Baharın Sesini Dinlemek: Kuşlar, Rüzgâr ve Biraz da Hikâyeler

Bazı mevsimler sadece havayı değil, insanın ruh hâlini de değiştirir. Bahar öyledir. Bir sabah pencereyi açarsın, içerideki ağır düşünceler bir süreliğine dışarı çıkar. Sokak daha ıslaktır belki, ama gökyüzü daha açıktır.

İşte tam bu ruh hâliyle izlenmesi gereken yapımlar vardır. Yani bağırmadan konuşan, coşmadan umut veren hikâyeler… Bu hafta önerdiğim dizi ve film, tıpkı bahar gibi. Sade, serin ama derin.

Dizi Önerisi: Detectorists (2014–2017 / BBC)

İngiliz kırsalında, metal dedektörleriyle define arayan iki dostun hikâyesi… Kulağa sıradan gelebilir ama değil.

Şöyle diyelim:

Hayatın içindeki en sessiz hazineyi – dostluğu, zamanı ve huzuru – anlatan bir şiir bu dizi.

Andy ve Lance, her hafta farklı tarlalarda dolaşır. Bazen bir çivi bulurlar, bazen boş bir kutu. Ama aslında aradıkları şey kaybedilmiş zamanlardır. Sakin ritmi, kuş cıvıltıları eşliğinde akan bölümleri ve harika müzikleriyle Detectorists, yavaş hikâyelerin ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatıyor.

Çay koyarak izleyin. Hızlı gitmeyin. Çünkü bu dizinin altın madeni, sessizliğin tam ortasında.

Film Önerisi: After Love (2020 / İngiltere)

Yönetmen: Aleem Khan

Mary, Dover’da yaşayan Müslüman bir İngiliz kadındır. Kocasının ani ölümünden sonra onun Fransa’da ikinci bir hayatı olduğunu keşfeder. Ve oraya, onun sırrına yürür. Ama film, bir öfke patlaması değildir. Tam aksine, sessiz bir yüzleşme, yavaş bir kabullenme, zor ama zarif bir yeniden doğuş hikâyesidir.

Dini, aidiyeti, kadınlığı ve kaybı büyük bir zarafetle işler. After Love, başroldeki Joanna Scanlan’ın olağanüstü performansıyla sizi kısa sürede sarsar. Ama ardından büyük bir huzur bırakır.

Bazı hikâyeler vardır, güneş gibi doğmazlar. Toprağı çatlatmaz, gürültüyle gelmez. Sadece yeşerirler. Sanki hep oradalarmış gibi. Tıpkı baharda tomurcuklanan bir ağaç gibi.

Detectorists ve After Love işte böyle yapımlar.

Bu hafta dünyayı biraz yavaşlatmak isterseniz, ekrana değil kalbe dokunan bu iki öneriyi kaçırmayın.

İyi seyirler.