Yapay Zeka Dost mu Düşman mı?

Uhud Tekin
Uhud Tekin

Son aylarda sosyal medya akışlarında tuhaf bir ortak tat var. Gerçek gibi ama bir parça yapay. Dudak senkronu milim şaşmıyor, ses tanıdık, görüntü aşırı pürüzsüz. Yine de bir yerlerden plastik kokusu geliyor.

Yapay zekâ videoları, büyücülüğün eski günlerindeki “kesin ip var!” konforunu elimizden aldı. Bir videonun yapay mı gerçek mi olduğunu anlamak çok zorlaştı.

Bu araçlar pahalı laboratuvarlardan çıkıp cebimize indi. Üstelik sadece eğlence üretmiyorlar, ikna üretiyorlar.

Ülkeler alarm durumuna geçti. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2025 Küresel Riskler Raporu, yanlış bilgi ve dezenformasyonu kısa vadede yine en üst riskler arasında sayıyor. Çünkü güveni aşındırıp toplumsal dokuyu zayıflatıyor.

Bence yapay zekânın en tehlikeli tarafı herkes tarafından erişilebilir olması. Az çok bilgisayar programlarını kullanabilen herkes yapay zekâ ile videolar üretebiliyor.

Erişim yaygınlaşınca kötüye kullanımın ölçeği de büyüyor. 2024’te bir çalışanın, yapay zekâ ile üretilmiş deepfake görüntülü görüşmeyle insanları kandırılıp 25 milyon dolar transfer yaptığı vaka güven döneminin bittiğini gösteriyor. Peki ne yapacağız?

UNESCO deepfake’lerin krizi büyüttüğünü; çözümün yalnızca tespit araçları değil, medya ve bilgi okuryazarlığı olduğunu açıkça yazıyor.

Evet, yapay zekâ faydalı işlerde kullanıldığında devrimsel bir icat. Sağlık, eğitim, erişilebilirlik, üretkenlik. Ama kötüye kullanım fırsat kollayan bir pazar. Bu yüzden mesele teknolojiye hayranlık ya da nefret değil; okuryazarlık + denetim + toplumsal refleks.

Film Önerisi: Ex Machina (2014)

Yönetmen: Alex Garland

Gelelim sinemanın bu meseleyi nasıl yorumladığına. Ex Machina, yalnızca yapay zekanın bilinç kazanmasıyla ilgili değil, aynı zamanda insanın kibriyle de ilgili. Filmde bir milyarder, kendi yaptığı yapay zekayı test etmesi için bir yazılımcıyı çağırıyor. Ama test edilen şey aslında insanın kendisi. Kim daha zeki? Kim daha duygusal? Kim daha yıkıcı?

Bu film, izleyicisini “insan olmak nedir?” sorusuna götürmekle kalmıyor, “zekâ ne zaman tehlikeye dönüşür?” sorusunu da önüne bırakıyor. Sessiz ama sarsıcı bir anlatımı var. Ve izledikten sonra ekrana bir süre sessizce bakma ihtimali yaratıyor.

Yapay zekâ kötü değil. İnsan kötü. Zekâ suçsuz. Kibrimiz değil. Fakat her zeki sistem, kendisini anlamayan bir kullanıcıyla birlikte tehlikeye dönüşür. Bu yüzden yapay zekaya değil, kör övgüye mesafe koymak gerek.

Çünkü unutmayalım: Gerçek zekâ, onu sahiplenene değil, haddini bilene hizmet eder…