Komşuda Bir Onluk Kalmadı!

Uhud Tekin
Uhud Tekin

Apartman gruplarının mesajlarına hiç dikkat ettiniz mi? Sadece sorunların paylaşıldığı, şikayetlerin “isim vermeden” dile getirildiği, herkesin kendine göre bir apartman kuralları listesi bulunduran şikâyet kutularına dönüştü.

Nadiren bayram mesajları paylaşılsa da pek karşılık bulmadığı söylenebilir. Peki neden böyle? Komşularımızı ne zamandır sürekli hata yapan problem yumakları olarak görmeye başladık? Neden asansörde sessizce başını eğen, yıllardır aynı katta yaşayıp birbirinin adını bile bilmeyen insanlara dönüştük?

Apartmanlar, sosyal yaşamı yoğunlaştırmak için planlandı. Ama aynı katta yaşayan insanlar yıllar içinde “komşu” değil, sadece “yan daire sakini” hâline geldi. Bugün, kapı numaraları ortak; ama hayatlar ayrı ayrı yaşanıyor.

Modern kent hayatı, kişisel sınırları korumayı erdem sayarken, toplumsal dayanışmayı da “özel alana müdahale” gibi gösterdi. Oysa komşuluk, tam da bu sınırların ötesinde bir şeydi: gönüllü tanıklık.

Birinin sabah işe çıkışına, çocuğunun büyümesine, ses tonuna, pencerede kuruyan çamaşıra tanık olmak.

Ve bu tanıklıktan doğan bir güven duygusu…

Bugün ise güvenlik sistemleri arttıkça, güven duygusu azaldı.

Kameralar var, ama kapımızı çalan yok.

Komşuluk, Pratik Bir Dayanışmadır

Sosyologlar “komşuluğu,” modern bireyin kamusal alandaki en temel ve en yakın ilişkisi olarak tanımlar.

Aileden sonra en hızlı temas kurulan yapı, çoğu zaman komşuluk ilişkileridir.

Ancak bu ilişki, artık sadece acil durumlara indirgendi.

Yani komşuluk artık bir “afet refleksi.”

Yangın çıkarsa, deprem olursa, ambulans gecikirse devreye giren bir sistem.

Oysa komşuluk, kriz zamanlarında değil, kriz olmadan önce anlamlıdır.

Film Önerisi: The Boy Downstairs (2017, ABD)

IMDb: 5.7 (Ama konusuyla çarpıcı)

New York’ta yeni bir apartmana taşınan genç bir kadının, alt katta eski sevgilisiyle karşılaşmasıyla başlayan bu film, bir binada yaşamanın zorunlu samimiyetini ve kaçınılmaz etkileşimi anlatıyor.

Film, yüzleşmenin, sınır koymanın ve geçmişle aynı binada yaşamanın hem kişisel hem mekânsal boyutunu tartışıyor.

Komşuluğun bazen fiziksel yakınlıktan daha çok duygusal mesafeye bağlı olduğunu düşündürüyor.

Dizi Önerisi: Only Murders in the Building (2021– , ABD)

IMDb: 8.1

Aynı apartmanda yaşayan ve birbirini pek tanımayan üç kişinin, bir cinayet vakası sayesinde yakınlaşmasını konu alıyor.

Dizi mizah içeriyor ama asıl derdi şu: Aynı binada yaşamak, aynı dünyayı paylaşmak anlamına gelmiyor.

Ama paylaşmaya başlarsan hem suç çözülüyor hem de bağlar kuruluyor.

Son Söz: Yakınlık Mümkün

Bugün komşuluk romantik bir nostalji değil, pratik bir ihtiyaçtır.

Depremde, selde, yangında ilk yardım birimi değil, ilk temas komşudur.

Yalnızlaşan birey, dijital sosyalleşme ile fiziksel komşuluğu unutuyor. Ama o fiziksel yakınlık, dijital bir arkadaşlıktan çok daha hayati.

Çünkü bazen Wi-Fi çekmez ama alt kattaki komşunun kalbi hâlâ çalışıyordur.

Bu hafta biriyle asansörde göz teması kur. Birine “kolay gelsin” de. Zor değil.

Sadece alışkanlıklarımızı yeniden eğitmemiz gerek.

Kısacası, komşudan bir onluk alabildiğimiz günlere dönmeliyiz…