Burak Yıldırım, Mehmet Yaşar Altundağ, Hasan Ayer, Sema Kızılarslan gibi genç aydınlar arasındaki X tartışmasını bir dostum gönderdi.
Dört genç insan arasındaki yazışmaları inceledim ve çok üzüldüm. İş çok belaltı noktalara inmiş ama olayın özünde bana göre maalesef bir mezhep ve kimlik savaşı yatıyor.
Bu dört insan birden benim bu teşhisimden rahatsız olsa da bana göre hakikat bu.
Sünni ya da özel olarak Sünni-dindar ailelerden gelenlerin Burak Yıldırım gibi genç Alevi aydınlarına otomatik olarak Esatçı, Baasçı, Kemalist damgasını yapıştırmasını doğru bulmuyorum. Bu sık sık yapılıyor.
Ayrıca Türkiye’de yaşamak durumunda olan Alevi kardeşlerimizin haklı Sünni korkusundan ötürü bir Laik-Sünni-Türk ideolojisi olan Kemalizme sığınmasını da anlamak gerekiyor.
Aleviler için CHP il-ilçe-belediye örgütlerinin de bir koruyucu liman işlevi gördüğünü unutmamak lazım.
Ayrıca parti örgütleri içindeki Sünni CHP’lilerde de hep alttan alta, derinlerde bir Alevi düşmanlığı olduğu gerçeği Türkiye’de herkesin bildiği bir sırdır.
Aleviler CHP örgütlerinde çok çok güçlü olduğu için Alevilere yalakalık eden Sünni-Kemalist CHP’liler bile baş başa kalıp, içki masasına oturduğunda hemen “CHP’yi Aleviler ele geçirmiş, partimiz işgal edilmiş arkadaş. Her yerde Erzincan, Sivas, Malatya, Dersim vs bıktık bu Alevi tiplerden” diye konuşurlar.
Bunu da en iyi CHP’li Aleviler bilir ama huzur içinde yaşamak için bilmiyormuş gibi davranırlar.
Laik-Sünni-Kemalistler bile böyleyken Sünni-dindarlar ile milliyetçi&muhafazakarlar&İslamcılar arasında Aleviler aleyhine çok daha büyük önyargılar olduğunu da biliyorlar.
Suriye’de Esat Ailesi ve Baas zalim diktatörlüğü ne kadar hakikat ise Orta Doğu Alevilerinin haklı endişeleri de o kadar hakikat.
Ayrıca bizim Cumhuriyet 1923’ten beri her zaman Sünni devlet hatta Sünnici devlet olmuştur.
Kemalizm de öz itibariyle tam bir Sünni ideolojisidir. 1982’de bile Suriye’deki Alevi yönetimine karşı Müslüman Kardeşler ayaklanmasının en büyük destekçisi Türk Ordusu ve Türk Devleti olmuştur. Behlül Özkan bilimsel makalesiyle bunun kanıtlarını ortaya döktü.
Dolayısıyla Alevi ve CHP’li kardeşimiz Burak Yıldırım’ın sert tepkilerini, endişelerini, kaygılarını bu tarihsel bağlamda görmek ve anlamaya çalışmak gerekiyor.
Mehmet Yaşar, Hasan Ayer ve Sema Kızılarslan bence çok daha anlayışlı ve yumuşak dilli olmalıydı.
Üç kıymetli genç yazarımızın da iyi bildiği gibi Cumhuriyet tarihinde tam 6 tane Alevi katliamı yaşandı.
Aleviler her zaman aralarında yedinci katliam da olabilir mi diye konuşurlar. Suriye olaylarından da ondan ötürü çok endişeliler. Biz Sünniler bu duyguyu anlayamıyoruz ve bence anlamaya da gayret etmiyoruz.
Öte yandan Burak Yıldırım kardeşimin Mehmet Yaşar’ın Kürt kimliğine yönelik imalarla dolu çirkin dilini de bir Alevi aydınına asla yakıştıramadım.
Her Sünni-Kürt insan Şafii geçmişten gelir. Nasıl bir Alevi aydını, Kürt ve Şafii kimliğini aşağılayabilir?
Maraş Alevi katliamına kontrgerilla örgütlenmesiyle imza atmış Sünni-Türk faşizminin aynı ırkçı dili bu.
Maalesef Alevi Burak Yıldırım, Kürt Mehmet Yaşar’a karşı Alevileri katleden Sünni-Türk faşizminin dilini kullanıyor. Şüphesiz Mehmet Yaşar da ona karşı hoyrat davranıyor. Bu manzara çok üzücü.
Sünni-Dindar-muhafazakar bir aileden gelen Hasan Ayer’e karşı da dışlayıcı ve aşağılayıcı dil kullanıyor Burak Yıldırım.
Hasan Ayer gibi Sünni-dindar ve Mehmet Yaşar, Sema Kızılarslan gibi Sünni-Kürt-dindar ailelerden gelen genç muhalif aydınlara maalesef Kemalist çevreler “İtirafçı” muamelesi yaptılar.
Bu insanlara “Aile geçmişinin iğrençliğini kabul et, öyle gel” tavrıyla yaklaştılar.
O yüzden şimdi bu genç muhalifler bu kolonyalist-sömürgeci aşağılayıcı Kemalist tavra isyan ediyor.
Bu üç insan tarzı genç muhalif aydınları bir Alevi aydını olan Burak Yıldırım gibiler de anlayamayacaksa yandık demektir. Maalesef burada karşılıklı anlayışsızlık var.
Sema Kızılarslan ya da diyelim kendi ailesinin geçmişini saklama eğilimindeki sunucu Kübra Parmaksızoğlu (Par) kendileri açılmış ve seküler yaşam tarzını tercih etmiş olabilirler ama bu yüzden bu açılmış kadınlardan tamamı başörtülü ve Sünni-dindar / İslamcı olan kendi ailelerine düşman olması beklenemez. Bunu beklemek, adeta itirafçı olmalarını istemek da başka tür bir faşizmdir.
Maalesef anaakım seküler “muhalefet” bunu yapıyor Türkiye’de.