Ayrılık bir çiçek olsa, ben 'bilbik' olurdum

Aslı Didari
Aslı Didari

Ayrılınca ne oluyor, biliyor musun?

İçin kuruyor.

Sen bir ağaçsın ve yaprakların kuruyarak dalından yere düşmüş gibi.

Bazıları ağacın tam dibindeki yumuşak toprağa düşer ve orada ıslanarak dağılır ya.

Sen bile kendini tanıyamazsın.

Ama bu hiç de umurunda olmaz.

Ağzında ekşi elma tadı. Geçmişin bulanık. Ve yarına dair heyacanın kalmamıştır artık.

Bir gün geçer elbet. Mevsimler değişir, belki de çiçek açarsın ama eski nar çiçeği rengin yoktur artık.

Bu kez belki yılda bir, 10 gün açan "kum zambağı" olursun.

Nadir, nesli tükenen ve değerlisindir.

Orada da değerini bilmeyenler üzerine basar geçer. Plaja gelenler üzerinde havlusunu kurutur, belki de.

Böyle yaşarsın.

Bir gün sık ağaçlı bir ormanda, bir gün saksıdasındır.

Peki sana sorsalar nerede yaşamak isteyeceğini…

Ne dersin?

Çocukların cıvıldadığı bir bahçede ortanca olmak mı? Bir mezarın üzerine dikilen gül goncası mı?

Ben “bilbik” olmak isterim. Açmamış, tomurcuk, çiçek goncası… "Gülün ilk hali" diye öğretmişti ortaokulda Türkçe hocam.

O zamandan beri bilbik olmak isterim.

Hep hayata yeni başlayan biri motivasyonu ile, güneşe yönelen ve gelecek vadeden bir çiçek olmak…

Büyüdüğünde çok güzel kokan, gösterişli bir gül olmanın de hayali içinde mutlu…

Dikenlerim de olurdu o zaman, çünkü bu hayatta bazen korunmak da gerek.