Siyonizme kafa tutan Macaristan ve Mısır aynı gün nasıl cezalandırılmıştı?
Yahudi yazar Jacob Cohen, X platformunda dolaşan bir videosunda “Sayanim” diye korkunç bir kavramdan bahsetmiş.
Cohen‘in demesi o ki, dünyada toplumların en üst katmanlarına yerleşmiş ve yaşadıkları ülkelerin vatandaşı olan on binlerce Sayanim yani Yahudi casus mevcuttur. Bu casuslar ticaret, sanayi, sanat ve medya alanlarında emir ve talimatları doğrudan doğruya Mossad'dan alıyormuş.
Bu aslında daha önce de dile getirilen bir malumat. Louis Marchalko adlı Macar Yahudisinin Cihanı Yutmaya Hazırlanan Sinsi Canavar Yahudi adlı kitabı 1971 yılında Sebil Yayınevi tarafından Türkçeye kazandırılmıştı.
Marchalko’ya göre modern medeniyet siyasî ve iktisadî bakımdan kilit konumlardaki adamlar tarafından yönetilir. Yahudiler işte bu kilit noktaları ellerinde tutmayı ve siyasî iktidarı ele geçirmek için ondan faydalanmayı daima bilmiştir.
Misal mi? Medyadan başlamak en doğrusu.
Dünya haber ajanslarının hemen hepsi birkaç Yahudi'nin ellerindedir. Bu demektir ki milyarlarca insan hep Yahudilerin lehine ve Yahudi milliyetçiliğinin faydasına haberleri takip etmektedir.
Sinema ve film endüstrisi, şimdilerde YouTube’tan Facebook ve X’e kadar milyarları kendisine bağlayan platformlar Yahudiler tarafından kontrol edilir.
Dokuma sanayii ve pamuk ticareti hemen her yerde Yahudilerin kontrolü altındadır.
Altın ticareti ve üretimi derseniz onların patronu da ya Rothschild, ya Morgenthau veya Schiff’tir ki cümlesi Yahudi patronlardır. Güney Afrika’daki bütün mücevherlerin üretim ve dünyadaki ticaretini Oppenheimarlar ellerinde tutmaktadır.
Nikel madenini kontrol eden Lord Melchett (Alfred Mond) iken buğday ticareti Louis Dreyfus’ün elindedir ki ikisi de Yahudi'dir. (s. 271 vd.)
Peki sistemden kaçmak veya bağımsız kalmak isteyenlerin başına ne gelir?
Macaristan örneği bu bakımdan çok enteresandır.
1956 yılının Ekim ayında Macaristan ihtilali başlar. Macarlar ayaklanır. İsyanları yalnız Sovyetler Birliği’ne karşı gibi gösterilse de gerçekte hem kapitalizme hem de komünizme isyan ettikleri gizlenir. Macar ihtilalinin gerçekte ülkeyi avuçlarına almış ve Bolşeviklerle işbirliği halindeki Yahudi oligarşisine karşı patlak verdiği gerçeğinin üstü kapatılır.
Louis Marchalko’ya bakılırsa “Bu hürriyet mücadelesi Dünya Hakimlerine (yani Yahudilere) karşı girişilen ilk hakiki ihtilaldi.” Çünkü “Macaristan’daki Bolşevik terör rejiminin liderleri, polis ve ordunun kilit noktalarındaki adamlar hep Yahudi idi. Zulmün başlıca karakteri Yahudi olup ancak bazı Slav-Bolşevik hususiyetleri gösteriyordu.” (s. 321)
Şu açıktı: Macaristan 2. Dünya Savaşı sonunda Bolşevik yani komünist örtüsü altında adeta bir “Yahudi devleti”ne dönüştürülmüştü.
Macar ihtilali esas olarak millîydi. Moskova’nın zulmüne de, BM’nin köleliğine de isyan ediyordu. Ancak bu bağımsız yol onların ne İsa’ya ne Musa’ya yaranamaması gibi tehlikeli bir noktaya sürüklenmesine yol açıyordu. O devirde ‘bitaraf’ olmak ‘bertaraf’ olmak manasına geliyordu. Nitekim bozuk para gibi harcanacaklardı.
İşe bakın ki tam bu sırada Mısır’da Nasır yönetimi de bağımsızlık için çırpınıyordu. Mısır; İngiltere, Fransa ve Amerika’dan yani Hür Dünya denilen ve başını ABD’nin çektiği Batı bloğundan kurtulmak için didiniyordu. Macaristan ise tersine adına Demir Perde ve Varşova Paktı denilen SSCB’nin başında bulunduğu Doğu bloğunun elinden kurtulmak için canını dişine takmıştı.
Lakin dünya ikiye ayrılmıştı. Macar halkının Doğu yarım küreden, Mısır halkının ise Batı yarım küreden ayrılmak istemeleri aynı günlere denk gelmişti. Bu yüzden 1956 Ekimi iki bloklu dünyanın teste tabi tutulduğu iki kanlı denemeye sahne olacaktı.
Yalta ve Potsdam anlaşmaları Gomberg planına göre zorla yaptırılmıştı. Dünya bölüşülmüş, sınırlar çizilmişti: Şurası Doğu idi, burası Batı. İki taraftan da maraza çıkaranlar cezalandırılacak, hâmileri ise buna göz yumacaktı.
Macaristan ile Mısır 1956 yılının yaramaz çocuklarıydı. Cezalandırılmaları yeni dünya düzeninin selameti bakımından şarttı.
Macar ihtilali veya hürriyet hareketi 23 Ekim 1956’da başladı. İsrail silahlı kuvvetlerinin Mısır sınırını geçtiği tarih ise bundan sadece altı gün sonraya, 29 Ekime denk geliyordu. Fakat aynı 29 Ekim günü Rus Kızıl Ordusunun Macaristan’ı doğu cephesinden işgal etmeye başladığını haber veriyordu ajanslar.
Aynı gün İsrail Mısır’a girerken Rus ordusu da Macaristan’a giriyordu. Çünkü her iki ülke de Yahudi aleyhtarı, yani antisemit ilan edilmişti. Cezalandırılmalıydılar.
Böylece dünyada barışı koruması gereken en etkili kurum olarak kurulan BM Macaristan’ın Yahudi aleyhtarı davranışlarının Ruslar tarafından cezalandırılmasını seyretmiş, Macar halkı tanklar altında ezilirken onlara “yardım etmemeye” karar vermişti. Aynı zamanda İngiltere ve Fransa da İsrail ile birlikte Mısır’ın Port Said limanını bombalamaya hazırlanıyor, Ruslar bunu seyrediyordu.
Batı dünyası Yahudi çıkarları söz konusu olduğunda Macarları satmış, İsrail’in yanında durmuş ve onunla birlikte Port Said’i bombalayarak Mısır’ın ve Nasır’ın karizmasını fena halde çizmişti.
Sözün özü, sözde anti-komünist olan Hür Dünya Macaristan’ın işgaline göz yumarak komünistlere yardım etmiş, Mısır’ın yanında gözüken SSCB ise İngiliz, Fransız ve İsrail kuvvetlerinin Mısır’ı işgaline razı olmuştu.
Yazarın hükmü şudur:
“Son iki bin senedir Yahudi zihniyetinin aşıladığı “kin” Dünya’dan kalkmadıkça atom ölümü korkusu ve ebedî kölelik bizimle daima beraber olacaktır.” (s. 327)