Üç büyükler Sultan Abdülhamid zamanında kurulmuştu

Mustafa Armağan
Mustafa Armağan

Türk spor tarihçiliğinde ağızlara sakız edilmiş bir laf vardır ama kelimenin tam anlamıyla ‘laf’tan ibarettir: Güya Sultan II. Abdülhamid devrinde spor baskı altında tutulmuştur.

Üstat Necip Fazıl, Sultan Abdülhamid aleyhine ortaya atılan her olumsuz iddiayı tersine çevirdiğimizde doğruyu bulacağımızı söyler ki bu, spora baskı yapıldığı iddiası için de pekala geçerlidir.

Futbolda “Üç Büyükler” diye anılan takımların kuruluş tarihlerine ve logolarına bakalım (Not: Sultan Abdülhamid tahttan 27 Nisan 1909’da indirildi):

1) Beşiktaş 1903 yılında hem de Sultan Abdülhamid’in sarayının dibinde, Serencebey’de hem de saraydaki paşalardan birinin oğulları olan Fetgeri kardeşler tarafından jimnastik kulübü olarak kurulmuştur. Herkes Beşiktaş’ın 1911 yılında futbola başladığını söyler ama Le Moniteur Oriental adlı İstanbul gazetesinde, 1906 yılında yani Sultan Abdülhamid tahttayken futbol müsabakalarına katılmaya başlamıştır (19 Kasım 1906). (Bkz. Vahdettin Engin, “Sultan II. Abdülhamid döneminde futbol”, Sultan II. Abdülhamid ve Dönemi içinde, 2014, s. 458-463.)

2) Galatasaray Kulübü, 1905 yılında Sultan'ın himayesindeki Galatasaray Lisesi talebeleri tarafından kurulmuş ve 1906-1907 yılında oynanan resmi İstanbul futbol ligine katılmış, Sultan'ın tahttaki son senesini yaşadığı 1908-1909 sezonunda ilk kez şampiyon olmuştur.

3) Fenerbahçe, 1907 yılında kurulmuş ve 1908-1909 sezonunda İstanbul futbol ligine katılmıştır. Bu durumda Fenerbahçe de ilk resmi maçlarını Sultan Abdülhamid zamanında oynamıştır.

4) Böylece üç büyük kulübümüz de Sultan'ın zamanında ve tabii onun müsaadesiyle kurulmuş, hatta ilk Galatasaray-Fenerbahçe “derbisi” de tahtta bulunduğu 1909 yılının Ocak’ında yapılmış, futbol faaliyetine iki yıl daha erken başlayan GS, bu maçı 2-0 kazanmıştır.

Böylece Sultan Abdülhamid, bırakın spora baskı yapmayı; jimnastik, halk sağlığı ve eğitim hayatına beden eğitimini sokmak gibi adımlar da atmıştır. Mesela 1903 yılında eskrim sporunu ülkeye getiren ve teşvik eden de odur.

Galatasaray Lisesi öğrencileri Sultan hazretlerine akrobatik yeteneklerini sergiliyor

Sultan Abdülhamid döneminde futbol maçlarının hafiyelerce takip edildiği ve baskınlar düzenlendiği söylenir öteden beri. Ama sorun ki neden?

Prof. Dr. Yiğit Akın, Gürbüz ve Yavuz Evlatlar adlı kitabında bu altı boş iddiaya usturuplu cevabı verir:

“Kalabalıkların bir araya toplanması gibi sebeplerin dışında, II. Abdülhamid’in beden terbiyesi ve spora şahsen karşı olduğuna dair hiçbir kanıt yoktur. Aksine beden terbiyesi ve sporun İstanbul’daki merkezi konumunda olan Galatasaray Mekteb-i Sultanisi Sultan’ın şahsi himayesi altındadır. Beşiktaş Jimnastik Kulübü de Abdülhamid’in en yakınındaki kişilerden biri olan Saray Nazırı Osman Paşa tarafından bizzat Sultan’ın kendisinden alınan özel izinle kurulmuştur.” (İletişim: 2004, s. 53-54)

Aynı iddiaya bu defa Melih Şabanoğlu gibi bir Galatasaray Lisesi mezunu da aynı netlikte ve daha ayrıntılı bir cevap vererek ‘Eğer bu iddia doğru olsaydı futbolcularının çoğu Müslüman olan Galatasaray (1905) ve Fenerbahçe (1907) kulüplerinin Sultan Abdülhamid devrinde kurulması mümkün olmazdı’ dedikten sonra hükmünü şu şekilde vermektedir:

"Hiçbir Müslüman'ın futbol oynaması önlenmemiş olduğu gibi Galatasaray'ın da tarih sahnesine çıkışı sarayca izlenmiştir, ama engellenmemiştir." (Kuruluş: Mekteb-i Sultani’den Galatasaray Spor Kulübü’ne, Vakıfbank: 2018, s. 160.)

İngiliz kulüplerinin Sultan Abdülhamid'in hafiyelerince takip ve taciz edilmesindeki sebep ise futbol oynamış olmaları değil, İstanbul’da bulunan İngilizlerin futbol adı altında başka işler çevirmelerine mani olmak içindir. Ne yani, canı boğazında olan bir devlet İngilizleri de takip ettirmeyecekse ne iş yapacaktı?

Bu arada Fenerbahçeli futbolcu Fuat Hüsnü’nün (Kayacan) takip ettirildiğini ve baskında yakalandığını Sultan'ın futbol düşmanlığına kanıt olarak gösterenlere şu kadarını söyleyeyim ki, bu meseleyi 1950li yılların sonlarında Hayat dergisine bizzat kendisi açıklamış ve futbol oynadığı için değil, “bir Türk nasıl olur da İngiliz forması giyer” diye sorgulandığını anlatmıştır.

Bir de ağabeyi Jön Türklerle yakın ilişki içinde olduğu için takip edilmiştir ki, bu da yine siyasî bir meseledir ve futbola düşmanlıkla hiçbir alakası yoktur.

Ah Sultanım, sana ne iftiralar atıldı ama yutmadık elhamdülillah.