O GÖRÜNTÜNÜN HİKAYESİ
İlim Yayma Ödülleri geçtiğimiz günlerde muazzam bir törenle sahiplerini buldu.
Bu törene imzasını atan videolardan birini çekmekse bana nasip oldu.
Baba ve oğul videosu…
Gelin şimdi size biraz bu videonun hikayesinden bahsedeyim.
Ödül töreni başlamadan saatler önce AKM civarına geldim.
“Fırsat bu fırsat” diye düşünüp; arkadaşlarımla bir kahve içerim, Taksim’de birkaç tur atarım, Papa trafiğine kalmam diye plan yapmıştım.
Nitekim plana sadık da kaldım ancak yolunda gitmeyen şey yağmurun beklenmedik bir anda bastırmasıydı.
Belki de biz o an yağmur yağmasını arzu ettiğimiz için bize öyle gelmişti, kim bilir?
Neyse…
Ödül töreni için önce fuayeye giriş yaptım.
Orada çok değerli isimlerle karşılaştım, ayaküstü sohbetler ettik.
Sayın Murat Ülker, bu kez elimde kamera yok diye bana takılırken aslında o gece, izlenme oranı 50 milyonun üzerine çıkan bir görüntüyü çekeceğimden benim de haberim yoktu.
Tören için salona geçmemiz yönünde uyarı geldi.
Böyle gecelerde bilirsiniz bir “yer kapmaca” başlar.
Adınıza yazılan kağıtlar koltuklara sıkıştırılır ve nereyi bulursanız oraya oturursunuz.
Benim de tam olarak başıma gelen buydu.
Bana ayrılan yer başka bir arkadaş tarafından “istimlak” edilince kendi başımın çaresine bakayım diyerek salonun en ucunda en önde, kısmen kör nokta olan ve kimsenin oturmak istemediği bir koltuğa yerleştim.
Velhasıl tören başladı.
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konuşmasını yaptı.
Ardından İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Bilal Erdoğan, kendisine hediye takdimi için sahneye çıktı.
Takdim yapıldı ve Sayın Erdoğan, oğlu Bilal Erdoğan’ı geceden dolayı tebrik etti.
Anlaşılan o ki bu tebriki duyunca Bilal Erdoğan da aynı nezaketle teşekkür etti ve babasının elini öptü.
İşte Sayın Murat Ülker’in “Bu kez elinde kamera yok” dediği gecenin tam da o anında…
Belki de son yılların en çok konuşulan ya da konuşulacak olan videosunu kayda almıştım.
Sizlere açık yüreklilikle söylemek isterim ki kendi mecramda içerik ürettiğim için belki de en mutlu olduğum anlardan biriydi.
Neden mi?
Çünkü bir kurumda çalışıyor olsaydım, o görüntü “yanlış anlaşılmalara yol açar” denilerek asla paylaşılmaz ve tarihin tozlu sayfalarında kalırdı.
Ama öyle olmadı.
Video o gecenin ve sonraki günlerin en çok konuşulan videosu oldu.
Cumhurbaşkanı kimliğinin yerine ‘baba’nın geçtiği o an…
Gece bitmiş, eve gidip kendime bir yorgunluk kahvesi yapmıştım.
Videoya ne metin yazacağımı düşünürken içeriği Instagram sayfama yükledim.
Paylaştıktan çok kısa süre sonra da video muhteşem bir izlenmeye ulaştı.
O an anladım ki bazen hayat, en unutulmaz kareleri hiç beklemediğiniz anda önünüze seriyor.
Ben sadece doğru yerdeydim.
Gerisini ise hikayenin kendisi yazdı…
GÖKYÜZÜNDE YENİ BİR ÇAĞ
Türkiye’nin insansız savaş uçağı Bayraktar KIZILELMA’nın görüş ötesi hava-hava füzesiyle jet motorlu bir hava hedefini başarıyla vurması…
Bu cümleyi okuduğumda, zihnimde iki sahne belirdi.
Birincisi, mühendislerin yıllardır üzerinde ter döktüğü hayalin somut bir başarıya dönüşmesi.
İkincisi ise dünya basınında bu haberin yarattığı dalgalanmanın ardında yatan şaşkınlık, merak ve ister istemez yükselen saygı.
Bu başarı, yalnızca bir füzenin hedefini bulması değil.
Türkiye’nin havacılıkta yeni bir sayfayı çevirdiğinin ilanı niteliğinde.
Üstelik o sayfa, artık sadece okuyanın değil yazanın da biz olduğumuzu gösteriyor.
Bugün dünyanın önde gelen savunma otoritelerinin dikkat kesilmesi boşuna değil.
Çünkü KIZILELMA, yalnızca bir savunma ürünü değil bir paradigma değişikliği.
Türkiye’nin mesajı açık:
“Biz artık havacılıkta takip eden değil yön veren bir ülkeyiz.”
Çok net vurgulamak gerekir ki…
Sayın Selçuk Bayraktar’ın ‘yapılamaz’ denilenlere karşı inadı, bugün Türkiye’nin havacılık tarihinde yeni bir sayfa açıyor.