Ankara'nın trafiği İstanbul'u geçti

Aslı Didari
Aslı Didari

Hafta içi, en son 8 yıl önce gittiğim Ankara'daydım.

Beni önce yan yana dizilmiş, insanın nefesini kesen dev plaza öbekleri karşıladı. 

Sonra da hiç ilerlemeyen Ankara trafiği ile tanıştım.

Sordum? "Ne oldu Ankara'ya böyle?"

Aldığım tüm cevaplar aynıydı...

Depremden sonra, çevre illerden ve hatta İstanbul'dan risk taşımayan büyükşehre göç artmış, araç sayısı ikiye katlanmış ve raylı sistem yetersiz kalmıştı.

Araştırdım; Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Eylül 2025 verilerine göre Ankara’da toplam kayıtlı motorlu kara taşıtı sayısı 2 milyon 949 bin 309 olmuştu. Araç sahipliği oranları da dikkat çekiciydi, her 2,1 kişiye bir motorlu taşıt düşüyordu.

Bu artış, şehir içi yollara, kavşaklara ve otoban bağlantılarına baskı oluşturmuştu.

Bir de tüm yollar şehrin merkezi Ulus ve Kızılay'dan geçiyordu. Eskiden bir yerden bir yere ulaşmak için avantaj olan bu yapılaşma, araçların artmasıyla birlikte trafik tıkanıklığına neden oluyordu.

Konuştuğum insanlar sabah ve akşam saatlerinde dışarıya çıkmaktan korktuklarını söylediler. Çünkü kısa mesafelerde ilerlemek bile 45 dakikadan başlıyordu.

Taksicilerde "bir söyle bin ah işit" durumu hakim.

En çok da merkezden Esenboğa Havalimanı'na raylı ulaşım olmamasından şikayet var...

Kısacası durum ortadaydı. Sakin şehir Ankara, düzenli şehir Ankara, binaları uzun olmadığı için ferah şehir Ankara, İstanbul'a dönüşmüştü.

AH ANKARA!

Sonuç olarak, bir zamanlar sakinliğiyle anılan Ankara, artan nüfus ve araç yüküyle artık büyük bir metropolün trafik sorunlarını yaşıyor. Altyapı yatırımları hızlanmadıkça, kent kimliğini yavaş yavaş kaybeden Ankara’nın İstanbul benzeri bir yoğunluğa sürüklenmesi ise an meselesi olarak görünüyor.