Gölgeyle Işık Arasındaki Yer: Hikâyelerin Tam Orta Noktası
Bazen insan ne tam karanlıkta kalmak ister ne de büsbütün aydınlığa çıkmak. Orta bir yer arar; biraz düşünceli, biraz huzurlu… Gündüz uykusu gibi. Kitap arasında kurutulmuş bir yaprak gibi.
Bu hafta o “orta yerde” kurulmuş iki hikâye getirdim. Ne seni yorar ne de unutturur.
Sadece seninle yürür bir süre. Sessizce eşlik eder, sonra gider. Ama izi kalır…
Dizi Önerisi: The Shadow Line (2011 / BBC Mini Dizi)
Polisiye sevenler zor beğenir. Hikâye zekice kurgulanmadıysa ilk dakikalardan kapatırız. Bu dizi öyle değil…
Bir cinayet hem polis hem de suç örgütü tarafından eş zamanlı araştırılır. Ama burada karakterler “iyi adam” ya da “kötü adam” değildir. Herkesin bir gölgesi vardır ve hiçbir ışık onu tam yok edemez.
Başrolündeki Chiwetel Ejiofor (12 Years a Slave’den hatırlarsınız) hafızasını kaybetmiş bir dedektifi canlandırıyor. Her adımı sisli. Her bilgi, biraz daha karanlık.
Dizi kurgusal zekâsıyla büyülerken, ahlaki sorularla da seni yerinden kıpırdatır. İzledikten sonra sessizce oturur ve şunu sorarsın: “Doğru neydi? Yanlış neresiydi?”
Film Önerisi: The Painted Veil (2006 / ABD-Çin)
Yönetmen: John Curran
Başroller: Edward Norton, Naomi Watts
1920’ler Çin’indeyiz. Kolera salgınına yakalanmış bir köyde, batılı bir doktor ve eşi. Evlilikleri bir ihanete dayanıyor. Ama ikisinin de kendini kurtarmaya değil, yeniden tanımlamaya ihtiyacı var.
Doğanın ortasında, ölümle iç içe geçen bir hayatta, insanlar arasındaki duvarlar yavaşça çözülüyor.
Film; sadakatin, affetmenin, aşkın ve yalnızlığın en sade ama en sert hâlini gösteriyor.
Görsel anlamda büyüleyici, duygusal anlamda yıkıcı. Hem ruh hem göz için bir film.
The Shadow Line ve The Painted Veil, sınırların tam üstünde geçen hikâyeler.
İnsanların iyiyle kötü, aidiyetle yabancılık, karanlıkla ışık arasında gidip geldiği iki yolculuk.
Birini izledikten sonra daha çok susmak isteyeceksin. Diğerini izledikten sonra daha çok konuşmak.
Bu hafta seni orta yerde bekleyen bu iki hikâyeye davet ediyorum. Çünkü bazen hayatta ne tam gece vardır ne de mutlak gündüz. Ama tam o ikisinin arasında, çok iyi anlatılmış hikâyeler olur…