- Antakya'da depremde yıkılan binanın temel kazısı sırasında Geç Antik Çağ’dan kalma 17,5 metrelik taban mozaiği ortaya çıkarıldı.
- Hatay Arkeoloji Müzesi başkanlığında yapılan kurtarma kazılarında mozaiğin yanı sıra mimari kalıntıların da gün yüzüne çıkarılması planlanmakta.
- Keşfedilen mozaiğin 2026 yılında Hatay Arkeoloji Müzesi'ne taşınması hedefleniyor.
Antakya’ya bağlı Maşuklu Mahallesi’nde 6 Şubat 2023’teki Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan 3 katlı binanın bulunduğu alanda, yeniden yapılaşma kapsamında temel kazısı başlatıldı. Çalışmalar sırasında işçilerin mozaikli bir zemine rastlaması üzerine inşaat faaliyetleri durduruldu.
Bunun ardından Hatay Arkeoloji Müzesi başkanlığında bölgede kurtarma kazısı başlatıldı.
ÜÇ FARKLI NOKTADA MOZAİK TESPİT EDİLDİ
Mart ayından bu yana sürdürülen kazılarda, alanda üç ayrı noktada taban mozaiklerinin bulunduğu belirlendi. Yapılan çalışmalar sonucunda, milattan sonra 5. ve 6. yüzyıllara tarihlenen Geç Antik Çağ’a ait, 17,5 metre uzunluğunda ve Grekçe yazıt içeren geometrik desenli bir taban mozaiği tamamen gün yüzüne çıkarıldı.

"STATÜSÜ YÜKSEK BİRİNE AİT KONUT OLABİLİR"
Kazı çalışmalarına ilişkin bilgi veren arkeolog Ozan Demir, bölgede 2 arkeolog ve 8 işçiyle çalışmaların sürdüğünü belirtti. Ortaya çıkarılan mozaiğin tek parça halinde günümüze ulaştığını vurgulayan Demir, şunları söyledi:
Mozaiğin üzerinde dönemsel onarımlar olduğunu görüyoruz. Bu da yapının uzun süre kullanıldığını gösteriyor. Mozaikler herkesin evinde bulunabilecek yapılar değildir. Bu nedenle buranın statüsü yüksek bir kişiye ait konut olduğunu söyleyebiliriz.

MOZAİK 2026'DA MÜZEYE TAŞINACAK
Demir, mozaiğin gerekli koruma ve belgeleme çalışmalarının ardından 2026 yılında Hatay Arkeoloji Müzesi’ne taşınmasının planlandığını belirtti. Alanın diğer bölümlerinde de mimari kalıntıların ortaya çıkarılması ve arkeolojik verilerin belgelenmesi yönünde çalışmaların süreceğini aktardı.
YAZITLI VE SAĞLAM YAPISIYLA DİKKAT ÇEKİYOR
Kazı ekibinde yer alan arkeolog Mert Nalbantoğlu ise mozaiğin büyük oranda sağlam şekilde günümüze ulaşmasının ve üzerinde Grekçe yazıt bulunmasının bilimsel açıdan son derece değerli olduğunu ifade etti.
