Teşkilat Gücü ve Siyasi Cazibe

Adem Metan
Adem Metan

Siyaset uzun bir yol…

Uzun bir yolculuk.

Zaman zaman farklı duraklarda inenler…

Farklı yol ayrımına gidenler.

Yolu tamamlamak istemeyenler.

Dediğim gibi uzun bir yolculuk.

Ve her politikacı, bu yolculukta kendi istikametini kendi belirleyecek.

Bugün, gündemimizde şüphesiz bu yol ayrımları yer alıyor.

Özlem Çerçioğlu’nun CHP’den istifa ederek AK Parti’ye katılmasının yankıları sürüyor.

Bu CHP için yenilgi midir?

Şüphesiz büyük bir kayıp, büyük bir yenilgi.

Çünkü ‘bitti’ denilen AK Parti bugün hala en büyük rakibine galebe çalıyor.

Uzun yıllardır Türk siyasetinde merkezi konumda yer alan AK Parti…

Son yerel seçimlerin ardından birçok çevrede “yorgun” ya da “zirveyi geçmiş” bir parti olarak tanımlandı.

Ancak siyaset, kısa vadeli yorumların değil, uzun soluklu dengelerin ve stratejik hamlelerin oyunu.

Nitekim bugün gelinen noktada, “bitti” denilen AK Parti…

Muhalefetin kazandığı büyükşehirlerde bile yeniden bir cazibe odağına dönüşebiliyor.

‌CHP'nin yönettiği belediyeler, siyasal değişimin dinamosu olarak görülüyordu.

Ancak bu yönetimlerin kendi iç dinamiklerinde yaşanan sorunlar…

Liyakat tartışmaları…

Kadro kayırmaları ve bazı ideolojik sertlikler…

Bu belediyelerde görev yapan ya da bu çevrede yer alan bazı isimleri farklı yönelimlere itti.

Elbette bu noktada devreye giren şey sadece siyasi taktikler değil.

Aynı zamanda kurumsal disiplin, aidiyet ve siyasi aidiyetin ötesinde “çalışabilme ortamı” arayışı oldu.

Nitekim AK Parti tüm bunlar için nokta atışı bir parti.

AK Parti teşkilatları ise tam da burada farkını ortaya koydu.

20 yılı aşkın süredir iktidarda olmanın getirdiği yorgunluk bir kenara…

Yerelde güçlü kalabilmiş, örgütlenme disiplini yüksek ve hala çekim gücünü koruyan bir yapıdan söz ediyoruz.

Kolay değil arkadaşlar.

Bir siyasi partiyi uzun vadede ayakta tutan şey sadece liderlik değil.

Bu tür sağlam teşkilat yapılanmaları.

Bu teşkilatlanmada en büyük pay da şüphesiz Sayın Erdoğan’ın.

Çünkü kendisi de böyle bir gelenekten geliyor.

Bugün, geçmişte farklı siyasal geleneklerden gelen birçok ismin AK Parti ile yakınlaşmasının altında da bu teşkilat gücü yatıyor.

Burada bir hakkı teslim etmek gerekir.

AK Parti, yerel düzeyde siyaset yapmak isteyen veya kamu hizmetinde daha etkin rol almak isteyen birçok isme hala “çalışılabilir” bir zemin sunuyor.

Bu zeminin içinde kurumsallaşmış bir hafıza…

Merkeziyle koordineli bir yerel yönetim deneyimi…

Ve en önemlisi seçmenle iletişim ağı bulunuyor.

Çerçioğlu’nun AK Parti’ye geçişini “siyasi hesaplarla saf değiştirme” olarak okumak bana kalırsa son derece yanlış.

Türkiye’de siyasal pozisyonlar değişkenlik gösterebilir.

Ama asıl belirleyici olan şey…

Bir partinin insan kaynağını nasıl yönettiği ve örgütlerini nasıl diri tuttuğu.

Bugün, CHP'nin elinde bulunan bazı belediyelerin içinden AK Parti’ye yönelik bir yönelimin oluşması…

Sadece muhalefet partilerindeki dağınıklığın değil.

Aynı zamanda AK Parti teşkilatının sürekliliğini ve kapsayıcılığını da gözler önüne seriyor.

“Biz bitti demeden bitmez….”

Bu cümlenin siyaseten karşılığını yaşadığımız günlerdeyiz.

AK Parti gündem belirliyor.

Yeni politikalar ortaya koyuyor.

Siyasete yön veriyor.

Ve en önemlisi hala cazibe merkezi.

Demek ki neymiş…

Siyasette "bitti" kelimesi fazla iddialıymış.

Hele ki köklü, örgütlü ve teşkilat gücü yüksek partiler için…

AK Parti örneğinde olduğu gibi…