çünkü bu yönünüzü kimse bilmiyor. Bu halinizi bize daha çok hissettirmeniz lazım.” diyerek noktaladı konuşmasını.
Bence çok da haklıydı.
Sonrasında da Sayın Bilal Erdoğan, dikkat ettiği bazı eleştirilerini sıraladı.
Mesela ekranların sıradanlaşması…
Ekranların 5’e, 6’ya bölünmesine gönderme yaptı.
Ve ekranlarda çaylar, kahveler geliyor.
Aynı isimler dönüp dolaşıyor.
Diyerek çok haklı bir serzenişte bulundu.
Aslında bana kalırsa çok doğru ve çok yerinde bir medya eleştirisiydi bu.
Hakikaten bakın ekranlara.
Herkes, her konuda her şeyi biliyor.
Aynı isimler, kanal kanal gezip her konuda konuşuyor.
Belli başlı işini iyi yapan isimleri tenzih ederim.
Ama bu kanalların saygınlığını da öldürüyor, benden söylemesi.
Diğer taraftan ‘algılar ve olgular’ meselesine değindi Bilal Erdoğan.
Bilal Bey şunun çok net farkında.
Medya, sosyal platformlar ve küresel etki mekanizmaları üzerinden oluşturulan algılar, halkın zihninde olguların önüne geçiyor.
Ve bu noktada da kendilerine yönelik bir özeleştiri yapıp daha fazla çalışmaları gerektiğini…
Algılarla sosyal medyada daha fazla mücadele etme zorunluluklarını…
Ve bu bağlamda dijitale daha ağırlık verilmesinin zaruretine değiniyor.
Hakikaten de…
Bu tespitin bugün Türkiye özelinde ne kadar isabetli olduğunu inkar etmek mümkün değil.
Bilal Erdoğan’ın da vurguladığı gibi, artık birçok kişi olup bitene değil, olup bittiği söylenene inanıyor.
Bu durum, sadece siyasi alanda değil; kültürel, ahlaki ve sosyal zeminde de ciddi kırılmaların önünü açıyor.
Bu noktada aslında hepimize çok iş düşüyor.
Hakikat ne kadar örtülmeye çalışılsa da biz gerçeğin peşinde koşmaya devam etmeliyiz.