Vakanüvis yazdı: Nevruz’a dair
Özel Haber

Bugün 21 Mart. Nevruz kutlamaları var. Çok farklı inançların, kültürlerin, milletlerin aynı anda kutladığı ve genellikle de aynı anlamı yüklediği bir özel gün Nevruz. Kökleri “tarihin flu zamanları”na kadar giden 21 Mart Nevruz Kutlamalarına biraz yakından bakalım.

KÖKENİ ZERDÜŞTLÜĞE KADAR UZANIYOR

Nevruz gününün kökeni genel olarak İran’ın Zerdüştlük inancına dayandırılıyor. Bu nedenle de tarih içerisinde İran coğrafyasındaki inançlar değişse de İran toplumunun Nevruz kutlamaları asırlar boyunca diğer milletlere göre çok daha zengin bir içerik ve yoğun katılımla gerçekleşiyor.

Büyük İslam âlimi Birunî’nin, çeşitli milletlerin takvimleri ile özel günlerini anlattığı “el-Asar el-Bakiye” (Selenge Yayınları “Maziden Kalanlar” adıyla Türkçeye çevirmişti) isimli kitabında, Eski Yunan, Yahudiler, Araplar ve Sabilerin ile diğer milletlerin hemen hepsinde bahar dönümüyle ilgili kutlanan günlerin varlığından söz ediyordu.

Üstelik İran inancında Nevruz tek değildi, Sadeh, Tirgan, Mehrgan, Gahambars, Farvardigan, Bahmanja, Esfand, Armaz gibi festivaller de vardı ve bunlar da çoğunlukla bahara girilirken kutlanırdı. Birunî, “İranlılar, Nevruz’un, kainatın hareket etmeye başladığı ilk güne işaret ettiğine inanıyorlardı” diye yazmıştı.

Vakanüvis yazdı: Nevruz’a dair

ANTİK ÇAĞ İNSANI “KIŞTAN KURTULDUĞU İÇİN” SEVİNİRDİ

Ancak Nevruz, elbette salt İran kültürüne has değil. Nevruz’un tarihlendiği, gece ile gündüzün eşitlendiği 21 Mart’ın “bahar ekinoksu”nda yer alması, çok eski asırlardan bu yana kıştan bahara geçişin göstergesi kabul edildiğinden, başka inanç ve kültürlerde de bu mevsim dönüm tarihi kutlanan bir zaman dilimiydi.

Antik çağ toplumlarında – zamanın meteorolojik, fiziki, barınma vb şartlarının da bir dayatması olarak -sıklıkla görülen, “karanlığı, soğuğu, zorluğu temsil eden kıştan, baharın gelmesiyle birlikte kurtulma”nın kutlanması geleneği çok yaygın bir fenomendi.

Nevruz’un İran haricinde Batı Asya, Orta Asya, Kafkaslar, Karadeniz Havzası, Balkanlar ve Güney Asya’da da üç bin yılı aşkın bir süredir çeşitli topluluklar tarafından kutlanması bu kült inançla alakalı.

Vakanüvis yazdı: Nevruz’a dair

BABİL KRALLARI, ANCAK NEVRUZ’DAN SONRA GERÇEK KRAL OLUYORDU

M.Ö. 550’lerde varlık gösteren Ahamenişler; Medler, Fenikeliler, Urartular, Lidyalılar,ve Babil’i yıkmış bir eski bir Pers hanedanıydı. Kral II. Kambises, bütün bu fetihlerden sonra kendisini Ahameniş olarak değil “Babil Kralı” olarak ilan etmişti.

Muhtemelen, yıkılmış olsa bile Babil’in o devirdeki milletler üzerindeki güçlü etkisinden yararlanmak isteğiyle böyle bir karar alan II. Kambises devrinde Nevruz’a verilen önem de dikkat çekiciydi. Dönemindeki lakabıyla “Krallar Kralı”nın liderliği ancak, Nevruz kutlamalarına katılmasından sonra meşru kabul edilmişti.

Vakanüvis yazdı: Nevruz’a dair

SASANİ İMPARATORLARI NEVRUZ’DA MAHKÛM AFFEDERDİ

Millattan sonra 3’üncü yüzyılın başlarında ortaya çıkan Sasaniler, İran coğrafyasında varlık göstermişlerdi. “Tanrıça Anahita”ya (sonraları Ermenistan’ın da tanrıçası olmuştu) tapınan rahipler tarafından kurulan bu imparatorlukta da Nevruz çok önemsenen bir tarihti.

Sasanî Devleti, Nevruz ile ilgili çok detaylı kayıtlar tutmuştu. Kurucu imparator I. Ardashir’den itibaren bütün imparatorlar Nevruz’u yılın en önemli, kutsal günü olarak kutlamışlardı. Halkla kraliyet görüşmeleri, tebaaya aynî ve nakdî hediyeler dağıtılması bugünde yapılırdı.

İmparatorlar, her Nevruz’da çok sayıda mahkûmu da affederdi. İran topraklarında ve kimi çevre ülkelerde bu adet modern zamanlara kadar ulaşmıştı. Mahkumların affedilmesi gibi Nevruz’a dair kraliyet geleneklerinin çoğu, modern zamanlara kadar değişmeden devam etmişti.

Vakanüvis yazdı: Nevruz’a dair

İSLAMİYET’İN İLK DEVRELERİNDE NEVRUZ KUTLAMALARI GERİLEDİ

İslam’ın nüzulüyle birlikte Arap bölgeleri ve çevre ülkelerde Müslümanlık yayıldıkça Nevruz kutlamalarında bir tavsama görülmüştü. Bunda, Peygamber Efendimiz’in (sav), İslam öncesine ilişkin sadece Nevruz değil pek çok özel günle, bayramla ilgili ikâzları etkili olmuştu.

Enes b. Mâlik’in rivayet ettiğine göre; Rasulullah, Mekke’den Medine’ye geldiğinde, Medinelilerin “Mehrican” ve “Nevruz” günleri adı altında iki günde eğlendiklerini görmüştü. Hz. Peygamber, “Bu günler nedir?” diye sorduğunda, “Biz İslâm’dan önce de bu günlerde eğlenirdik” cevabını almıştı.

Peygamber Efendimiz bunun üzerine, “Şüphesiz Allah size, o iki günün yerine daha hayırlı olan iki bayramı, Kurban Bayramı ile Ramazan Bayramı’nı verdi.” buyurmuştu. Medineliler de Peygamber Efendimizin uyarısından sonra bu iki günde eğlenmeyi bırakmışlardı.

O devirlerde, Zerdüştler ve Mecusîler arasında kalarak giderek marjinalleşen Nevruz kutlamaları, bir süre sonra ise İslam toplumlarında yeniden görülmeye başlanacaktı. Birçok İslam tarihçisi, bu durumun, İran’ın Müslümanlarca fethedilmesinden sonra yaşandığı görüşünü savunmuşlardır.

Bu doğrultuda Nevruz’u ilk resmîleştirenin Haccâc b. Yûsuf es-Sekafî olduğu ve Fâtımîler döneminden itibaren bu kutlamaların giderek yayıldığı biliniyor. Abbâsî Halifesi Mütevekkil-Alellah’ın Nevruz merasimlerinden çok hoşlandığı, bu günde halka kırmızı-siyah ve sarıya boyanmış dirhemler dağıttığı kayıtlarda yer almıştı.

Samanoğulları ve Büveyhiler de bu kutlamaları kapsamlı tutarken, sonrasında Moğollar, Türkler, Selçuklu ve Osmanlılar ise devlet otoritesiyle tantanalı kutlamalara fazla sıcak bakmadılarsa da halkın kutlamasına ise istisnalar dışında olumsuz yaklaşmamışlardı.

NEVRUZ’LA İLGİLİ TEMELSİZ İNANIŞLAR

Bu arada, Nevruz’u çeşitli tarihî şahsiyetler ve olaylar yoluyla İslam ile irtibatlandırma gayretleri de görülmüştü. Şiî ve Bektaşî geleneğinde, Hz. Ali ile ilgili birçok olayın Nevruz gününde vuku bulduğu, meselâ “Nevruz’un Hz. Ali’nin doğum günü, Hz. Fâtıma ile evlendiği gün ve Hz. Muhammed tarafından halifeliğinin ilân edildiği gün” olduğu ileri sürülmüştü.

Halk inanışına göre de “Hz. Âdem Nevruz gününde yaratılmış, Âdem’le Havvâ Arafat’ta o gün buluşmuş, yine o gün Allah insandan kendisinin Rab olduğuna dair söz almıştı”. Ayrıca yine, “Hz. Nûh, Tûfan sonrasında karaya ilk kez Nevruz’da ayak basmış, Hz. Yûsuf kuyudan ve Hz. Yûnus da balığın karnından o gün kurtulmuş, Hz. İbrâhim ise putları bir Nevruz gününde kırmıştı.” İslam âlimlerinin çoğunluğu ise bu rivayet ve inanışları kesin bir dille reddetmişlerdi.

Tarih içinde Sufîler, Bektaşîler, İsmaiîler, Babîler, Bahaîler Nevruz’a özel bir önem atfetmişlerdi. Asırlar ilerledikçe de çok sayıda İslam toplumunda Nevruz günü, tıpkı Hıdırellez kutlamaları gibi inanç bazlı değil, folklorik bir renk, bir alışkanlık olarak kutlanır olmuştu. Bu arada, 2009 yılında Birleşmiş Milletler’in kültürel kolu olan UNESCO, Nevruz’u “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsilî Listesi”ne eklemişti.

- Şinasi Gündüz, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Nevruz Maddesi

- Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü, Nevruz Sayfası

- Erin Blakemore, “Bir Eski Festival, Bir Bahar Kutlaması ve Yepyeni Bir Yıl” nationalgeographic.com

- Nowruz, iranologie.com