Sırrı Sakık yumruk sonrası konuştu

Sırrı Sakık, mezar tartışmalarıyla ilgili MHP'lileri kızdıracak sözler etti

Sırrı Sakık yumruk sonrası konuştu

Sakık, Samsun'daki yumruk olayına da değindi ve Samsun'da adaletin inşa edilemeyeceğini savundu.

BDP'li Sırrı Sakık, Akşam gazetesinden Nagehan Alçı'nın sorularını yanıtladı.

İşte o röportaj:

Sırrı Sakık, Ahmet Türk Samsun'da yumruklu saldırıya uğradığında yanı başındaydı. Önce olay sırasında polislere "şerefsiz" dediği için provokasyonla suçlandı.

Ertesi gün ise MHP'li bir belediye meclis üyesi üç yıl önce kaybettiği eşinin mezarını diline doladı. "Teröristlerin eşini buraya gömdünüz" dedi.

Cuma günü İstanbul'da bir araya geldik Sakık'la. Zor günler geçiriyordu, belliydi ama yine de her zamaki özenli görüntüsünü koruyordu. "Milano milletvekili" yakıştırmasını hak ediyorsunuz" dedim, "Biliyor musunuz, ben hep özenliyimdir. Evde tek başıma da olsam, şık giyinirim" diye cevap verdi ama ardından şunu eklemeyi de ihmal etmedi:

"Biz fikir adamıyız, böyle görüntüyle gündeme gelmek hoşuma gitmiyor, bize yakışmıyor." Sırrı Sakık ile Türk'e inen yumruktan başladık, mezar tartışması ile devam ettik. Başlamadan önce ben kahve o ise su istedi. "Siz kahve içmez misiniz?" diye sorduğumda "1985'ten beri ağzıma koymadım. Midemde sorun var. O nedenle sağlığıma hep dikkat ederim. Sürekli spor yaparım, kendime bakarım" dedi. "Ama" diye de devam etti, "2001'den beri sigara içmiyordum. Ahmet Türk'e yumruk inince bir tane yaktım!"

-Ahmet Türk'e Samsun'da atılan yumruktan sonra "Polis biliyordu ama önlem almadı" dediniz. Neden böyle söylediniz?

Çünkü gördüm. Olanları az çok tahmin etmiştim. Aslında Samsun'a niye gittiğimizi tartışmak lazım. Bu davanın Muş'ta görülmesi gerekiyordu. Güvenlik gerekçesiyle "olmaz" dediler.

-Neden Samsun?

Onlara sormak lazım. Gazi olaylarında da Uğur Kaymaz olayında böyle olmuştu. Uğur Kaymaz Kızıltepe'nin göbeğinde kurşunlanmıştı, davayı Eskişehir'de gördüler ve katillerin hepsi aklandı. Adalet Bakanlığı'nı aradık. "Yargıtay karar verir" dediler. Yargıtay Samsun'a ses çıkarmadı. Olayı parlamentoya taşıdık, feryadımızı duymadılar.

MAHKEMEDE HAYAL KIRIKLIĞI YAŞADIK

-Mahkeme etrafında özel bir güvenlik önlemi alınmış mıydı?

Adliyeye gittiğimizde arkamızdan "Niye geldiniz" sözlerini duydum. Polisi uyardım. Duruşmada tam bir hayalkırıklığı yaşadık.

-Neden?

Mahkeme başkanının mağdurların ailelerine davranışı çok ilginçti. 2 katili içeri getiriyorlar. 19 yaşındaki kardeşini kaybeden kız feryat ediyor. Mahkeme başkanı bağırıyor: Sus, Defol. Çıkarın bunu buradan! Mağdur avukatlarına karşı sürekli emir kipleriyle konuşuyordu.

-Siz mahkemelere alışıksınız. Bu alışık olmadığınız bir tavır mıydı?

Hiçbir yerde böyle bir şeyle karşılaşmadım. Şoke olduk. Zaman zaman salonu terk etmek zorunda kaldık. Olanları görünce umudumuz kırıldı. Artık adaletin orada inşa edileceğine inanmıyorum.

-Duruşma bittikten sonra dışarı çıktınız. Dışarıda neler yaşandı?

Çıktık, Sayın Türk basın açıklaması yapacak. Arkadan sesler, küfürler. "Bunları susturun!" dedim. Ama çok müdahil olmadılar. Mağdurların ailelerine bakmak için biraz geride kaldım. Döndüm ki birileri Türk'e saldırıyor. Hemen saldırganı etkisiz hale getirdik. Yere yıktık. Bundan rahatsız olan sivil polisler bize saldırdı. Telsizle makam aracımızın camını kırdılar. Şoför arkadaşımızın yüzünde darp izi vardı. ‘Şerefsizler' diye bağırdım. Bir de bu yüzden provokasyonla itham edildim. Oysa saldırı vardı ve gayriihtiyari bir tepki veriyordum.

-Yaşadıklarınızla ilgili bir şikayette bulunacak mısınız?

Mahkemeye gitmeyi düşünmedik. Bu işin arkasında kim varsa onun ortaya çıkması gerekiyor. Yoksa birinin mahkûm olması bir şey ifade etmiyor. Cinayeti işletenlerle sorgulatanlar bir olunca failler ortaya çıkmıyor. Samsun'a güvenlik gerekçesiyle taşıyorlar. Katilerin can güvenliğini koruyorsunuz mağdurlarınkini niye korumuyorsunuz?

RUHUNUN RAHATSIZ EDİLMESİNİ İSTEMEM

-Canınız geçen hafta sadece yumrukla değil, 3 yıl önce kaybettiğiniz eşinizin mezarıyla ilgili olarak da sıkıldı. MHP'li meclis üyesinin ‘terörist eşini Gölbaşı'na gömdüler' sözü üzerine ‘Cenazemi gerekirse Muş'a götürürüm' dediniz.

Bunu daha önce de yapmışlardı. Hatta 2009 yerel seçimlerinde kampanyaya dönüştürdüler. Eşimi defnederken evime yakın olsun istedim. Anadolu insanıyız, mezara sık sık gitmek isteriz. Akşamları gider mezar başında eşimle konuşurum. Sabah dua okumaya giderim. Onu Gölbaşı'na defnettik. Birkaç ay sonra ablamı kaybettik. Ablam "Beni de onun yanına gömün" demişti.

-Niye ablanızı Gölbaşı'na defnedemediniz?

AKP'li belediye başkanı yer vermedi. Dün beni aradı. "O günlerde beni MHP çok sıkıştırıyordu. O yüzden yer veremedim. Özür dilerim, hata ettim" dedi.

-Eşinizin mezarını Muş'a taşıyacak mısınız?

Bizim tercihimiz değil ama ruhunun bu kadar rahatsız edilmesini istemem. Birkaç gündür ruhum paramparça. Bu olay bizi çok üzdü. Eğer bundan nemalanmıyorlarsa çıkıp özür dilemeliler. Ama ne yazık ki bu erdemleri yok. Oysa günlerdir özellikle Karadeniz'den çok telefon geliyor. Mesela bu sabah biri aradı. Ağlıyordu. ‘Size dua ediyoruz' dedi. Gözyaşlarıma hakim olamayan biriyim. Ben de ağladım.

ÖZDİL VE COŞKUN'U OKUMAM

-Saldırı sonrasında genel olarak tek vücut bir tepki kanadı oluştu ama o kanadı Yılmaz Özdil bozdu. Saldırıyı gerekçelendiren bir yazı yazdı. Özdil'in yazısını nasıl buldunuz?

Valla sadece ona üzüldüm, acıdım. Bu, kafasının gerisindeki ırkçı söylemleri kağıda dökmektir. Bundan nemalanan kesimler var tabii. Onun için barışa atılan her adıma düşmanca tavır içindeler. Halkı da kışkırtıyorlar.

-Yalnızca Özdil değil, Ertuğrul Özkök de o yazıdan sonra Özdil'i destekleyen bir yazı yazdı.

Ertuğrul Bey ile zaman zaman görüşürüm. Saldırı sonrası beni de Sayın Türk'ü de aradı. Diyarbakır'a geleceğini söyledi. Özdil'in yazısı yoktu daha. Geçmiş olsun dileklerini iletti.

ÖZKÖK'ÜN YAZISI BENİ ŞAŞIRTTI

-O zaman yazıyı görünce çok şaşırmış olmalısınız.

Evet. Sadece o da değil. Hürriyet'te Rahmi Turan da Özdil'i destekleyen bir yazı yazdı. Hürriyet'in tavrı bizi çok yaraladı. Ama her şeye rağmen diyaloğa ihtiyacımız var. Yaraları kaşımaya kimsenin hakkı yok. Adı gazeteci olur, siyasetçi olur. Herkes o kirli paslı dilden kendini kurtarmalı. Sadece "farklılığım var" demek için bir yazı yazmak toplumsal dokuları zedeliyorsa herkesin dikkat etmesi lazım.

-Özdil'in yazısının farklı olmak için mi yazıldığını düşünüyorsunuz?

Eminim ki öyle. Tanıyoruz, biliyoruz. Hep bunlarla var olmaya çalışıyor. Birçok yazısını hiç okumam. Baştan ne için yazdığını biliyorum.

-Başka kimi okumazsınız?

İsim vermek istemiyorum.

-Mesela Bekir Coşkun?

Bekir'i de okumam. Bunların derdi barışa, huzura kavuşmak değil. Dertleri kendileri, köşeleri. Artık onlar için deniz bitti.

OPERASYON BAŞLARSA DEMOKRATİKLEŞME BİTER

-Güneydoğu'da askerin yeni bir operasyon hazırlığında olduğu iddia ediliyor. Böyle bir olasılık görüyor musunuz?

Bizi ürküten, korkutan bu. Eğer yeniden bir operasyon ile çatışma ortamına girilirse ne demokratikleşme ne de referandum süreci tartışılır.

-Operasyon başlarsa örgütün eylemsizlik kararına ne olacak?

Siz sürekli bir silahlı müdahalede bulunursanız örgüt nereye kadar duracak? Karşılıklı bir çatışma süreci yaşanır, birçok can yanar. Bir taraftan açılım, diğer taraftan operasyon, tutuklamalar... Bu nasıl iştir?

-PKK bir hazırlık içinde olabilir mi?

Her halükarda. Silahlı güçler piknik yapmak için mi dağdalar? Birileri onları yok etmek üzere gidiyorsa nereye kadar durabilirler?

KANDİL BARIŞ İSTİYOR

-Kandil barış istiyor mu ki?

Ben eminim ki istiyor. 30 yılını verdi bu insanlar. Siz 30 yıl dağda nasıl yaşayabilirsiniz? Mazoşist değil ki bu insanlar. Silahlı güçleri sürece dahil edecek yol bulmak lazım. Aleni şekilde oturup konuşmak şart değil. Bunun yöntemleri var. Niyet iyiyse muhataplar var.

-Açılıma girişilirken niyet iyiydi ama.

Gözüm, Sayın Başbakan ehliyetsiz cerrah gibi. Bütün yaralara neşter atıyor ama dikmeyi bilmiyor. Kürt sorununu getiriyor yanına Roman açılımını koyuyor. Çingene kardeşlerimizin sorunu ile Kürt sorunu bir değil.

-Neden değil?

Bu kardeşlerimizin Türkiye'ye gelişini biliriz. Oysa Türkler ve Kürtler cumhuriyeti birlikte kurdular. Romanların sorununu çözün ama hepsini yan yana getirerek bu iş olmuyor. Biz tüm halkların haklarını verilmesini istiyoruz ama ortalamayı bulmaya çalışarak değil.

MİLLİYETÇİLİĞİ SONRADAN TÜRK OLANLAR YAPIYOR

-Neden hak mücadelesinde yalnızca Kürtlerin sesi çıkıyor?

Diğerleri Kafkaslar'dan Balkanlar'dan gelip asimile olmuş. Ama biz olmadık. Hep isyan ettik. Bir halkın dilini, kültürünü yok sayarsanız. Bir insanı insandan saymamak öldürmekten beterdir. Bizi insandan saymadılar.

-Bu anlatıma göre diğerlerini de insandan saymamışlar. Reaksiyon neden sadece sizden?

Onlar asimile olmuş. Ben kendimi Türk hissediyorum derse biz ne yapalım? Zaten en çok düşmanlığı, milletçiliği de bu sonradan olmalar yapıyor. "Biz asimile olduk siz niye olmadınız?" diye.

TÜRKLÜK ÜST KİMLİK DEĞİL TÜRKİYELİLİK OLSA ANLARIZ

-Bir üst kimlik olarak Türklüğü benimseyemez misiniz?

Üst kimlik değil ki. Türkiyelilik olsa anlarız. Sonradan Türk olanların yaptığı verem olan birini sokağa tükürmesine benziyor. "Nasılsa ben verem oldum, herkes olsun" der gibi. İntikam duyguları ile hareket ediyorlar.

-Türk olmak virüs kapmak gibi mi?

Hayır, Türk kimliğine karşı değiliz ama mesela Karadeniz'de cinayet işleyenlerin vs kökenine bakın, çoğunda Türklük yoktur. Ben soy avcılığı değil, durum tespiti yapıyorum.

ŞEMDİN SAKIK'A ‘DİK DUR' DEDiM, DURMADI

-Kardeşiniz Şemdin Sakık size ağır suçlamalar yöneltmişti. Aranız düzeldi mi?

Ben hep kendisinin dik durmasını istedim. Ama durmadı. Bazı güçlerin etkisinde kaldı. Eminim o da yaptığı açıklamalardan mutlu değildir. Bir dönem Abdullah Öcalan ile ilgili kampanyaya başladı, sonra bana yöneldi.

-Aile içinde Şemdin Sakık'a nasıl bakılır?

Ailemiz ona başlarda sahip çıktı. Ama hep "dik dur" dedi. "Seni dağa götüren nedenleri unutma" ama o bunu yapmadı. Bu yüzden ipler koptu.