İstanbul'un çilesi yollar
Geçen gün bir araştırma okudum.
Araştırmalara göre;
İstanbul, dünya genelinde trafikte en fazla zaman kaybedilen şehir olmuş.
Yani bir yıl içinde tam 4.4 gününü direksiyon başında geçiriyoruz
Korkunç bir istatistik…
Bu, artık yalnızca bir şehir içi ulaşım sorunu değil.
Aynı zamanda yaşam kalitesi krizi haline gelmiş de bir durum.
Seçim dönemlerinin de bir numaralı sloganıdır; bilirsiniz.
“Trafiği çözeceğiz.”
Fakat çözmek bir yana dursun.
İstanbul trafiği, artık içinden çıkılmaz bir durum oldu.
Önceden işe gidiş ve iş çıkışı saatleri arasına sıkışan trafik…
Artık günün hemen her saatinde var.
İstanbul’da varmak da gitmek de bir mesele.
Plan yapmak da plana uymak da mesele…
Tek sebebiyle bitip tükenmek bilmeyen trafik.
Eminim birçoğunuz direksiyon başında kilitlenmiş güzergahlarda saatlerce bekliyorsunuz.
En değerli şey zaman derler.
İstanbul’da bu değeri unutalı çok oldu.
Zaman da zamanın kıymeti de sizlere ömür.
Mesele bir an önce varmaktan öteye geçemiyor İstanbul’da.
Yapılan onca alternatif yollara ve güzergaha rağmen trafik katlanarak artıyor.
Sebebi bana kalırsa çok bariz.
Nüfus…
İstanbul kendine yetemeyecek kadar doldu, taşıyor.
Hele ki bizim insanımızın kısa mesafe de olsa araba kullanma merakını işin için koyarsak…
Trafiğe net bir çözüm üretemiyoruz.
İstanbul trafiğini, alternatif güzergahların yanı sıra doğru nüfus planlaması ile çözebiliriz.
Bunun da bana kalırsa yegane karşılığı: Tersine göç
Bir diğer eksiklik ise raylı sistem yetersizliği…
İstanbul’un hâlihazırdaki metro ağı sadece 323 kilometre.
Bu uzunluk, 15 milyondan fazla insanın yaşadığı bir metropol için oldukça yetersiz.
Üstelik İstanbul’un deprem gibi bir gerçeği varken…
Trafik sorununu çözmeden depremle nasıl mücadele edeceğiz inanın bilemiyorum.
En ufak yağmur damlasında kilitlenen yollar…
Ufak bir gümbürtüde kopan yol kıyametleri…
Allah korusun!
Büyük bir afet, neleri doğurur…
Düşünmek bile istemiyorum.
Trafik konusunu daha fazla gündeme getirip…
Daha fazla kamuoyu oluşturmayız.
Bu yazıyı da bir İstanbul trafiği dönüşü, derin bir nefes aldıktan sonra yazı işlerine gönderiyorum.
Umarım siz beni trafiksiz sakin bir İstanbul anında okuyorsunuzdur.
Sevgiler…