Aşk mı emek mi?
“Selvi Boylum Al Yazmalım” filmini bilmeyen yoktur.
1977 yılında Türkan Şoray, Kadir İnanır ve Ahmet Mekin’in rol aldığı bu filmin sonunda izleyici ikiye ayrılır.
Bir kesim, Asya’nın oğlunun babası olan İlyas’ı mı, yoksa oğlunun baba bildiği Cemşit’i mi seçmesi gerektiği konusunda farklı düşüncelere sahiptir.
Duygular, Asya’nın bir yanda hâlâ âşık olduğu ama geçmişte onu yarı yolda bırakmış İlyas’ı; mantık ise ona emek verip en zor gününde sahip çıkan Cemşit’i seçmesini söyler.
Cengiz Aytmatov’un eserinden Atıf Yılmaz’ın beyaz perdeye aktardığı bu filmi unutulmaz kılan, yazarından yönetmenine, oyunculardan müziğine kadar her unsurunun derinlikli ve değerli olmasıdır.
Bir de zihnimize kazınan şu ikilem vardır: "Aşk mı, emek mi?"
BU SADECE BİR SORU DEĞİL BİR SINAV
Aslında burada "Aşk mı, emek mi?" sorusu sadece bir film repliği değil, insanın yaşamı boyunca tekrar tekrar karşısına çıkan bir sınav.
Bazı filmler vardır, izleyip geçemezsiniz.
Bazı sahneler, bazı replikler ise zihninizde çakılı kalır.
Ve bazı soruların, yıllar geçse de cevabını hâlâ veremezsiniz.
“Selvi Boylum Al Yazmalım”, işte tam da böyle bir film.
Hayatta da bu böyle değil midir?
Duygularınızın sesini mi dinlemelisiniz, yoksa size karşılıksız emek vereni mi tercih etmelisiniz?
Bu unutulmaz film, izleyiciyi hâlâ ikiye bölüyor.
Ben, filmde Asya’nın yaptığı tercihi doğru bulanlardanım. Filmde Asya, tercihini emekten yana yaptı. Kalbi başka birini sevse de oğlunun geleceğini, huzuru ve vefayı tercih etti.
İlyas belki sürükleyici, sarsıcı, tutkuyla bağlı olduğu ama bir gün terk etme ihtimali taşıyan bir insan.
Bazen en büyük aşk, kalan olmaktır. Asla giden ve gitme ihtimali olan değil.
Peki ya siz bu soruya ne cevap verirdiniz?