Size Mübah, Başkalarına Günah mı?

Adem Metan
Adem Metan

Herkese merhaba.

YouTube kanalımda sezon finalini yaptık.

Yeni sezon için hazırlıklar sürerken ben de kendime vakit ayırıyorum.

Okuyorum, izliyorum, notlar alıyorum.

Biraz dinlenme, biraz düşünme dönemi…

Belki bir kitap olur, belki bir podcast serisi.

Ama mutlaka bir yerde anlatırım.

Gelelim, gündeme…

Fatih Altaylı’nın tutuklanmasının ardından bazı muhalif gazetecilerden tanıdık bir söylem geldi:

“İktidara yakın gazeteciler izlenmiyor, takip edilmiyor.”

Bu kadar net konuşmak kolay.

Ama kolay olan genelde doğru değildir.

Açık olayım:

Altaylı’nın tutuksuz yargılanması gerektiğini düşünüyorum.

Ama her olayda; hedefin iktidara yakın gazetecilere çevrilmesi…

İzlenme üzerinden meşruiyet inşa edilmeye çalışılması, doğru değil.

Evet, muhalif sesler dijitalde daha fazla duyuluyor.

Ama Türkiye, sadece sosyal medya değildir.

Facebook, hâlâ güçlüdür.

TRT, CNN Türk, A Haber; hâlâ milyonlara ulaşır.

Ensonhaber gibi mecralar, milyonlara bildirim gönderir.

“Sesin yüksek olması, sözün doğru olduğunu göstermez.”

Şimdi, samimiyetle soralım:

Ne zaman, farklı düşüneni dinlemeyi bırakıp yok saymaya başladık?

Muhalif gazeteci olmak meşruysa iktidara yakın gazeteci; neden ayıp?

Medya dediğimiz şey, bir bakış açısıdır.

Herkesin baktığı yer, farklı olabilir ama

önemli olan aynı yere bakınca birbirini düşman saymamaktır.

FOX TV ile CNN nasıl farklıysa Türkiye’de de çeşitlilik olmalı.

Ama bu çeşitliliğe tahammül etmek de demokrasinin parçasıdır.

Bugün, “Biz ve onlar” dili medyada da derinleşmiş durumda.

Her karşı görüş, bir tehdit gibi algılanıyor.

“Toplum bir korodur, tek sesle şarkı olmaz.”

Günün sonunda hepimiz, bu toplumun farklı yüzleriyiz.

Ve hep birlikte bu toplumun sesiyiz.

Biri eksilirse, ses tam çıkmaz.

Gerçek medya eleştirisi, karşısındakini susturmakla değil…

Onun da var olma hakkını, teslim etmekle başlar.

Tekrar soruyorum:

Size mübah olan, başkalarına neden günah?

BAKAN YARDIMCILARI GERÇEKTE NE İŞ YAPAR?

Türkiye’de bürokrasinin işi hakikaten zor.

Bir tarafta bulunduğumuz coğrafyanın getirileri…

Diğer tarafta halkın beklentileri.

Hakikaten yorucu ve uzun bir mesai getiriyor.

Bürokrasinin en büyük yükü ise şüphesiz bakanların üzerinde.

Peki, bu yükü hafifletmesi gereken kimlerdir?

Elbette, bakan yardımcıları

Dikkat ediyorum…

Özellikle pek çok bakan yardımcısı, işiyle ilgilenmek yerine…

Sıradaki bakan olmak için yarışa girmiş vaziyette.

Bakanlıklar, büyük oranda kilitlenmiş durumda.

Özellikle değişeceği konuşulan bakanların bakan yardımcıları, bakan olma ümidiyle…

Kendi lobilerini yapıyor.

Açık ve net çağrımdır…

Yetkililerin buna hızlı ve kesin bir çözüm bulması gerekiyor.

Karar verilmeli…

Eğer bu bakan yardımcılarının beklentileri karşılanıp bakanlık yolu açılırsa

Sonraki süreçte…

Her bakan yardımcısının bundan sonraki hamlesi de bu olacaktır.

Yani yeni bakan olma arzusu.

Aman dikkat!

Bu memleketin bakanlıklardaki koltuk kapmacaya ayıracak…

Ne vakti, ne de gündemi var.

NATO’DAN GERİYE KALANLAR…

Malumunuz hemen her yıl, NATO Zirvesi sonrası akılda kalan pek çok olay yaşanıyor.

Bu sene kendi favorilerimi müsaadenizle yazıyorum.

. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Macron’un üstünlük çabasını tek hamleyle bertaraf etmesi, kesinlikle bir numaram.

. Donald Trump’ın bulduğu her fırsatta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile konuşma çabası ve samimi tokalaşması ‘Dostum Trump’ın adeta bir tezahürüydü.

. Ukrayna lideri Zelensky’nin de 4 yıl aradan sonra ilk kez takım elbiseyle diplomatik bir programa katılması, Ukrayna-Rusya savaşının seyri açısından da dikkat çeken bir mesaj.

Hemen her yıl olduğu gibi bu yıl da Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO’da yoğun bir diplomasi trafiği yürüttü.

Üstelik bu zirve, önümüzdeki yıl ülkemizde yapılacak.

Bu kritik zirvenin Türkiye’de düzenlenecek olması ülkemiz açısından son derece kritik ve stratejik bir fırsat sunuyor.

Bu gelişme sadece sembolik bir mesaj değil…

Aynı zamanda Türkiye’nin jeopolitik konumunu ve diplomatik etkisinin de altını çizen önemli bir karar.