Modern hayatın getirdikleri: Erkekler evlilikten uzaklaşıyor

Sevda Türküsev
Sevda Türküsev

Erkekler neden evlilikten soğuyor ve uzaklaşıyor. Bunlar modern hayat, modern ilişki adı altında bazı dayatmaların yapılmasıyla erkeklerin üzerinde oluşan bir durum.

Kadınlar evlenmek ister ve bu çok doğal bir duygu. Fakat kadınların modern dünya veya sosyal medyada kendilerini ifade etme şekillerini, erkekler üzerinde kurdukları önemli baskıları ortaya koymak lazım. Bu baskılar erkekleri evlilikten uzaklaştıran en önemli sebeplerin başında.

Modern ilişki, erkeğe “BİZ” değil tek taraflı bir istek listesi oluşturmaya başladı.

Benim yazdığım kitaplarda ve yaptığım programlarda sürekli üstünde durduğum konulardan birisidir bu.

Hani “Erkekler prenses mi oldu?” diye şimdi kadınlar kendi aralarında konuşuyorlar ya!

Hayır, erkekler prenses olmadı; erkekler olayı çözdüler ve sorumluluk almaktan vazgeçtiler. Çoğu erkekle konuşuyorum; bir ilişkide sürekli kadınların isteklerini yerine getirmekten yorulduklarını ve bunun karşılığında da olası bir problemde yine sürekli kendilerinin suçlu gösterilmesinden sıkıldıklarını söylüyorlar. İstisnalar kaideyi bozmaz, benim bu yazdıklarım modern dünya ve modern ilişkinin özellikle kadınlar üzerindeki dayatmasının sonuçlarıdır.

Kadını garanti altına alan dinimizdeki o mehir bile artık farklı boyutta konuşulmaya başlandı. Manevi bir tazminat, bir yatırım aracı gibi ortaya konulmaya başlandı.

Akabinde düğün masrafları ve düğünler için bitmek bilmeyen gösteriş merakları evlenecek çiftler arasındaki “BİZ” kavramı kaybolup, sadece tek bir tarafın istek ve arzuları konuşulmaya başlandı.

Eskiden çiftler, ellerindeki imkanlarla evlenirler ve evlendikten sonra birlikte bir şeyler yaparlardı. Şimdi her şeyin olması isteniyor ve sonra “Sen hallet” deyip, bir taraf arkasını dönüp gidiyor.

O an için halledilen şeyler evlendikten sonra borç olarak karşılarına çıktıkları zaman ayrıca yeni problemlerle baş başa kalıyorlar.

Sevgi çok önemli bir duygu ama erkeklerden sürekli jestler beklemek ve sürekli kadına yapacağı hediyeler veya jestleri adeta bir performansa bağlayıp yaptıklarına göre erkeğe yaklaşıp veya uzaklaşmak, sevgiyi gölgede bıraktığı gibi ortada bir sevgi de bırakmıyor.

Bu performansa göre erkek, yakınlık ve uzaklık olarak ödüllendiriliyor veya cezalandırılıyor.

En korkuncu da bu sosyal medyada sanki evdeki eşinden veya mevcut flörtünden çok daha iyisi vardır diye sadakat duygusu ve mahremiyet hiç ediliyor.

Sosyal medyanın içinde sürekli bir kıyaslama ve akabinde maalesef bir arayış başlıyor.

Bu erkekler için de geçerli fakat genelde sosyal medyadan daha fazla etkilenenler kadınlar olduğu için ve sosyal medyada eşini, kocasını, sevgilisini ve sevgilisinin ona yaptıklarını yani sevgilisinin performansını sürekli daha çok paylaşan kadınlar olduğu için bu noktada kadının bir kıyaslamaya daha fazla girdiğini görüyoruz. Otomatik olarak bir ilişkide olması gereken sadakat, sabır, sevgi, saygı gibi en önemli kavramlar ve duygular, maddeleşerek kıyasa giriyor. Ve akabinde bu duygular zedeleniyor hatta anlamını kaybediyor. Bir erkek, prenses olmayı hiçbir zaman istemez ama bu yükün altında kaldıkça evlenmekten soğudu ve evlenmek istemez hale geldi.

Yani aslında erkekler bundan on yıl öncesine kadar evlilikten kaçmıyorlardı. Süresiz nafaka veya boşanmalarda erkeğe çok fazla yüklenen yük, erkeği önce evlilikten ürküttü.

Sonrasında bu sosyal medyanın hayatımıza çok girmesiyle modern ilişkilerde kadının size anlatmış olduğum istek ve arzuları devreye girince, otomatik olarak erkekler sessizleşti, sakinleşti ve evlenmek istemiyorlar. Sonra kadınlar “Erkekler prenses oldu” diyor. Oysaki erkekler bu tablo karşısında geri çekilip evlilik dışı ilişkiler yaşayıp, hiçbir sorumluluk almak istemez hale geldi! Zaten modern yaşam adı altında kadına evlilik öncesi birliktelik bir güzel benimsetildi. Erkek “Zaten ben ilişki yaşamak istedikten sonra zorlanmıyor hatta çocuk sahibi bile olabiliyorum. Evlenmeme ne gerek var?” pozisyonuna geldi.

Erkek, duygusal emeğini karşılığını ve beklediği saygı göremeyince “Neden evleneyim?” diyor.

O da bu sefer “Nasılsa bu olmazsa başkası vardır ya da daha iyisi vardır, boşanmakla uğraşacağına ilişki yaşarım, olmadı ayrılırım” kafasına geldi.

Nasıl ama özgür hayat ve serbest hayat, acı meyvelerini vermeye başladı öyle değil mi?

Peki; bunu kim yaptı? Maalesef kadınların modern ilişki ve özgürlük kavramları içinde erkeklerden talepleri ve istekleri karşısında aslında bunu kadınlar yaptı. Daha doğrusu kadınlara dayatılan bu savurgan ve sorumsuzca özgürlük kavramı üzerinden kadınlara bunu bir nevi yaptırdılar. Peki kadınlar bunun farkında mı, hiç zannetmiyorum.

Bu kimse evlenmesin anlamına gelmiyor ama bu kafalar devam ederse yarın bir gün boşanmalar daha da hızlı artmaya devam edip, evlilikler yok denecek kadar az kalacak.

En önemlisi mahremiyeti silah yapmamaktır. Erkeğe karşı gerek kadının fiziksel mahremiyeti gerekse duygusal mahremiyeti bir şekilde kıyas içine sokulduğu zaman otomatik olarak bu erkeğe karşı bir silah olarak tutulmuş oluyor.

Erkekler de bundan artık rahatsız olmaya başladılar.

Peki bunun ucu neye dayanıyor; tabii ki aile kurumunun içi boşaltılıp, maddesel bir şirket gibi görülerek ailenin yavaş yavaş özünden uzaklaşıp yok olmasına doğru gidiyor.

Erkekleri sürekli eleştirecek veya sürekli erkekleri yargılayacak istek ve arzu listeleri ile erkeklerin karşısına çıkarak geldiğimiz nokta bu.

Kadınları kimse korumayalım veya kadınlara pozitif ayrımcılık yapmayalım demiyor. Fakat kadınları korumak ekseninden çıkmış durumda. Kadınları korurken erkeğin saygınlığını ve erkeğin etkinliğini ortadan kaldırırsanız, erkeği sadece istek listelerini yapmak zorunda olan bir canlı gibi ortaya koyarsanız, aile kurumu diye bir şey kalmaz.

Kadınları koruyalım, pozitif ayrımcılık da yapalım ama kayırmayalım.

Sonuçta modern çağ veya modern ilişki diye adlandırılan bu dayatmalar ve algılar sonunda en çok zararı yine kadın görüyor.

Modernlik adı altında, feministlik adı altında erkeği ürkütüp sindiren kadın, netice itibari ile kendine bir eş veya bir arkadaş bulmakta zorlanıyor. Her ilişkide bir denge olmalıdır. Dengeleri böyle tek bir taraf üzerinde yoğunlaşıp bozarsanız otomatik olarak şu anda konuştuğumuz problemleri yaşıyor oluruz ve önlem alınmazsa daha çok konuşuyor oluruz!