Malumunuz sosyal mecralar artık hayatımızın olmazsa olmazı…
Bir tık ötesinde uçsuz bir umman var ve o kapıdan girdiğimizde mecrasına göre başka hayatların akışına bırakıyoruz kendimizi.
Son dönemde Instagram, erişme oranında ciddi bir kazanım elde etti.
İzlenme ve beğeni sayılarının vanalarını açtı.
Eskiye nazaran keşfet akışında yer almanız artık çok daha kolay. Arkasında mutlaka bir taktiksel sebep vardır ancak; uzun zamandır dijital dünyanın içerisinde olan biri olarak manşeti veriyorum
Er meydanı: X!
Instagram’ın özellikle izletmeye yönelik akış sağlaması sebebiyle; derinliği, fikri ve bir mesajı yok.
Olabildiğince life bir akış var.
Oysa dedim ya…
X bir er meydanı diye…
Asıl minder burası…
Kaos,
Kavga,
Gündem,
Tartışma,
Zekice cevaplar,
Kıvrak espriler,
Mavranın, baskının, psikolojik harbin kralı…
Hepsi burada.
Dikkat edin; linç edilecek olanı da zirveyi kucaklayanı da X kullanıcıları belirliyor.
Bu er meydanında buluşmak üzere.
Not: Beni de er meydanında takip etmeyi unutmayın.
VIP ÜLKESİ TÜRKİYE
Evet manşeti yanlış okumadınız…
Burası bir VIP ülkesi. VIP yaşamak maalesef ülkemizde bir statü göstergesi haline geldi.
Her şeyin en pahalısı üzerinden bir hayat kurup, üzerimize yapışan göz alıcı logolarla kimlik inşa eder olduk.
Üstelik bunun partisi falan da yok. Herkese bu lafım. Herkes kendi imkanı doğrultusunda bu klasmanda.
Biraz imkan bulan basıyor keyfin dibine.
Bu iyi bir alışkanlık mı; tartışılır.
Geçenlerde bir genel müdür yardımcısına denk geldim. Kurum ya da isim vermek prensibim değil. Dikkat çekmek gibi bir derdim de yok. O sebeple sadece konuyu anlatacağım.
Bu genel müdür yardımcımızın; yardımcıları, özel kalemi, sekreteri etrafında pervane.
O kadar şaşırdım ve üzüldüm ki…
Yarın bir gün, bu beyefendinin makamı olmadığında yaşadığı psikolojik boşluğu tahayyül edebiliyor musunuz?
Kocaman bir boşluk ve bir hiçlik…
Çünkü statü dışında bu topluma ya da kendisine bir katkısı yok. Elinden statüyü aldığınızda geriye sadece bir hiçlik kalıyor.
Sadece bu da değil…
Mesela uçuşlara bakın; VIP salonları tıklım tıklım, kimler kullanıyor bir bakın.
İnanın çoğu kısa mesafeli uçuşlar. Orada olabilmek için orada pek çoğu. Çünkü mesele gittiği yere ulaşabilmek değil; giderken cakasını satmak.
Sessiz lüksten yana biri olarak elbette kaliteden ödün vermeyelim ama bunu göze de sokmayalım. Tersi görgüsüzlük oluyor, benden söylemesi.
NURAY MERT’İN VEDASI
Nuray Mert aslında kısmen uzun bir zamandır sessizdi.
Evet, yazılar yazıyor ancak eski günlerdeki kadar gündem olmuyordu.
Ta ki…
Hakkında, terörle ilgili yürütülen bir mahkeme sürecine kadar.
Bir anda gözler Nuray Mert’e çevrildi.
Sonrasında da bir veda yazısı geldi Nuray Mert’ten.
Birçoğunuz gibi ben de okudum yazıyı ve muhtemelen aynı hissiyatı paylaşıyoruz sizlerle
Hüzün…
Yazıyı okuyan herkesin içine derin bir hüzün oturduğuna eminim.
Bir insanın başka bir insanla empati yapabilmesi için aynı şeyleri düşünmesine, hayata aynı yerden başlamasına gerek yok.
Fikir ve görüş ayrılıları tartışmasız en uçlarda olan insanlarız Sayın Mert ile…
Mesajlarla dolu bir yazı. Mesajın adresi de belli aslında.
Ben yazıdan haberdar olduğumda, X’te yapılan yorumlara da şöyle bir göz attım ve bazı isimlerin benimle aynı düşünceleri paylaştıklarını gördüm; açıkçası mutlu da oldum.
Neden mi?
Çünkü artık insanlar ne yazık ki çoğu zaman susmayı tercih ediyor.
Çoğu zaman görmezden geliyor…
Öyle olmayan ve kalmayanlara ayrı bir selam olsun.
Gelelim şimdi işin diğer bir boyutuna…
Geçtiğimiz günlerde bir akademisyenin yaptığı bir araştırma vardı: AK Partililer CHP’ye oranla karşı tarafla iletişim kurmaya daha pozitif bakıyor. Ankete göre; CHP’lilerde bu oran ise oldukça düşük.
Aslında Nuray Mert olayı da bu anketin yansıması gibi.
Sayın Mert’in geçtiğimiz yıllarda muhafazakar camianın yanındaki dik duruşu, büyük bir vefayı da bana kalırsa zaten hak ediyor.
Aldığım kulis bilgileri de bu konunun birçok önemli isimde ciddi rahatsızlık oluşturduğu.
Üstelik Sayın Erdoğan’ın bazı isimler tarafından arandığı da yine kulislere yansıyan bilgiler arasında.
Ben Sayın Erdoğan’ın bu duruma sessiz kalacağını düşünmüyorum.
Türkiye’de tarihi dönüşümün lider ismi, o dönemin dik duran kadınına karşı da en azından o günlerin hatırına vefasını gösterecektir.
Sayın Mert yazısında, ayetlerle bazı göndermeler yapmıştı.
Ben de buradan Nurettin Topçu ile bir ekleme yapayım…
“Merhametin olmadığı yerde insan yoktur ve insanlık merhamet üzerine kuruludur.”
Yine geçtiğimiz dönemde röportaj yaptığım Sayın Kemal Sayar’ın “Merhamet, insanlar ve diğer canlılar için dünyayı emin bir yer kılmaktır; merhamet acımak değil acıtmamaktır.” sözü ile bugünkü yazıyı noktalayalım.
İçinizdeki merhameti kaybetmeyin…