Bir Mendilin Hikâyesi

Uhud Tekin
Uhud Tekin

Eskiden bir mendil sadece burun silmek için değildi.

Aşkın nişanesi olurdu,

Hasretin, vefanın, sabrın dili olurdu.

İnce ince işlenmiş çiçekler, her biri ayrı bir anlam taşırdı.

Bir genç kız, çeyizine işlediği o dantel kenarına hayalini katardı.

Ve her ilmik, sabrın, hayalin ve emeğin ta kendisiydi.

Bugün ise, mendil dediğimiz şey kartondan bir kutuda, seri üretimle yan yana dizilmiş; birbirinden farkı olmayan, anlamdan, hatıradan yoksun kâğıt parçaları.

Temizliyor ama duyguyu değil, sadece izi.

Kültürel el sanatları sadece estetik değil, kimliğimizin ilmik ilmik işlendiği aynalardır.

Bir ebru, bir çini, bir kilim deseninde; geçmişten geleceğe sessizce akan bir bilgi vardır.

Usta-çırak ilişkisinde aktarılan bu sanatlar, sadece el değil, ruh terbiyesidir.

Her şeyin otomatiğe bağlandığı, her şeyin birbirine benzediği bu çağda, insanın da içi birbirine benzer oldu.

Ruhlarımız fabrikasyonlaştı. Biz birbirinin aynı şekilde yapaylaştık.

Oysa Allah, sanatının nişanesi olarak her birimizi benzersiz yaratmıştı!

Film Önerisi: The Dressmaker (2015)

IMDb: 7.0

Yönetmen: Jocelyn Moorhouse

Oyuncular: Kate Winslet, Liam Hemsworth

Küçük bir kasabaya yıllar sonra geri dönen terzi Tilly, sadece zarif elbiseler değil; geçmişin acılarını, suçlamalarını, aşklarını da dikiş dikiş işler.

Moda burada silah gibidir. Her dikiş bir hesaplaşmadır.

Ve el işçiliği, bir intikamın ve özgürleşmenin aracı olur.

The Dressmaker, dikişin yalnızca kumaşa değil, insanın geçmişine de atıldığını gösteren, estetik anlamda da etkileyici bir yapım.

Belgesel Önerisi: Anadolu’da Konutun Öyküsü – Süha Arın

Yıl: 1980’ler

Tür: Belgesel / Mimari – Kültür

Süha Arın bu toprakların sessiz tarihini, duvarlara, pencerelere, taş yontularına sığdırabilen nadir belgeselcilerdendi. Onun eserleriyle tanıştığım da her şeye bakış açım değişti diyebilirim.

Anadolu’da Konutun Öyküsü serisi, sadece bir mimari anlatı değil, yaşam biçimimizin, doğayla kurduğumuz ilişkinin, insan olma hâlimizin belgesidir.

Anadolu’ya her köşeden bakabilen bu şaheser de her ev bir masal, her çatı bir dua gibidir.

Sadece taşlar konuşmaz, zaman da anlatır.

Ve buradan açıkça söylemek gerekir:

Süha Arın’ın yalnızca bu belgeselini değil, bütün eserlerini şiddetle izlemenizi tavsiye ediyorum.

Çünkü o, arşivlerde unutulmuş belgeleri değil, kalbimizde unutulmuş değerleri gün yüzüne çıkarır.

Son Söz: El Emeği, Gönül Meşgalesidir

Her dönemin mendili var.

Ama her mendil aynı değil.

Biri seni unutur, diğeri seni hatırlar.

Bugün bir çay içerken elindeki fincana bak.

Makine mi yapmış?

Yoksa biri mi işlemiş kenarına bir motif?

Çünkü insan bazen sadece içtiği çayın değil, onu sunduğu kabın hikâyesiyle de ısınır.

Kumaşın değeri metrekareyle değil, emeğiyle ölçülür…