Taha Akyol: PKK ne istiyor

Taha Akyol: PKK ne istiyor

Gaziantep'te Karşıkaya Polis Karakolu yakınlarında bomba yüklü bir araç infilak etti. 9 kişinin hayatını kaybettiği patlamada, 64 kişi de yaralandı. Çalıntı aracın olay yerine patlamadan 4 dakika önce çekici ile bırakıldığı ortaya çıktı. Saldırıyı PKK'nın Diyarbakır kırsalı sorumlusu İrfan Amed kod adlı Mehmet Tahir Kılıç ve ekibinin planladığı belirlendi.

Bu korkunç saldırı sonrası Hürriyet yazarı Taha Akyol, PKK'nın ne istediğini, Sırrı Süreyya ve Ertuğrul Kürkçü'nün neden sessiz kaldığını yazdı. Akyol "İngiltere, İspanya gibi... Bizde de PKK demokrasiyi kabul etse, çözüm kolay olurdu, ayrılmaksa ayrılmak ama kansız!" dedi.

KURŞUN ASKERLERİN KINAMASINI BEKLEMİYORUM

Gaziantep katliamını BDP'deki kurşun askerlerin kınamasını zaten beklemiyorum. Ama farklı bir Marksist gelenekten gelen Ertuğrul Kürkçü ile Sırrı Süreyya Önder'in birkaç laf etmesi beklenmez miydi?

CHP Milletvekili Hüseyin Aygün, PKK tarafından kaçırıldığı zaman da susmuşlardı. Hüseyin Aygün, "Zazalar Kürt değildir" diyerek ve "Terör örgütü halka baskı yapıyor" şeklinde eleştiriler de yaparak PKK'yı kızdırmıştı.

Kürkçü ile Önder, bu işe karışmak istemediler diyelim...

KÜRKÇÜ VE ÖNDER NİYE SUSUYOR

Fakat Gaziantep'te, en kalabalık saatte bombalı araç patlatıldı, insanlar halk otobüslerinin içinde diri diri yandılar! Dördü çocuk olmak üzere 9 sivil can verdi, 17 yaralı hastanelerde... Toplam yaralı sayısı 52...

Bu olay karşısında susmanın insani, ahlaki, siyasi bir gerekçesi olabilir mi?!

Niye susuyorlar?

VİCDANLARI KABUL ETMEDİĞİ HALDE SUSUYORLARSA..

Eğer vicdanları bu katliamı onaylıyor da onun için susuyorlarsa, o mahalleye katılmanın vicdanları nasıl kör ettiğini gösteren vahim bir örnektir bu... Vicdanları kabul etmediği halde susuyorlarsa, o mahallede insanların nasıl susturulduğunu gösteren vahim bir örnektir bu!

HAK-PAR KINADI MARKSİSTLER TEK KELİME ETMEDİ

Hak-Par adlı Kürt partisi dün yayınladığı bildiride açıkça "Gaziantep eylemini şiddetle kınıyoruz" dedi, bu eylemlerin çözüm ve müzakereye değil, çözümsüzlüğe yol açtığını vurguladı.

PKK'ya sempatik bakan Marksist kökenliler ise tek kelime etmediler veya edemediler.

APO'NUN KOMÜNAL DEMOKRASİSİ(!)

Bu tablo PKK'nın nasıl bir 'düzen' kuracağının ön fotoğrafıdır. KCK Sözleşmesi ve 10. Kongre Kararları gibi birçok belgede bu totalitarizmi açıkça anlatıyorlar. PKK vahşeti karşısında susanlar, bugünkü Türkiye'de sahip oldukları özgürlüklerin hiçbirine sahip olamayacaklardır, Apo'nun "komünal demokrasi"(!) dediği Stalinist düzende.

AYRILMAKSA AYRILMAK AMA KANSIZ

Çağımızda bu sorunlar demokrasiyle hallediliyor, İngiltere, İspanya gibi... Bizde de PKK demokrasiyi kabul etse, çözüm kolay olurdu, ayrılmaksa ayrılmak ama kansız!

Fakat PKK Kürtlere güvenmediği için onları totaliter bir fanusa kapatmak istiyor, "öz savunma güçleri" denilen silahlı komiserlik sistemiyle. Çözümün önündeki engel budur.

HİNT-PAKİSTAN AYRILMASI GİBİ FACİA OLUR

Bu engel yüzünden önümüzde zor yıllar vardır! Duygusal kopuş iki taraflı derinleşmektedir! "Bin yılık kardeşlik, et tırnak, kimse ayrılmak istemiyor" gibi güzel sözler, evet 'bin yıldan beri' doğrudur ama ne ölçüde geleceği yansıtıyor?!

"Sağduyu" çağrıları aslında bu konuda kaygının ifadesidir. Türk ve Kürt kitlelerin sağduyuyu kaybetmesi, Yugoslavya'ya bile benzemez, 2.5 milyon insanın karşılıklı öldürüldüğü Hint-Pakistan ayrılması gibi korkunç facialara yol açar.

BAŞBAKAN MUHALEFETİN KAPISINI ÇALMAK ZORUNDA KALABİLİR

Çözüm deyince elbette ilk akla gelen devlettir, hükümettir. Terör böyle devam ederse ileride radikal kararlar almak gerekebilir. Demokrasilerde böyle kararlar ancak ana muhalefetle uzlaşarak alınabilir. Anayasa yapmak da böyledir.

Sayın Başbakan ileride muhalefetin kapısını çalmak zorunda kalabilir, muhalefete karşı söylemini şimdiden yumuşatmalıdır. Bu bayramda eski cumhurbaşkanlarını ve başbakanları ilk defa araması, umarım siyasi ortamı yumuşatma isteğinin bir işaretidir ve "balkon konuşmaları" gibi kalmaz.

İNSANİ VEBAL: SUSMAK

Fakat çözüm için sadece devleti, hükümeti sorumlu tutmak, PKK'nın totaliterliğini görmezlikten gelmek fevkalade büyük bir yanlıştır. PKK "makul" bir iklime gelmedikçe hangi demokratik çözüm getirilebilir?

Bu noktada en büyük ahlaki ve insani vebal, PKK'yı etkileyebilecek ağızların facialar karşısında susmalarıdır.