Nene Hatun aç kalınca İnönü’ye bana ekmek verin diye mektup yazmıştı
NATO Orduları Başkomutanı Amerikalı General Matthew Rigway 1952 yılında resmi bir inceleme yapmak üzere Erzurum’a gelir gelmez kahramanlığını vaktiyle gazetelerden okuyup öğrendiği Nene Hatun’un sağ olup olmadığını sorar. Yetkililer sorup soruşturur ve sağ olduğunu öğrenirler. Bunun üzerine General derhal bu muhterem kahramanı ziyaret etmek istediğini söyler.
O zamana kadar hiçbir resmi yetkili ziyaret etmiş değildir Nene Hatun’u. Dahası, arşivlerde karşımıza çıkan ve “açım, yardım edin, hiç olmazsa günde bir ekmek verin” diye yazdırdığı dilekçeler ve birkaç gazete haberi haricinde resmen görmezden gelinmiş olan bu 90’lık kahraman kadının evinin, daha doğrusu derme çatma kulübesinin kapısını kimse tenezzül edip çalmamıştır.
Osmanlı kuvvetlerinin Rus birliklerini girdikleri Erzurum kalesinden kovalamasına hizmet etmiş bulunan Aziziye destanının kahramanları 1930’lar ve 1940’larda çıkmış olan İsmail Habip Sevük ve Doğan Nadi imzalı birkaç söyleşi ve General Pertev Demirhan’ın sonuçsuz kalan raporu hariç gündeme dahi gelmemiştir.
Amerikalı General Ridgway büyük bir hürmetle elini öper Nene Hatun’un ve vedalaşırken kapının önünde beraberce bir hatıra fotoğrafı çektirirler. Çarşafa bürünmüş Nene Hatun kameraya dimdik bakarken, soldaki görevli mahcuptur her haliyle. Çünkü Nene Hatun’un evi göreni ağlatacak kadar fakirlik kokmaktadır.
General Ridgway’in “Siz böyle namı kıtaları aşmış üstelik bir kadın kahramanınıza böyle mi bakıyorsunuz?” sorusunu sorup sormadığını bilmiyoruz ama bu ziyaretiyle bizimkileri sormaktan beter ettiği kesin gibidir.
Neyse ki bu hadise bir dönüm noktası teşkil edecek, devletlularımız nihayet yollardan tezek toplayıp yakarak ısınmakta olan Nene Hatun’u keşfedecek ve 1955 yılındaki Aziziye zaferinin 75. yıldönümü törenine hususen davet edilecek, TBMM Başkanı Refik Koraltan tarafından taltif edilecek, kendisine az da olsa bir maaş bağlanacak, nihayet vefatından birkaç ay önce Türk Kadınlar Birliği tarafından “Yılın Annesi” seçilecektir. (Türkiye’de verilen ilk “Yılın Annesi” unvanı budur.)
Film mutlumsu bir finalle bitmiş gibi görünse de, Nene Hatun ve silah arkadaşları 1950’lere kadar birkaç gazete haberi hariç tamamen unutulmuşlar mezarlığına gömülmüş gibidir. Arada 4 lira aylık ve günde bir ekmek yardımı yapılmış ama hangi akla hizmeten bilinmez ekmek “yardımı” da belediye tarafından kesilmiştir.
Ve Nene Hatun 1943 yılında Aziziye tabyasındaki “silah arkadaşı” Kadir kızı Name hanım ile birlikte Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye bir mektup yazarak arz eder içinde bulunduğu acıklı vaziyeti. Bu bir devrin yüz karası mektubu ibret-i âlem için naklediyorum:
“Bizler Osmanlı-Rus harbinin Erzurum civarında Aziziye tabyasında vuku bulan meşhur savaşın kahramanıyız. (…) Bu ölmez zaferin yadigârı bizler, her birerlerimiz 90’ar, 100’er yaşındayız. Hiçbir sığınacak yerimiz ve tutunacak hiçbir desteğimiz yoktur. Belediyeden ayda 4 lira maaştan başka bir şey görmüyoruz. Geçen sene birer ücretsiz ekmek veriyorlardı, bu sene o ekmeğimizi de kestiler. Şimdi aç ve muhtaç bir vaziyetteyiz ve dileniyoruz da… Bizlere icab eden nakdî ve fiilî yardımın yapılarak bu çetin ve acıklı vaziyetten kurtarılmaklığımızı yüksek ve derin saygılarımızla diler ve arz ederiz.”
Dilekçe Reisicumhur İnönü tarafından incelenip Başbakanlığa havale edilmiştir ama oradan da bir sonuç çıkmamıştır. Tabii bu sırada gazetelerde İnönü’nün ressam İbrahim Çallı’ya 5 bin lira karşılığında yağlı boya tablosunu yaptırmak gibi “çok hayatî” meşguliyetleri olduğuna dair haberler çıkıyordu!
Öte yandan bu yazışmadan altı yıl önce, 23 Kasım 1937’de Erzurum Milletvekili Pertev Demirhan’ın kaleme alıp CHP Genel Sekreterliği’ne sunduğu raporda şöyle deniliyordu:
“O kahramanlık vakasından bu güne kadar yaşayan bu üç canlı yadigâra hayatlarının şu son senelerinde olsun sefaletten kurtulmak için herhangi bir tertipten, kabilse birer parça maaş bağlanmasını yüksek partimizin mürüvvetinden beklerim. Bu Türk milleti için adeta bir vicdan borcu sayılmalıdır.”
1937’den 1943’e kadar bağlanmayan maaşın sonradan bağlandığını sanıyorsanız aldanıyorsunuz. Nitekim tarihçi Nejat Göyünç küçüklüğünde Nene Hatun’u Erzurum sokaklarında kışlık tezek yapmak için sırtında teneke ile dolaşıp hayvan pisliği toplarken gördüğünü anlatmıştır.
Nene Hatun’un kadrini bilmek için bir Amerikalı generalin mi gelmesi gerekirdi?
Soru acı ama yerindedir.