KKTC DÜNYAYA AÇILIYOR

Adem Metan
Adem Metan

Londra’nın sofistike atmosferinde, tipik bir İngiliz yaz akşamının serinliğinde...‌

Birdenbire içeriye Kıbrıs’tan gelen sıcak bir esinti doldu.

Akdeniz’in dinginliği, Kıbrıs’ın huzuru, doğanın dokunuşu…

Hepsi ADA Kıbrıs’ın sunumunda o salona sindi.

‌Biraz şairane bir giriş oldu belki biliyorum ama…

‌İnanın duygularımı daha net nasıl ifade edebilirim bilmiyorum.

Beni oldukça heyecanlandıran bir konu ile girizgah yapayım.

‌Londra’da, KKTC’nin uluslararası tanıtımı için önemli bir adım atıldı.

“Ada Kıbrıs” lansmanı gerçekleştirildi.

Amaç Kıbrıs’ın doğası, kültürü ve turizm potansiyelini artık daha fazla görünür kılmak.

THY’nin güçlü desteği…

Meryem Uzerli’nin küresel yüzü olduğu kampanya ile Kuzey Kıbrıs, uluslarası sahnede daha çok yer alacak.

THY ve AJET de proje kapsamında yoğun bir mesai yürütüyor.

Mesela…

‌AJet, "Ada Kıbrıs" projesine destek kapsamında Londra'dan KKTC’ye gidiş-dönüş bilet için 250 poundluk özel fiyat tarifesi açıkladı.

Başbakan Ünal Üstel ise işin bir başka boyutuna dikkat çekti.

Üstel, Rum tarafının, Güney'den Kuzey'e geçen turistlere baskı uygulamaya başladığını söyledi.

Bunun üstesinden hakikaten el ele vererek çıkabiliriz.

Ve gördüğüm kadarıyla devletimiz…

Tüm imkanlarıyla Kuzey Kıbrıs’ı turizmde cazibe merkezi haline getirmek için elinden geleni yapıyor.

Sayın Üstel de yaptığı konuşmada, zaten sık sık buna vurgu yaptı.

THY ve AJet Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ahmet Bolat ise süreci oldukça güzel ifade etti.

"KKTC bizim için sadece bir destinasyon değil; ortak tarih, kültür ve değerlere sahip olduğumuz bir kardeşlik.”

Hakikaten her ince detayına kadar düşünülmüş bir lansman.

Ada Kıbrıs, Kıbrıs’ın doğasına saygılı, ama bir o kadar da çağdaş çizgiler taşıyan bir projeyle karşımızda.

Lansmanda verilen mesaj net: Biz, yaşamın kendisiyiz.

Üstelik etkinliğin atmosferi, projenin ruhunu birebir yansıtıyor.‌

Her detay titizlikle düşünülmüş.‌

Hiçbir şey rastlantıya bırakılmamış.

‌Davetli olarak biz, yalnızca bir lansman izlemeye değil, bir hikâyenin parçası olmaya gelmiş gibiydik.‌

Tüm detaylar Ada Kıbrıs’ın vaadini birer görsel şiire dönüştürüyordu.

Takdir edersiniz ki yazıya şiir gibi girişim boşuna değildi.‌

Neyse…

Bu sadece bir projenin tanıtımı değil, aynı zamanda o projenin niyetinin ve iddiasının da dışavurumu.

Açıkçası Ada Kıbrıs, iddialı.

Ama gördüğüm kadarıyla bu iddia, boş bir gösteriş değil.

Altı dolu, güçlü bir vizyonun parçası.

Kıbrıs’ın geleceğine dair umut arayanlar, rotasını bu adaya çevirsin.

Çünkü Ada Kıbrıs, sadece bir yaşam alanı değil, bir yaşam biçimi vaat ediyor.

Emeği geçen herkesi tebrik ederim.

Ada’nın sesi artık sadece Kıbrıs kıyılarından değil, dünya şehirlerinden de yankılanıyor.

LONDRA’NIN GÖBEĞİNDEKİ TEHLİKE: HIRSIZLIK

Hazır Londra’ya gelmişken Londra ile ilgili bir parantez açmak isterim.

Londra’da giderek büyüyen bir sorun, sessizce insanların hayatına sızıyor: Hırsızlık.

Turist olarak hepimiz, haliyle bu sıkıntıdan etkileniyoruz.

Ben de Londra’da, daha önce telefonunu çaldıran biri olarak açıkçası bu konuda biraz dertliyim.

Geçmişte turistlerin en büyük endişesi yüksek fiyatlardı.

Şimdilerde en büyük endişe, sokakta yürürken ellerindeki telefonun kapkaççılar tarafından çalınması.

Özellikle Oxford Street, Camden Town, Shoreditch gibi yoğun bölgelerde yaşanan yankesicilik ve motosikletli kapkaç vakaları neredeyse günlük hayatın bir parçası hâline gelmiş durumda.

Sosyal medyada paylaşılan videolar ve yerel haberlerde yer alan olaylara da sık sık bakıyorum.

Görünen o ki…

Artık bu suçlar, münferit değil sistematik hâle gelmiş büyük bir sorun.

Üstelik bu hırsızlık vakaları, yalnızca Londra ile de sınırlı değil.

Bugün Avrupa’nın pek çok ülkesi bu sorunla boğuşuyor.

Bu tablo, bir metropolde yaşamın kaçınılmaz risklerinden biri gibi görünse de…

Kıyas yapıldığında şaşırtıcı bir gerçek ortaya çıkıyor:

Türkiye’nin büyük şehirleri, özellikle de İstanbul, Ankara ve İzmir, birçok Avrupa başkentine göre daha güvenli.

İronik değil mi?

Türkiye yıllardır Batı basınında çoğunlukla siyasi tartışmalarla ve güvenlik eleştirileriyle yer alıyor.

Ancak sokak gerçeği bambaşka.

Gecenin bir vakti…

İstanbul’da bir semtten diğerine yürüyebilen ya da telefonla rahatça konuşabilen insan sayısı hiç de az değil.

Evet, Türkiye’de de suç oranları var, hatta bazı bölgelerde yüksek.

Ancak büyükşehirlerde bile organize kapkaç çeteleri, motosikletli hırsızlar ya da gündüz vakti aleni suç işleyen gruplar, Londra’daki kadar yaygın değil.

Belli ki Londra’da bu sorunun birden çok dinamiği var.

Özellikle küçük suçlarda yetersiz müdahaleler, suçluların cesaretlenmesine yol açıyor olabilir.

Böylesi bir destinasyonun…

Böyle olaylarda yetersiz kalışı…

İnanın içler acısı.

Umarım Londra, tekrar güvenli bir şehir olabilir.