İsrail’in Araplara ilk kez yenildiği gün
7 Ekim 2023’te başlayıp iki yıl süren ve 70 bine yakın insanın hayatına mal olan korkunç Gazze katliamı İsrail ile Hamas arasındaki uzlaşma ile şimdilik sona ermiş görünüyor. Süreçten kimin kazançlı çıktığı uzun yıllar boyu müzakere edilecek gibi.
Dr. Ali Demirdaş’ın işaret ettiği gibi 10 binden fazla İsrail askerinin ölmesi, intihar etmesi ya da savaşamayacak hale gelmesi, İsrail’in dokunulmazlık algısının çökmesi, Batı’da İsrail’e hasım bir neslin yükselişi, ABD’de İsrail lobisinin güç kaybı ve Filistin’in Batı dünyasında hızla tanınması İsrail’i bu anlaşmaya zorladı. Lakin İsrail’in bir Arap ordusu karşısında ilk yenilgiyi tatması aslında yarım asır öncesine dayanır.
6 Ekim Yahudilerin en kutsal saydıkları Yom Kippur bayramıydı, Müslümanların takviminde ise Ramazan’ın 9’unu gösteriyordu. O gün Mısır, Devlet Başkanı Enver Sedat’ın iradesiyle İsrail’in “yenilmezlik” masalını Sina’nın kumlarında yerle bir edecekti.
Yıl 1967, Altı Gün Savaşı…
İsrail, bir kasırga gibi geçmişti Arap topraklarından. Sina, Golan, Batı Şeria, Gazze…
Mısır’ın kalbi bu yenilginin acısıyla kanıyordu. Kahire sokaklarında, Nil kıyılarında insanların kalbine 67’nin utancı bir hançer gibi saplanmıştı.
Enver Sedat Sovyetler’in füzeleri, tankları ve eğitimiyle donanmış Mısır ordusunu sessiz sedasız savaşa hazırladı. Ve o gün geldi.
6 Ekim 1973, saat 14.00…
100 bin asker, bin tank ve 220 savaş uçağı… İsrail’in Sina’daki kibir abidesi Bar-Lev savunma hattı kumdan kale gibi tuzla buz oldu. Mısır mühendisleri yüksek basınçlı su hortumlarıyla o “geçilmez” hattı birkaç saatte çökertti.
10 Ekim 1973 tarihli Milliyet gazetesi şöyle yazıyordu:
“Amerikan istihbaratına göre, Mısır savaşın ilk üç gününde Sina’ya 70 bin asker ve 800 kadar tank çıkarmıştır. Mısır’dan gelen haberlere göre, Arap birlikleri Sina’da 15 km. ilerlemişlerdir. Aynı kaynak 190’ıncı İsrail zırhlı tugayının tümüyle imha edildiğini açıklamıştır.”
Aynı günkü Hürriyet’in ilk sayfasında ise şu satırlar okunuyordu:
“Sina’da ilerleyen Mısır ordusu bir İsrail tugayını imha etti. Komutanı esir aldı.”
11 Ekim günkü Hürriyet ise şu manşetle çıkmıştı:
“Sedat: Araplar kurtuluş savaşı veriyor.”
Bu arada aynı gazete Mısır Genelkurmay Başkanı Sadeddin Şazlı’nın “Süveyş Aslanı” ve “Sina kaplanı” sıfatlarını aldığını yazmıştı.
İsrail Yom Kippur bayramının rehavetinde sadece 450 tank ve 8 bin askerle yakalanmıştı Sina’daki fırtınaya. İlk 24 saatte 200 İsrail tankı tahrip edildi. Mısır’ın Sovyet yapımı SA-6 füzeleri İsrail’in onlarca Phantom uçağını düşürdü.
Bu başarı Tel Aviv’de Ukrayna kökenli Golda Meir’in kabinesini sarstı. Genelkurmay Başkanı David Elazar’ın istifasını getirdi. Neticede İsrail’in yenilmezlik efsanesini sona erdirdi.
Kahire’nin göbeğinde yükselen ve Nil’in iki yakasını birleştiren 6 Ekim Köprüsü bu zaferin hatırasını dile getirir.
Fakat biliyoruz ki tarih tek bir günle yazılmaz.
İsrail iki gün sonra Sina’da karşı taarruza kalktı; lakin Mısır ordusu bu hamleyi de boşa çıkardı. 16 Ekim’de sonradan Başbakan olacak Ariel Şaron’un kurnaz manevralarıyla İsrail kanalın batısına sızmayı başardı ve Mısır’ın 3. Ordusunu kuşattı. Derken ABD’nin hava köprüsü 2.500 ton mühimmatla İsrail’in imdadına yetişti. Batı İsrail’den yana ağırlığını koydukça savaşın akışı değişti. 22 Ekim’de Birleşmiş Milletler’in ateşkes ilanıyla birlikte silahlar sustu ve üç gün sonra savaş sona erdi.
Kayıplar ağırdı: İsrail 2.500 askerini kaybetmiş, Mısır ise 5 bin ila 15 bin evladını toprağa vermişti.
Ne mi oldu sonra?
Enver Sedat altı yıl sonra, 1979’da Camp David Anlaşması ile Sina yarımadasını geri aldı.
İsrail “yenilmezlik” masalının kırılganlığını gördü; istihbaratını, ordusunu, kibrini sorguladı.
Aynı yıl gerçekleşen Arap petrol ambargosu Batı’ya diz çöktürecek, 1973 Petrol Krizi dünyayı sarsarken, petrol kuyularından yükselen alevler küresel ekonomiyi yakacaktı. Londra’dan New York’a sokaklar karardı; benzin kuyrukları Batı’nın kırılganlığını gözler önüne serdi. Fabrikalar stop etti, evler ısıtılamadı ve dünya İslam dünyasının gücünü ilk kez bu denli iliklerinde hissetti.
Öte yandan bu zafer Arap edebiyatına, şarkılarına, filmlerine ilham kaynağı oldu. Ümmü Gülsüm’ün sesinde, Mısır filmlerinde 6 Ekim’in ruhu canlandırıldı.
Kısaca 6 Ekim 1973’te Mısır’ın baskınıyla gerçekleşen savaş Orta Doğu’nun ruhunu, diplomasisini ve kaderini yeniden şekillendirdi.

