Rıza Nur Mason muydu?
“Rıza Nur” deyince tüyleri diken diken olacak zat-ı muhteremlere hemen söyleyeyim ki, rahat olun, burada yayınlanacak olan belgeler sizi ilgilendirmiyor; bu yazıdan siz değil, daha çok muhafazakâr camia rahatsız olacak.
Ne yapalım ki tarih kimseyi memnun etmek zorunda değil. Olgular bazen sizin işinize yarar, bazen öbür tarafın. Tarihin derdi değildir bu. O kendi işine bakar.
Kimseyi doğrulamak veya yanlışlamakla mükellef emir kulu değildir tarih.
Tarihin gerçeklerine kızanlar da, sevenler de tarih ağacının gölgesinde kalmalıdır. Kılık değiştirip onun yerine geçmeye veya ona emir vermeye kalkanlar, er veya geç kaybedecektir.
Doktor Rıza Nur’u uzun uzadıya anlatmamıza gerek yok.
1879-1942. Cerrah, Türkolog, Lozan’daki ikinci baş delegemiz, ilk Milli Eğitim Bakanımız ve ilk Sağlık Bakanlarımızdan, Türkçü ve ilk yerli Türk Tarihi ciltlerinin yazarı…
Evlatlığı Nihal Atsız’ın yaptırdığı kabri Merkezefendi Mezarlığı’ndadır. Taşında “Türklük için yaşadı, öldü” yazmaktadır.
Mustafa Kemal Paşa ile yaşadığı anlaşmazlıklar sebebiyle Avrupa’ya gitmiştir. Vefatından 25 yıl sonra açılmasını vasiyet ettiği Hayat ve Hatıratım adlı kitabı resmi tarih yazımına alternatif bir bakış getirir ve Kemalist kesimi fena halde rahatsız eder.
Lakin bu yazıda işin orasında değiliz. Biz Zakir Avşar’ınki gibi Rıza Nur biyografilerinde tek kelime ile olsun bahsedilmeyen Masonlukla ilişkisini belgelerle ortaya koyacağız.
1980 yılı yaz aylarında “Kayışdağı Caddesi 147/2 Kuyubaşı Kadıköy” adresinde bulunan iki katlı sarı boyalı kâgir binanın çatı katında taba rengi eski bir bavul bulunur. Yılmaz Önce adlı eski bir Mason'a ait bulunan ev kiraya verilince kiracı bavulu bulup ilgililere haber verir ve böylece Murad Locası’nın bütün sırları ortaya dökülür. Sultan V. Murad’ın Masonluğundan başlayın, Cumhuriyet gazetesinin kurucusu ve sahibi Yunus Nadi’ye kadar yüzlerce belge ortaya saçılır.
Bunlar 2005 yılında özel bir baskıyla Masonlara dağıtılan kitapta toplanır. Fakir de bir sahafta Belgelerle Murad&Murat adlı kitapla karşılaştığında bu kadar değerli bir eserin elinde olduğunu bilmiyordu.
Özellikle Dr. Rıza Nur’un Masonluğa girişinden istifasına kadarki belgeler çarpıcıydı.
Ziya Gökalp’ten sonra Türkçülüğün ideoloğu diyebileceğim Rıza Nur’un Cumhuriyet'in ilanının hemen ardından Masonluğa girmek için başvurması ve kabul edilmesi, Masonluk yemini, 1926 yılında Türkiye’den ayrılacağı günlerde istifası neresinden baksanız ilginçti ama nedense dikkat çekmemişti. Bunun sebebi de kitabın, Masonların has dairesinde kalmış olmasıdır.
İşte o belgeler:
Kitabın 56. sayfasında yer alan Rıza Nur’un Osmanlıca Mason olma talepnamesinin fotokopi ve çevirisi şöyledir (çevirideki hataları düzelttim):
“Adı soyadı: Doktor Rıza Nur
Baba adı ve mesleği: Mahmud Zeki -Kösele ticareti
Doğum yeri ve tarihi: Sinop 1294 (1878)
İkametgâhı: Vaniköy
Beşeriyetin hürriyet ve faziletine hâdim olduğunu vicdani bir kanaatle anladığım Hür Masonluk Cemiyeti'ne dahil olmak istiyorum. Hüviyetimi balada (yukarıda) ve diğer sahifelerdeki suallere verdiğim cevaplarda arz ettim. Muktazi (gerekli) muamelenin icrasiyle bu mukaddes cemiyete kabulümü rica ederim.
27 Teşrinievvel 1339 (1923)”
Kitabın 62 ve 63. sayfalarında yer alan Osmanlıca belgenin fotokopi ve çevirisi ise şöyledir:
“EVRENİN ULU MİMARI ONURUNA
28 Kasım 1339 (1923)
Sayın Murad Locasına
Saygıdeğer Üstat ve Kardeşlerim
Milletvekili Rıza Nur adlı harici (Mason olmayanlara böyle derler-MA) Sayın Locanıza dahil olmak için İstek Belgesi vermiş olduğu beyanıyla Türkiye Büyük Doğusu’na göndermiş olduğunuz 2 Kasım 1339 tarih ve 2 numaralı levhanız alındı.
Araştırma sonucu, adı ret, çıkarılma ve ertelenenler arasında olmadığından soruşturma yapılarak sonucun bildirilmesini kardeşçe selamlarımızın kabulünü rica ederiz. İmza.”
Sayfa 80-81’de ise Rıza Nur’un yemin metni yer almaktadır. Yeminde Masonluk sırlarını gerçek bir Mason'dan başkasına açıklamayacağı, Mason kardeşlerini seveceği, Masonluğun korunması için gerekirse hayatını feda edeceği, sözünü tutmamaktansa ölmeyi yeğleyeceği gibi ilginç ifadeler yer almaktadır. Altında ise 22 Kânunuevvel, yani Aralık 1339 (1923) yazmakta ve “Doktor Rıza Nur” imzası bulunmaktadır.
Sayfa 147’de 20 Aralık 1926 tarihli ve TBMM antetli son belgeyle karşılaşırız: Rıza Nur istifa etmektedir. Metin şöyledir:
“Pek muhterem Üstadım efendim
Kesret-i meşguliyet (iş yoğunluğu) ve bahusus Murad mahfil-i muhteremenin açık bulunduğu mevsimde Ankara’da bulunacağım cihetle mahfile muntazaman devam edemeyeceğimden mahfil-i muhteremden maatteessüf istifaya mecbur kaldığımı arz eder ve umum kardeşlerime takdim-i ta’zimat-ı mahsus eylerim (özel saygılarımı sunarım) muhterem ve aziz Üstadım efendim.
İstanbul mebusu Doktor Rıza Nur (imza)
İlave: Mahfil-i muhteremeden bir güceniklik vesaire cihetinden ayrılmayıp ancak sebeb-i maddiyeye müsteniden ayrılacağımdan heyet iğramına mahall olmadığı ayrıca maruzdur Üstadım efendim. (imza)”
(Not: İlave kısım kitapta çevrilmemişti, ben çevirdim.)
Rıza Nur, maddi gerekçelerle Murad locasından istifa etmiştir. Belgelerle Murad&Murat adlı kitapta, istifasının kabul edilip edilmediği ile ilgili bir bilgi yoktur. Zaten aynı yıl yurt dışına çıkmış ve 1938 yılına kadar kalmıştır. Atatürk’ün ölümünden sonra Türkiye’ye dönüp, son 4 yılını daha çok yazarlık ve yayıncılıkla geçirmiştir.
Hatıratında her ne kadar yer yer Masonluğu ve İttihat ve Terakki’nin Masonluğa yakınlığını eleştirmişse de hayatındaki bu Masonluk parantezi, yeni soruları beraberinde getirmektedir. Acaba neden girmek istedi ve neden istifa etti?
Umarım bu soruların cevaplarını da bir gün buluruz.



