Hayatını kaybeden şair Orhan Seyfi Şirin'in şiirlerinden derleme

Bugün hayatını kaybeden usta şair Orhan Seyfi Şirin'in şiirlerinden bir seçki sunuyoruz. Ruhu şad olsun...

Giriş: 22.06.2021 - 13:34 Güncelleme:
Özel İçerik

Sevilen şair Orhan Seyfi Şirin bu sabah hayata veda etti. Usta şairin ölümü sevenlerini derinden üzdü. 1961 yılında Eskişehir'de dünyaya gelen Seyfi Şirin, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden 1985 yılında mezun oldu. Şirin, 1985'te ilk şiir kitabı ‘Yaşanmamış Sonbahar’ı okurlarla buluşturdu.

Aynı yıllarda Varlık Film ve TRT'de senaryo yazarlığı yapan Şirin, ‘Cennet Atları’, ‘Berlin Türküleri’, ‘Ata’nın Rüyası’, ‘Bilimkurgucu Çocuk Krallar Dönemi’nin aralarında bulunduğu 30'a yakın roman kaleme aldı

Kitap Ayracı olarak şaire Allahtan rahmet diliyoruz. Bu vesileyle Şirin'in şiirlerinden bir seçkiyi sizlere sunuyoruz...

Benim Ölümüm

Sana inat bir gün öleceğim.
Sana inat ve senin güzelliğine...
Lale bayramında güllere,
Yaşanmamış hayallere inat,
Senin en arzulu, en güzel çağına inat!
Kahkahalar atarak öleceğim.

Kefenim olmamak pahasına;
İş olsun diye, spor olsun diye...
Kalleşlik olsun, kurnazlık olsun diye...
Sinsice öleceğim, haince öleceğim.
Nasıl ölünürmüş göstereceğim.

İbret alacaksın, kıskanacaksın.
İlkten tanımayacaksın tabutumu.
Sonra öldüğüm söylenecek inanmayacaksın.
Sonra onu bir iki defa görmüştüm diyeceksin...
Yüzünün kızardığını göremeyecekler,
Şükredeceksin.

Sonra sessizliğim hükmedecek tüm limanlara
Ölü yelkenliler batacak.
Sebepsiz öldüğüme hükmedeceksin.
Kendini avutacaksın kandıracaksın
Ben ölmüş olacağım, susacağım.
Suçu benim üzerime atacaksın.

Sonra gençliğim aklına gelecek,
Sonra, seni ne kadar sevdiğim, sana taptığım.
Sonra çelik gibi vücudum gelecek aklına...
Gücüm kuvvetim, sıhhatim neşem.
Ölümüm ecel olmayacak!
Bunu gecelere haykıracaksın.

Fakat bunu anladığın zaman
Kemiklerim çürümüş olacak.
Aynalarda birazcık katil göreceksin kendini.
Mezarımı deşeceksin tırnaklarınla,
Böcekler beni taşımış olacak.
Bu dünyanın bütün milyonları da,
Unutmayı satın alamayacak.
Sana bu kalleşliği yapacağım.
Firar edeceğim dünyadan,
Yüzünü bir daha görür görmez.

Türkiye Sevgisi

Sana doğru şu göğsümde,
Doludizgin kanatlanmış,
Yeleleri kana batmış,
Koşan bir şey var, Türkiyem!

İnsanı yüceltir sanat,
Bilimdir, dehaya kanat!
Bende, tembelliğe inat,
Coşan bir şey var, Türkiyem!

Caymadım, verdiğim anttan,
İş ürettim, köyden, kentten.
Benden, sana nice bentten
Taşan bir şey var, Türkiyem!

Aşkın ile ufukları,
Arzu dolu şafakları,
Nice karlı dorukları,
Aşan bir şey var, Türkiyem!

Bilimle yapıp tarımı,
Arttırsak gerek, verimi!
Köylerinde, dertlerimi
Deşen bir şey var, Türkiyem!

Saygım var, seni kurana!
Sevgim benzer, bir volkana!
Bu sevdadan her bir cana,
Düşen bir şey var, Türkiyem!

Gülümser Çocukluğum

Gülümser çocukluğum...
Yıkanan kızlarla şıkır şıkır;
Tatlı sularda sazların ötesinden...
Sarışın ve bin bir gamze içinden,
Gülümser çocukluğum.

Demlenir çocukluğum;
Kara kömür sobaların böğründe...
Buz ve buğu tutmuş ince camların,
Üzerine hayatın ilk imzası atılmış,
Arap kızlarının camdan baktığı,
Yazılardan göz yaşının aktığı,
Küçük sıcak odaların dibinde,
Kara kömür sobaların böğründe,
Demlenir çocukluğum...

Ürperir çocukluğum;
Taş atan sapanlardan,
Kamçılı yaylılardan,
Kopkoyu kapkara uçurumlardan;
Haykırır gelecek çağlara doğru...
İri yanaklarına gölgeler düşer,
Ürperir çocukluğum...

Yorulur çocukluğum;
Bahçeler boyunca pedal çevirir,
Dağ kokusu yüklü sulara atlar,
Kana kana içer, balıklarla yüzer.
Çağlayanlar ile kahkaha atar!
Küçük kızlara şiirler derer!
Kan portakalı: doğar ve batar!
Yorulur çocukluğum...

Uyuklar çocukluğum...
Yorgunlukla duasını unutmaz:
"Bismillahi birsin! ve daima nursun!
Bin bir atlı kapımda dursun!
Düşmanlarım öte gitsin
Meleklerim beri gelsin"
Bin bir atlıyı görür, güvenir,
Uyuklar çocukluğum.

Hislenir çocukluğum!
Uzaklarda kalmış köylere doğru,
Derinden derine göğüs geçirir;
Tanık bulunduğu aşkları anar,
Dağlar koyağındaki kudurmuş yeşilleri...
Çürümüş bir saman kokusu gelir,
Cıvıl cıvıl dere yataklarından...
Kekik ve sevdayı taşıyan rüzgar,
Beni nerde olsa, bulur mu bulur!
Ala geyik gibi süzülür zaman,
Seyrek meşelerin aralığından...
Hislenir çocukluğum.

Üzülür çocukluğum
Söğütlerin akan suya değdiği,
Güneşin hep tarlalardan doğduğu,
O beldede, çocukluğuna dalar,
Yağmur boşanır hatıralara,
Uğradığı haksızlıkları anar...
Boşa geçen zamanlarına yanar,
Üzülür çocukluğum...

Bölünür çocukluğum!
Sokaklara, uzak, yakın illere...
Bilgisiz, kitapsız, sevgisiz küçüklere...
Çocukluğum bütün çocuklar olur!
Dermansız körpeler sararır ıssızlıkta,
Mezarlıklar çocuk dolar.
Gönlümde kahkaha ve feryat donar!
Bölünür çocukluğum...

Hiç Bitmedi Kışım Benim

Ala karlı bir dağ idim
Hiç bitmedi kışım benim
Doğrulduğum günden beri
Dumanlıdır başım benim

Taşlarımı söktü seller
Çiçeğimi derdi eller
Yıllarımı çaldı kullar
Unutuldu yaşım benim

Ağaçlarım yaprak döktü
Ceylanlarım boynun büktü
Bir şimşek bağrımı yaktı
Yaralıdır döşüm benim

Gariplere el veririm
Şaşkınlara yol veririm
Güzellere gül veririm
Pay etmektir işim benim

Yakarırım göğe doğru
Akranımdır Ilgaz Ağrı
Yanar Kafkasların bağrı
Yağmalanır düşüm benim

Çavlanlarım çeker zikir
Bülbüllerim türkü okur
İçimde lavlar birikir
Buza keser dışım benim

Dolularım ak incidir
Fırtınalarım kincidir
Adım dostun sevincidir
Düşmanıma hışım benim

Oğul verdim arık oldu
Meyve verdim koruk oldu
Güz ayı pek buruk oldu
Ağulandı aşım benim

Dört mevsim de yara aldım
Gençliğimi yere çaldım
Orta yaşta ölüp kaldım
Taşa geçti dişim benim

"... Gözelerim ilaç artık
Yağmurlarım kırbaç artık
Tek duaya muhtaç artık
Yosun tutmuş taşım benim..."

Fırtınam var

Fırtınam var hiç dinmeyen
Çerağım var hiç sönmeyen
Pusulada bulunmayan
Yöne doğru yürüyorum.

Göklere yükseldim indim
Yıldızlar nuruyla yundum
Dostluğa sevgiye döndüm
Kine karşı yürüyorum

Koşma verdim ağıt aldım
Ele kalem kağıt aldım
Erenlerden öğüt aldım
Cana doğru yürüyorum

Kaldı artık bir tek dostum
Gayrısına çoktan küstüm
Dikenleri yol eyledim
Güle doğru yürüyorum.

Kendimi aramak için
Sana doğru yürüyorum
Kestirmeden varmak için
Bana doğru yürüyorum.

Fırat idim kahır oldum
Sakarya'ydım zehir oldum
Nildim Sarınehir oldum
Çin'e doğru yürüyorum!

Şafak oldum sökün ettim
Yıldızlara akın ettim
Yarınları yakın ettim
Düne doğru yürüyorum.

Yüzümü Bektaş'a döndüm
Erenler deminde yundum
Göklere yükseldim indim
Cana doğru yürüyorum!

Başladığım yere vardım
Arpa boyu yolmuş gördüm
Pılımı pırtımı derdim
Sona doğru yürüyorum.

Sona değil bu yürüyüş
Sana doğru yürüyorum
Kestirme yol bulmak için
Bana doğru yürüyorum.

Birleşsin

Aşka hasret kalmış eller birleşsin
Serin sular, kavruk çöller birleşsin
Bir denize aksın aşk ırmakları
Fırat’lar Tuna’lar Nil’ler birleşsin

Ölümsüz aşklara kıymaz yaradan
Yanaklar yazgılar yollar birleşsin
Perçemler yaşmaklar çıksın aradan
Yanaklar dudaklar diller birleşsin

Gönül baharında çiçekler solmaz
Kim demiş sevenler bahtiyar olmaz
Aşk başa düşünce hangi iş olmaz
Sevgilim yürekler kollar birleşsin

Yaylasına harman yerine kurban
Alnından damlayan terine kurban
Horonuna zeybeğine semahına kurban
Omuzlar dirsekler eller birleşsin

Birleşsin yazgılar birleşsin yollar
Birleşsin hasretle kurumuş diller
Şenlensin meydanlar vursun davullar
Sessiz boynu bükük kullar birleşsin

Dinamit

Böldüler sımsıcak düşlerimizi
Bozdular yürüyen işlerimizi
Dilimize gömdük işlerimizi

Öfkemiz yığıldı piramit oldu
Türkü dilimizde dinamit oldu

Sahibi belirli bir söz kalmadı
Utanan kızaran bir yüz kalmadı
Mangalda kül bitti hiç köz kalmadı

Acılar gönlümde piramit oldu
Türküler dilimde dinamit oldu

Omuz Omuza

Yolda beyazlar allar
Kınalıdır ak eller
Hanımlar mendil sallar
Beyler omuz omuza

Burası Anadolu
Dağlar omuz omuza
Gidenler toprak oldu
Sağlar omuz omuza

Omuz omuza gardaş
Omuz omuza yoldaş
Bektaşi, zeybek, dadaş
Canlar omuz omuza

Elimle buğday ektim
Alın terimi döktüm
Dağlarda halay çektim hey
Senle omuz omuza

İşte pembeler allar
Açılmış gonca güller
Gençlerim halay çeker hey
Vermiş omuz omuza

Kurşunlanmış Rüyalarım

Hasret alevden bir gömlek içten içe kor
Önce gel sokul sineme sonra halim sor

Körpe goncam, al dudaklım sen aldın aklım
Gözlerimde binbir arzum, gönlümde saklım

Kurşunlanmış rüyalarım gel de hayra yor
Bir acı ver tanrım bana ayrılıktan zor

Ela gözlüm sarmaşığım, ümit ışığım
Sana hasret, sana hayran, sana aşığım

Sevdiğini saramayan bir biz kalmışız
Bizler aşk andını gülüm şeref bilmişiz

Tüm insanlar sağır şimdi bütün gözler kör
Al kalbimi sök yerinden yerden yere vur.

Benim Aşkım

Uçup uçup konamayan
Kör bir kuştur kördür aşkım
Ne sınır ne yasak tanır
Bulut bulut hürdür aşkım

Yüce dağlar doruğunda
El değmemiş kardır aşkım
Ne yapsam hep zarar gördüm
Ettiğim tek kârdır aşkım

Genç yaşımda sevdalandım
Tanrı gibi birdir aşkım
Sevdiğim anlar halimden
Başkasına sırdır aşkım

Dağlar çöller yollar aşar
Tuna gibi gürdür aşkım
Dokunduğu yeri yakar
Bir volkandır kordur aşkım

Başımı belaya sokar
Hem çılgın hem zordur aşkım
Fark eylemez bahtım yoksa
Terk eylemez yârdır aşkım

Ergül Tosun

Kitap sayfası için iletişim:

ergul.tosun@ensonhaber.com

Gelişmelerden haberdar olmak istiyor musunuz?
Ensonhaber'i Google News'te takip edin.
Abone Ol
Copyright © 2024 Ensonhaber Medya AŞ. Tüm Hakları Saklıdır.