Vakanüvis, İran'da kadınların başrolde olduğu tarihi olayları yazdı

İran…

Bi’ uçtan bi’ uca

Vakanüvis

İran’da, 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin “zorunlu başörtüsü yasaları”nı uygulayan “Ahlâk Polisi” tarafından tutuklanmasının ardından hayatını kaybetmesiyle ilgili protestolar artarak devam ediyor.

Protestolarda hayatını kaybedenlerin sayısı 20’ye yaklaşırken, 500 civarında kişinin yaralandığı gösterilerin 15 şehre yayıldığı belirtiliyor. Son olaylarla birlikte, İran’ın çok da uzak olmayan tarihiyle bugünü arasındaki fark da dikkat çekiyor.

Farklı olmayan ise iki tarihsel kesitte de kadınların başrollerde olması…

Baba Pehlevi’yi “oyuna” İngiliz ajan sokmuştu

Uzun asırlara dayanan İran tarihinde; “petrol kaynaklarının bulunmasıyla birlikte”, Türk yönetimi Kaçar Hanedanı’nın 1900’lerin başında devrilmesiyle sahneye çıkan Pehlevi Hanedanı, ülkeyi radikal modernleştirme sürecine sokmuştu.

Büyük Britanya ajanı Sir Ardeshir J. Reporter aracılığıyla İngilizlere tanıtılan Rıza Pehlevi, 1921’de Büyük Britanya için çalışmaya başlamış, 1923 yılında Başbakan yapılmış, 1925 yılında da “İran Şahı” ilan edilmişti.

İngilizlerin yardımıyla Azerbaycan ile Suudi Arabistan’dan önemli büyüklükte toprak kazanan Rıza Pehlevi, iktidara getirildikten sonra hızla sosyo-kültürel düzenlemelere başlamış, ekonomide, hassaten de petrol üretiminde ise İngiltere’nin çıkarları doğrultusunda hareket etmişti.

Vakanüvis, İran'da kadınların başrolde olduğu tarihi olayları yazdı

Çarşafa “kara kefen” diyordu

Baba Pehlevi, “İran modernleşmesi”ni kadınlar üzerinde gerçekleştirmeye yönelmişti. Önce kadınları yurtdışına eğitime göndermiş, ardından da Tahran Üniversitesi’ne girişlerinin önündeki engelleri kaldırmıştı.

Yine aynı yıllarda, kapılarını her iki cinsiyete de açmayıp karma hizmet vermeyen sinema, restoran ve otellere ağır para cezaları getirilmişti. Rıza Pehlevi 1930’lu yıllarda, kadınların asırlardır taktıkları başörtüsünü polisiye tedbirlerle çıkarttırmaya da başlamıştı.

Çarşafa ise özel bir tepki gösteren Pehlevi, “kara kefen” dediği çarşaflar için polise evleri basma yetkisi bile tanımıştı. Kurdurduğu “Hanımlar Merkezi” ile çarşaf karşıtlığını ülke çapında bir kampanyaya dönüştüren Pehlevi, Tahran Koleji’ndeki bir toplantıda peçenin de yasaklandığını duyuracaktı. Ardından çıkartılan bir yasayla kadınlar ve erkekler için “Batılı kıyafetleri giyme mecburiyeti” getirilmişti.

Yasada, erkeklerin fötr şapka giyme mecburiyeti de yer alıyordu. Namaz esnasında secdede bulunan küçük taşa eğilinmesine mani olan fötr şapka mecburiyeti en fazla tepki çeken uygulamalardan birisi olmuştu.

Bu türden politikalara karşı yoğun tepkiler başlayınca yönetimini daha da sertleştiren Baba Pehlevi, bir keresinde Kum şehrini ziyaretinde eşinin saçları göründüğü için kendisini ikaz eden bir din adamını bastonuyla dövmüştü.

Vakanüvis, İran'da kadınların başrolde olduğu tarihi olayları yazdı

“Anneannem, peçesi zorla açılacak diye yıllarca sokağa çıkmamıştı”

İran’da rejimin değişmesinin ardından ülkeyi terk edip ABD’de akademisyenlik yapan, yıllar sonra da İranlı kadınlar üzerinde inceleme yapmak üzere İran’a dönen Haleh Esfandiari, verdiği bir röportajda, Baba Pehlevi’nin toplumda, özellikle de kadınlarda yol açtığı travmaları kendi ananesi üzerinden şöyle anlatmıştı:

“Anneannem, peçenin kaldırıldığı günden Rıza Şah ülkeyi terk ettiği güne kadar evden çıkmayı reddetti. Anneannem üst sınıfa aitti, bu yüzden evde kalıp dışarı çıkmamak için gerekli imkânlara sahipti. Ancak bu imkâna sahip olmayan sıradan İranlı kadınlar, peçeyi terk etmeye ve aşağılanmış bir şekilde sokaklara çıkmaya zorlandı.”

Vakanüvis, İran'da kadınların başrolde olduğu tarihi olayları yazdı

İngilizler “çekil” dedi, mezarı üç kez yer değiştirdi

Şahın camilere sandalye koyması ise bardağı taşırmış, bu nedenle Meşhed’de büyük çaplı bir isyan çıkmıştı. Rejim, biraz geri adım atmak yerine uygulamaları daha da sertleştirmiş, erkeklerin kamusal alana çıkarken eşlerini, başları açık bir biçimde yanlarında getirmeleri gibi kararları yürürlüğe koymuştu.

Bu arada, II. Dünya Savaşı şartlarında; İran’ın birçok bölgesini işgal eden Sovyetler ve İngilizler, savaş sonrası için İran’da kısmi bir yönetim değişikliğine karar vermişti.

Şahın sert politikaları İngilizlerin işini daha da kolaylaştırmış ve daha ılıman gördükleri Muhammed Rıza Pehlevi lehine tahttan ayrılması için Baba Pehlevi’ye baskı yapmışlardı. İngilizlerin Şaha gönderdikleri mektup şöyleydi:

“Majesteleri, varisi olan oğlu lehine tahttan çekilebilir mi? Onun hakkında yüksek bir görüşümüz var ve pozisyonunu sağlayacağız ama Majesteleri başka bir çözüm olduğunu düşünmemeli.”

Gelişmeler üzerine sürgüne gitmeyi de kabul eden Rıza Pehlevi, Afrika açıklarındaki sömürge adası Mauritius’a yerleşmişti. Ardından Güney Afrika’nın Johannesburg kentine yerleşen Rıza Pehlevi, 26 Temmuz 1944’te geçirdiği bir kalp krizi sonrası öldü. Ölümünden sonra, cesedi Mısır’a götürüldü, burada mumyalandı ve bir camide bekletildi. Mayıs 1950’de, kalıntılar İran’a gönderildi, mumyaları söküldü, adına “büyük” unvanı eklenerek Ray’da yaptırılan bir türbeye gömüldü.

Ancak Ayetullah Humeyni’nin İran’a dönmesinin ardından cesedi tekrar Mısır’a yollandı. Gelişmelerin ardından İngilizlerle anlaşarak iktidara geçen Muhammed Rıza Pehlevi de tıpkı babası gibi müfrit bir modernleşmeciydi. Oğul Pehlevi, gene babası gibi modernleşmeyi kadınlar üzerinden, kadınların ne giyip, ne giymeyeceklerine karar veren bir yaklaşımla yürütmüştü.

“İnsan Hakları Bildirgesini Destekleyen Kadınlar Birliği”nin kurulmasına önayak olan Muhammed Rıza Pehlevi, daha sonra Kadın Örgütleri Yüksek Konseyi’ni oluşturarak başına kız kardeşini getirmişti. Kurul, öncelikle kadınların oy hakkı üzerinde çalışmaya başlamıştı. Dönemde ilk kadın hâkimler de atanmış ve bunlardan biri olan Şirin Ebadi, Nobel Komitesi tarafından 2003 yılında Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüştü.

Vakanüvis, İran'da kadınların başrolde olduğu tarihi olayları yazdı

Pehlevi’nin ilk kadın bakanı kurşuna dizildi

Muhammed Rıza Pehlevi, 1960 ve 70’lerde kürtajla ilgili bir cezayı kaldırmanın da aralarında olduğu yeni düzenlemeler getirmiş, başka politikalarıyla birlikte kadınların toplumsal hayatta daha görünür hale gelmesini amaçlamıştı.

Bu doğrultudaki uygulamaların sonucunda 1977 yılında yüksek öğretim sistemi, her üç üniversite öğrencisinden birinin kız öğrenci olacağı şekilde düzenlenmişti. Aynı yıllarda 22 kadın parlamentoya girmiş, kadın bakanlar görevlendirilmeye başlamıştı.

Ayrıca müsteşarlar, valiler, büyükelçiler kadınlar arasından da atanmaya başlamış, beş yerde de belediye başkanlığına kadınlar seçilmişti. İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi’nin atadığı ilk kadın bakan olan Farrukhorra Parsa, Ayetullah Humeyni’nin İran’a dönmesinin ardından Mayıs 1980’de kurşuna dizilerek idam edilmişti.

Muhammed Rıza Pehlevi, özellikle 1970’lerden itibaren sert seküler programlarını artırmıştı. Zorba modernleşme ve sekülerleşme siyaseti, İsrail’le yakınlaşması, ABD ve İngiltere’nin iktidarını desteklemesi, geleneksel tüccar sınıfıyla çatışması, kendisi, ailesi ve yönetici elitle ilgili yolsuzluk konuları nedeniyle önceleri yer altında olan muhalefet giderek görünür hale gelmişti.

Komünist Tudeh Partisi'ni yasaklaması, komünistlerle dini çevrelerin ittifakını sağlarken, istihbarat örgütü SAVAK’ın muhalifler üzerindeki acımasız operasyonları da Şah için alarm zillerinin çalmasına yol açmıştı.

Babası gibi apar topar ülkeden kaçtı

1979 yılına gelindiğinde ise siyasi muhalefet yönetime el koydu. Muhammed Rıza Pehlevi, 16 Ocak’ta İran’ı terk etmek zorunda kaldı. Daha sonra ülkede monarşiye son verilerek İmam Humeyni önderliğinde cumhuriyet ilan edildi. Gıyabında idam cezasına çarptırılan Şah, siyasi sığınmacı olarak kabul edildiği Mısır'da 1980 yılında öldü.

1979’da yönetim değişince kadınlar ortamdaki özgürlüğün kendilerine de yansıyacağını düşündüler. Ancak zaman içerisinde; eskiden seküler dayatmalarla karşılaşan muhafazakâr kadınlara yapıldığı gibi bu defa da seküler kalmak isteyen ya da en azından “İslami çerçevede” günlük hayatın içinde yer almayı amaçlayan İranlı kadınlar, yeni yönetimin sert kısıtlamalarıyla karşılaşmaya başlamışlardı.

Son tahlilde İranlı kadınlar; geçmiş yıllarda çok hızlı ve agresif ilerleyen “Batılılaşma”ya karşı direnmiş, yönetim değişikliği sırasında dini kesimlerin yanında yer almış ancak rejim değiştikten sonra bu defa da yönetimin “dini gerekçeli” baskılarıyla karşı karşıya kalmıştı.

Süreçte bu politikalarda esnetmeler olduysa da zaman zaman görülen münferit baskılar alttan alta hoşnutsuzluklara yol açmaktaydı. İşte, hayatını kaybeden Mahsa Amini’nin şahsında başlayan son olaylar böylesi bir toplumsal hafıza, arka plan ve zeminde patlak verdi.

- George Liston Seay, Dialogue Programı, Haleh Esfandiariyle Röportaj: “Kadınlar ve İran İslam Devrimi”, Wilson Center Radio, 13 Ekim 1997

- Encyclopdia Iranica, “Feminist Hareketler - Pehlevi Dönemi” Maddesi

Vakanüvis, İran'da kadınların başrolde olduğu tarihi olayları yazdı

Vakanüvis, İran'da kadınların başrolde olduğu tarihi olayları yazdı

Vakanüvis, İran'da kadınların başrolde olduğu tarihi olayları yazdı

Vakanüvis, İran'da kadınların başrolde olduğu tarihi olayları yazdı

Vakanüvis, İran'da kadınların başrolde olduğu tarihi olayları yazdı

Vakanüvis, İran'da kadınların başrolde olduğu tarihi olayları yazdı