Fikirci Bey: ŞARK KURNAZLARI İLE MÜCADELE

Fikirci Bey: Gazetecilik adına ne yaptığını sorsanız kocaman bir sıfırdır yanıtınız. Ama adam gazeteciliği bırakın bir de örgüt liderliğiyle kocamanlaştırılıyor. Basit bir şark kurnazıdır halbuki..

Fikirci Bey: ŞARK KURNAZLARI İLE MÜCADELE

Fikirci Bey: ŞARK KURNAZLARI İLE MÜCADELE

Hiçbir ilke söz konusu değil. Siyasi tutarlılık kaygısı yok, ahlaki kaygı yok, öz eleştiri hiç yok da, geri dönüp söylediklerine/yazdıklarına bakıp “yahu, ben eskiden ne diyordum, şimdi ne diyorum” diye merak etmek de yok.

İstikrarlı oldukları bir nokta var: “Tayyip’i devirmek”. Bu konuda hiçbir sapma yok. Geri kalan her şey araçsal, her şey “teferruat”.

Günlerce Silivri önünde yatıp kalkanlardan birinin çıkıp; “Dün paşalarımıza haksızlık yapanlardan bugün hesap soruluyor” dediği yok. Çünkü onlar için paşalar da araçtı, kaygıları adalet değildi.

Dün “yazmadıkları kitap için hapis yatıyorlar” diye Ahmet Şık ve Nedim Şener için ortalığı ayağa kaldıranlar, bugün bunun hesabını soranlara küfrediyorlar. Çünkü Ahmet Şık ve Nedim Şener birer araçtı, kaygıları fikir hürriyeti değildi.

Neredeyse 15 yıldır “Fetoş” dedikleri, “Turkish Humeyni” dedikleri insan için ağlayacaklar, imza toplayacaklar. Çünkü Gülen de bir araç, kaygıları şeriat tehlikesi değil.

Neredeyse tüm devlet kurumlarını ele geçiren, yargıyı ele geçiren, doğrudan hükümeti devirmeye teşebbüs eden bir hareketi bize “masum bir sivil toplum örgütü” olarak yutturacaklar ve sivil topluma saldırı yapıldığı için ağlayacaklar. Çünkü sivil toplum da bir araç, kaygıları sivil siyaset değil.

14 Aralık’ta, göz altılardan sadece birkaç saat sonra, Pazar günü, tatil günü, acil bir iş için bile arayıp da bulamayacağınız insanlar; AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ve AB Genişlemeden Sorumlu Yetkilisi bir araya geliyorlar ve daha ne olduğu Türkiye’de bile anlaşılamazken, danışmanlarına bile sormadan, Türkiye’yi arayıp olayı doğrulatmadan yazılı açıklama yapıyorlar. Ne zaman öğrendiniz ne olduğunu, kime doğrulattınız? Metni ne zaman yazdınız? Kime danıştınız?

Belli ki olay senaryolu. Belki metin daha Cuma’dan hazırdı. Artık pek de hükümete sokulamadığı anlaşılan,  3. Sınıf emniyet paralellerinden aldığı istihbaratla yetinip 400 kişinin hapse atılacağını iddia eden Fuat Avni ciddiye alınmış ve açıklamalar önceden hazırlanmış. Tabi metinler daha önce paraleller tarafından yazılıp önlerine konmadıysa.

Avrupa’nın bu medya sevgisi ve süratli duyarlılığı da göz yaşartıcı, ama Cumhurbaşkanının söylediği gibi;  İsrail’in bir yıldır katlettiği gazeteciler için tek satır açıklama yok.

Yani AB için de medya özgürlüğü diye bir kaygı yok, her şey araçsal. Türkiye’nin IŞİD’a trenler dolusu silah götürdüğü iddiasına tek kare görüntü olmadan, bırakın çifte kontrolü, tek güvenilir kaynak bile olmadan inanan AB’nin, haberde güvenilirlik kaygısı olduğuna, ifade özgürlüğü kaygısı olduğuna inanmak güç.

Türkiye açık ve net bir algı operasyonuna tabi tutuluyor. İçeride zaten taraflar net de, dışarıda da artık görmezlikten gelinemeyecek kadar açık.

Hükümetin bu konuda acil adımlar atması, bu medya ablukasını kırması şart.

Neyle ve nasıl?

Tabi öncelikle mahkemenin ifade verme davetine icabet etmek yerine, iki gün polisi ev adresinde değil, gazete binasında bekleyerek “medya basıldı” imajını verme pususunu kuran medya çakallarının oyununa gelmeyerek. Batının uşağı birkaç şark kurnazını “terör örgütü yöneticisi” “seviyesine” yükseltmeyip, CIA’nin ikinci sınıf ebleh, şark kurnazı, paralı ajanı olduklarını göstererek. Asıl patronlarının kim olduğunu açığa çıkararak.

Dahasını Başbakanın sevgili basın danışmanları düşünsün.

twitter logo

twitter: @kalemciler

instagram kucukinstagram: @serkankalemciler