- Bahis ve şike, özellikle sporda sıkça görülen ve tarih boyunca var olan toksik kavramlardır.
- Bu iki olgu, maddi kazanç sağlamak amacıyla oyunun sonucunu etkilemek için yapılan girişimleri tanımlar.
- Antik dönemden Orta Çağ Avrupa'sına kadar bahis ve şike, toplumlar ve spor dalları üzerinde yankı uyandırmıştır.
Neredeyse her gün farklı bir boyutu ortaya çıkan “bahis ve şike operasyonu”, yeni yeni isim ve meblağlar eşliğinde ilerliyor.
Kitabî tanımlar ve hukukî metinlerde de hemen her defasında bahis ve şikenin birlikte anılması elbette tesadüf değil. Zira sonucu, daha doğrusu oynanan bahsin hacmini, yatırılan paranın miktarını etkilemeyecekse şike yapmanın ne anlamı var!
Bu arada, “kuru yağmur” ya da “sıcak buz” kadar oksimoron olan “yasal bahis” denilen tuhaflığın bu tabloda nerede durduğu, durması gerektiği de ayrı bir tartışma konusu.
ANTİK ÇAĞIN KOLPACI SPORCULARI
Şike kelimesi, Fransızca “chiqué” sözcüğünden bir fiil olarak geliyor; “dalavere çevirmek, tağşiş” anlamında. Şike, sözlüklerde de “Bir spor karşılaşmasının sonucunu değiştirmek için maddi veya manevi bir çıkar karşılığı varılan anlaşma, iş yapma, aldatma” olarak geçiyor. Hile, yolsuzluk ve manipülasyon gibi kelimeler de şikenin özünü besleyen ifadeler olarak biliniyor.
Tarihi kaydı olan ilk şike olayı, MÖ 388 yılında antik olimpiyatlarda yapılmıştı. Bu oyunlarda, Thessalialı Eupolos isimli bir boksör çeşitli maddi imkânlar sağladığı üç rakibini “yenmiş” ve “olimpiyat şampiyonu” olmuştu. Yine MÖ 267 yılında Mısır'da gerçekleşen bir güreş müsabakasında da finallere kalan sporculardan biri; babasının, rakiplerine yanaşıp, “ikna etmesi” sonucu müsabakadan galip ayrılmıştı. Buna göre, baba, diğer sporcuların antrenörlerine, “Güreşçin kasten yenilsin, 3800 drahma vereceğim.” demişti. Baba, oğlunun şampiyonluğunun ilan edilmesine o kadar kilitlenmişti ki, daha sonra bir vesile hakemler şikeyi anlamış olsa bile paranın ödeneceğine dair garanti vermişti.

ŞİKECİLERDEN TOPLANAN PARALARLA “UTANÇ KAİDELERİ” YAZDIRILIRDI
Antik Yunan toplumu; hayvanlardan çıkardıkları kemik, ciğer vb.’ne geleceğe dair anlamlar yükleyen, bu anlamlar için bahse giren, kuşların uçuş yönüne bakıp buna göre fal uydurup, bahis yapan, su veya aynadaki yansımalardan müsabaka tahmininde bulunan, rastgele kitap sayfası açıp, denk gelen cümleden anlam çıkartan, taş, nohut, kum vb.’ni karıştırıp ortaya çıkan şekilden iddiasının yönünü belirleyen bir toplumdu. Bu haliyle aslında tam bir bahis / kumar tutkunu olan Yunan paganları, Antik Olimpiyat Oyunları’nda, bahis numaralarının ayrılmaz ortağı olan şikeye karşı ise sert önlemler alıyorlardı.
Şike yaptığı belirlenen sporcuların isimleri, Olimpiya’daki kutsal alanda bulunan Zeus putunun kaidesine özel bir tabletle yazılırdı. Bazen de aynı yere, müstakil heykeller yaptırılırdı. Bunların masrafı, şike ve hile yapanlardan toplanan para cezalarıyla karşılanırdı. Şike yapanların adının kazındığı bu heykeller, ibret olması için stadyuma giden yol üzerine dizilirdi.
ŞİKE YÖNTEMLERİ: GÖZ OYMA, BÜYÜ, BEDDUA, KÖLEYİ ÖZGÜR GİBİ GÖSTERME
Antik çağların şike yöntemleri arasında en yaygın tür, bir sporcunun; rakibine ya da rakiplerine para veya değerli eşya vererek kaybetmelerini sağlamasıydı. Şehir devletlerinin, başarılı köle atletleri rüşvetle satın alıp, yalan söyleyerek, sanki o şehrin özgür vatandaşı gibi gösterme girişimleri de bir başka şike yöntemiydi. Ayrıca, pankration (güreş ve boks karışımı) gibi dallarda, yasak olmasına rağmen “göz oyma” veya “parmak kırma” ihlalleri olurdu. Bunu yapan sporcu, “kasten olmadığını” iddia ederek, galibiyeti garantilemeye çalışırdı. Bu arada, toplumdaki batıl itikatların izi, şike piyasasında da görülmekteydi. Karşılaşılacak sporcunun başarısını engellemek için, rakip ya da ekibinden biri, ücreti karşılığı kâhinlere, rahiplere, kurşun tabletler üzerine beddualar yazdırır, bunları atletizm tesislerinin belirli yerlerine gömerdi.

ANTİK ROMA’DA YARIŞ ARABALARINA SABOTAJ
Roma İmparatorluğu’nda ise özellikle araba yarışları büyük bahislere konu olurdu. “Circus Maximus” denilen bu yarışmalarda “dört büyükler”; Kırmızılar, Beyazlar, Yeşiller ve Maviler, en büyük halk desteğini alan takımlardı.
Bu geniş toplumsal katılımlı, dolayısıyla da yüksek bahis ve rekabet ortamı, beraberinde kıyıcı bir manipülasyon organizasyonunu da getiriyordu. Sık sık rakip sürücüleri satın alma girişimleri oluyor, eğer bu girişimlerden olumlu sonuç alınamazsa bu defa da rakibin arabasına sabotaj girişimleri görülüyordu. En yaygın sabotaj yöntemleri ise araba dingiline müdahale etmek ya da atı sakatlamak veya zehirlemekti.
ORTA ÇAĞ AVRUPA’SININ MİLLÎ SPORU ZAR ATMADAKİ HİLELER
Avrupa ülkelerinde kumar, özellikle de zar atma, çok uzun asırlar boyunca toplumdaki en yaygın sosyalleşme ve eğlence etkinliklerden biri olmuştu. Bir Orta Çağ Avrupalısı için, zar atma ya da zar atanlar üzerinden bahse girme, bugünün futbol müsabakalarının toplumsallığı kadar yaygın ve olağandı. İnsanlar, zar oyunları ve diğer şans oyunları üzerine büyük paralar veya değerli eşyalar koymaktaydı. Tabii, bu kadar yaygın ve maddi büyüklük olunca da şike burada da devreye girmekteydi. Norveç Bergen’de bulunan, 1400’lü yıllara tarihlendirilen bir zar, 4 ve 5 sayılarının daha sık gelmesi için özel olarak tasarlanmıştı.
Bu arada, Norveç Kralı II. Olav ile Danimarka Kralı II. Knud, iki ülke arasında ihtilaf konusu olan Hisingen Adası ve üzerinde yaşayan insanların durumunu, zar atarak belirlemişti. Beraberliklerle birkaç tur devam eden müsabakada sonunda, daha büyük zar atan Knud, adanın sahibi olmuştu. Antik Roma ve Orta Çağ Avrupa’sında ayrıca zenginler arasında köy, ormanlık alan, hizmetçi ve köleleri -bazen karısını da- kumar bahislerinde masaya sürmek de sıklıkla görülen uygulamalardandı.

ŞİKECİ ŞÖVALYE RAKİBİNİN ATINA UYUŞTURUCU VERİRDİ
Mızrak dövüşleri, Orta Çağ’ın önemli sportif etkinliklerindendi. Bunlar, sadece eğlence değil, aynı zamanda şövalyelerin itibarını ve sosyal statüsünü belirleyen müsabakalardı. Bu tür etkinlikler genellikle “şövalyelik onuru” söylemleriyle sunulsa da Haçlı Seferleri’ndeki rezil performansları zaten bilinen şövalyeler, ödüllerin büyüklüğünün de motivasyonuyla tam da kendilerinden bekleneceği şekilde sık sık hile ve hurdaya sapıyordu.
Bu çerçevede, şövalyeler bizzat ya da destekçileri vasıtasıyla, rakibe fark ettirilmeyecek işler yaparlardı. Kendi mızrak ya da kalkanını kuralların ötesinde güçlendirmek ya da tam tersine, rakibin silahında gizli bir zayıflatma yapmak bu numaralardandı. Yine, rakip şövalyenin atının yarıştan önce uyuşturulması veya kendi atına, performansını artırıcı maddeler verilmesi de yaygındı.
- Doç. Dr. Kadir Pepe Yrd. Doç. Dr. Tonguç Vardar, “Şike Olayı”, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Haziran 2016
- Encyclopedia Britannica “Kumar” Maddesi