Macron’a Brigitte Tokadı
Uçaktasın. Yanında eşin Brigitte. Kafanı çeviriyorsun… Ve aniden bir el hareketiyle yüzüne hafif bir itme-tokat karışımı bir temas geliyor.
Şaka mı? Ciddi mi? Bilinmez. Ama Macron’un tedirgin bakışları, olayın eğlenceli bir ev içi oyundan biraz uzak olduğunu söylüyor.
Sonrası daha da ilginç: Uçaktan inerken Macron eşine kibarca kolunu uzatıyor. Brigitte? Görmemiş gibi yapıyor. Devlet protokolünün ortasında “Kolum boş kaldı Brigitte” bakışları…
Düşünebiliyor musunuz? Nükleer silah düğmelerine erişimi olan bir adam… AB’nin vitrini… Ama eşiyle yaşadığı gerilim, uçak içinde HD kalitede yayında!
Görüntüler yayılınca sosyal medya çıldırdı: Macron ile alay edenler, Macron ile alay edenlere tepki gösterenler, Brigitte’e destek olanlar, Macron’a destek olanlar… Aman aman aman… Kimse hiçbir konuda uzlaşamadı ama şu bir gerçek; Arjantin’in Patagonya yaylalarından Uzak Doğu’nun yağmur ormanlarına kadar dünyanın her yerindeki insanlara bu video bir şekilde ulaştı.
Demek ki bu magazin işleri tüm dünyada ilgiyi bir şekilde çekmeyi başarıyor… Ama asıl mesele şu: Ev içi tartışma evrenseldir. Saray da olsa, apartman dairesi de olsa… Eşinden fırça yemek her erkeğin kaderidir.
Bu olay bir şeyi daha gösterdi: Dünya lideri olsan ne olur? Eşinin bazen bir bakışı, bir hareketi seni kediye çevirebilir…
Brigitte belki sinirlendi, belki şakalaşıyorlardı bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Açıkçası bizi de çok ilgilendirmez. Ama Macron’a bir tavsiye verebilirim. Hanım köylülük mutluluktur…
Turizmci Mutsuz, Sanayici Mutlu
Kurban Bayramı tatili resmi olarak 5 gün. Ama bazı gönüller hiç yetinmiyor. "9 olsun, 10 olsun, 11 olsun" diyenler var. Hatta "Bayramla birlikte yıllık izni birleştirip memlekette evi boyayayım" hesabı yapanlar, çoktan valizini hazırladı bile.
Elbette tatil güzel şey. Dinlenmek herkesin hakkı. Elbette insanlar yazın denizin kumun güneşin keyfini çıkarsın. Elbette turizmci de kazansın, turizm bölgesi esnafı da… Ama unutulan bir şey var: Bu ülkenin üretmeye ihtiyacı var. Biz petrol, doğalgaz zengini bir ülke değiliz… Sanayi çarklarının dönmesine, bantların çalışmasına, makinelerin susmamasına… Uzun bayram tatillerine alışmıştık yıllarca. Ama kabul edelim uzun tatillerin faturası bazı sektörlerimiz için çok ağır oluyor.
9 günlük tatiller, özellikle üretim odaklı sektörlerde zincirleme durmalara sebep oluyor. Bir fabrika durmuşsa, onun tedarikçisi de duruyor. Nakliye aksıyor, montaj gecikiyor, ihracat bekliyor.
Biz toplum olarak çok farklı dinamiklere sahibiz. Özellikle kentli kesimin çok ama çok büyük bir kısmı aslında gurbette. 2. Kuşak hatta 3. Kuşak kentli ailelerin dahi Anadolu'daki bağları hala çok taze. Bayramlarda birlikte olmak, kent yaşamının getirdiği zorlu koşulları bir nebze unutmak istiyorlar. Hakları… Ancak gelin görün ki hayatın gerçekleri, ekonominin acımasız çarkları var… Dönmek zorunda… Ezcümle… Farkındayım, bayram tatili kimseleri mutlu etmedi ama artık böyle kısa tatillere alışmamız, planlamalarımızı buna göre yapmaya başlamamız gerek…
Sezon Arası Değil, Sezon Muhasebesi
Haziran geldi. Kamera kapandı, mikrofon sustu. Bizim YouTube kanalında sezon arası başlıyor…
Ama bu bir "hadi dağılıyoruz" tatili değil. Bu bir içe dönme mevsimi. Yorulduk. Hem de çok. Toplumun her kesiminden insanlar ağırladık. Fikrini, derdini, hayalini konuşturduk. Biz sorduk. Onlar anlattı.
Bu sezon da çok şey öğrendik. Mesela, bir insanın kendini değerli hissetmesinin, yaptığı işe nasıl da yansıdığını… Eğer kişi kendine değer verirse, işine de kıymet katar. Sever. Sahiplenir. Daha iyiye taşımak ister. Bu işi “tıklansın” diye değil, “anlatsın” diye yapanlar bilir bunu.
Evet, bize televizyonlardan teklifler geldi. Ama kabul etmedik. Çünkü biz dijitalde içerik üretmenin anlamını biliyoruz. Büyük bir markanın çatısı altında değil, özgürlük alanında nefes alıyoruz. Biz sponsor gölgesinde değil, vicdan gölgesinde yayın yapıyoruz.
Röportajın ve bağımsızlığın tatlı zorluklarını da yaşadık. Kapısını çaldığımız ama açmayanlar oldu. "Olur" deyip dönmeyen danışmanlar da... Ama anladık ki; herkes konuk olmak zorunda değil. Tabii biz de herkesin kapısında bekleyecek değiliz…
Özellikle bu sezon bazı insanlar röportajlarımızı "küçük gördü". Varsın görsün. Kırdı mı? Evet… Üzdü mü? Hayır desek yalan olur. Ama vazgeçmedik. Biz küçük görmediklerimizle büyük şeyler anlattık. Yeni sezonda da aynı duruşla devam edeceğiz. Bu yüzden bazı kişilere artık teklif dahi etmeyeceğiz. Çünkü bu kanalın bir kimliği var. Biz günü kurtarmaya değil, yarına iz bırakmaya geldik. 10 yıl sonra biri açıp baksın, “Vay be, bu ülkede böyle bir dönem yaşanmış” desin istiyoruz.
Yani biz sezon arası veriyoruz ama ne duruşumuzdan ne kararlılığımızdan ne de söyleyecek sözümüzden taviz vermiyoruz.